- 694 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İnanç gözyaşlarım
İnanç gözyaşlarım
İNANÇ GÖZYAŞLARI / RAHİM RECEP
Rudozem Rodop dağlarında bir madenci kasabasıdır. Yunanistan sınırında, ahalisi Pomak Türklerinden oluşur.; dinine çok sadık insanlardır.
Dağlarının altı tıklım tıklım madenlerle dolu olup her taraf didik aranıyor ve harıl harıl maden çıkarılıyor dağların altından. Tabii bu den çalışmalar yeni işçilere bazı bilgiler verilmesi gerektiğinden zaman zaman kurslar organize ediliyor ve bu kurslara bacacılık hakkında pratik bilgi vermek için bir iki aylığına bu kurslara gönderiliyordum. Bu son kurs çok gergin bir döneme gelmişti. Lakin gitmem deme lüksüne sahip değildim.
Artık Rudozem’deyim. 1963’den 1983 yılına kadar Stratiev maden ocağında bacacılık yaptığım ve bu işin teorik kolaylıklarını bildiğimi kurstakilere anlattım... İçim kan ağlıyordu. O gün akşamın olmasını iple çektim...
Bu insanlar bize 1970’den beri bir türlü rahat vermiyorlardı. İbadetlerimize, kadınlarımızın giyinmelerine, çocuklarımızı sünnet ettirmemize tahammül edemiyorlardı. daha nelere nelere... Bulgarlaştırmak adı altında kan ve gözyaşı akıtıyorlardı. Bu arada Türk evlerinden Bulgarların kulaklarına kadar tok sesler ulaşıyordu.
“Kurbansız bayrama gireceğimize mezara gireriz daha iyi...”
“Kadınlarımızı millî kıyafetten uzak göreceğimize ölümü tercih ederiz...”
Bu sesler yükseldikçe Bulgar giyotinleri daha çok canlar alıyordu. Bunları düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Fakat hemen Allah’a sığınıyor bizi bu durumdan kurtarması için dua ediyordum.
Düşünceli bir halde ilerlerken tam önümde 6-7 yaşlarında bir kız çocuğu belirdi. Sarı saçlarına gözleri gibi mavi kurdeleler takılmıştı. Duruşunda, yürüyüşünde hüzün vardı. Ve en önemlisi kızım Altınay’ın çocukluğuna o kadar benziyordu ki hemen onu kucaklamak, okşamak geçti içimden. Duygularımın coşkusuna dayanamadım, yanına çöküp adını sordum:
-İsmini söyler misin bana?
Tüyleri diken diken oldu. Yutkundu. Bir müddet konuşmadı. Her ne kadar içten ve sevgi ile de yaklaşmaya çalışsam benim kimliğim onun için şüphe içeriyordu.İçinden müthiş tufanlar geçtiği belli oluyordu. Saçlarını okşadım. Ona:
“Korkma kızım ben türküm, adım Rahim”
Tebessüm edişimden güç alarak o da bana sordu:
-Amca hangi adımı soruyorsun, devlet adımı mı, asıl adımı mı?
Gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Alnından öptüm ve dedim ki:
-; Elbette gerçek adını... Türk olan adını soruyorum...
-Ayşe, benim hiç değişmeyecek olan adım Ayşe... Ağlayarak bağrıma bastım. Ayşe de ağlıyordu. Fakat bu ağlayışımız bir çaresizlik değildi. Yusuf’la birlikte döktüğümüz gözyaşından farklıydı. Gelecek için beliren ümit gözyaşlarıydı bunlar. Bulgarlaştırma operasyonlarının ardından, yani yetmiş iki, yetmiş üç senesinde son bulan operasyonlardan on sene sonra bir Pomak çocuğunun “Devlet adımı mı, yoksa asıl adımı mı soruyorsun” demesi gelecek için bir ümit ışığı değil miydi?
Yıpranan millî duygular, yapılan vahşetlerden sonra yeniden taptaze doğuyor
İnanç Gözyaşları / Rahim Recep Akdora
Bu yazımı sitelerde dolaşırken buldum. Ne zaman nereye yazdığımı bile bilmiyorum.
Rahim Recep Akdora
YORUMLAR
Üstadım..
Bu yazınızı en az üç defa okudum ve her seferinde
boğazım düğümlendi aklım başka maveralara kaydı
birşeyler yazmadan döndüm gittim..
Bu günde aynı durumu yaşıyorum çünkü hala dünyanın
başka köşelerinde bu hal mevcut ve yaşanıyor...
Kutlarım duyarlı yüreği tebrikler..Allaha emanet ol..yudumyunus