- 785 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TİKSİNÇ ÖYKÜLER / Piç.
3. Görüşme
Soğuk bir mart günü sabaha karşı dört civarı atılmış son bomba. Aynı anda şehrin en büyük hastanesinde ben doğmuşum. Çocukluğuma dair anlatılan hikayeler nedense tutarsız oldu hep, sorduğum sorular karşısında beni tatmin edecek cevaplar alamayınca küçük çocuklara has hayalgücümün ve hırçınlığımın etkisiyle kafamda anarşist imgeler yaratır düşüncelerimi onaylatmak için anneme türlü baskılar uygulardım.
Babam mı.. O zaten varla yok arasıydı, öyle sakin öyle sesisizdi ki ürkütüyordu beni. Kardeşlerim de aynı fikirdeydi, sokaktaki oyun arkadaşlarımızdan dinlediğimiz örnekler gibi bağıran çağıran bir babamız yoktu evet, ama bu daha kötüydü, ölesiye korkardık bıçak gibi keskin bakışlarından. Ona soru sormak şöyle dursun karşılaştığımda bile kaçardım bazen. Sinsice düşünürdü o, yılan gibi tıslayarak kızardı.duygulardır
Neyse.. Sorularım bitmiyordu, içimden hep ‘’ bir terslik var benim varoluşumda ‘’ diyordum da başka bir şey demiyordum, ruhumda taşıdığım bu aykırılık da neyin nesiydi, bir üçüncü dünya ülkesinde sorulmaması gereken sorular, hissedilmemesi gereken bunlar sizi temin ederim, bunun için de hep dışlandım. Evet kana alışkındır bizim milletimiz, çok savaş atlattık, dediğim gibi ben savaşta doğdum ama kendileri için öldürdüklerine eminim. Bazen karışıyor kafam, aslında hitler bazı insanları sabun yaparak iyi yapmış, ama ben ayrımcılık konusunda ona katılmıyorum, ayırmamalı, savaşan milletlerin her iki tarafını da sabun yapmalı, böylece savaş nasılmış görmeli insanlık. Bir yerde durunca illaki bir taraf haklı görünür göze tabii, siz şimdi benim bu söylediğimi onaylamadınız, kendinizce haklısınız, ama ya benim gibi iki tarafa birden aitseniz, o zaman ne olacak, oyunuzu hangi taraftan yana kullanacaksınız…
- Anne, babam niye beni sevmiyor, bana bakınca sanki bok görmüş gibi oluyor yüzü, gözlerim mavi diye mi, kara değil diye mi kardeşlerim gibi, sen niye uyurken okşuyorsun başımı.
Annem o kelimeyi kullandığım için başımın arka tarafına indirivermişti silleyi. Ne demekmiş babaya öyle, babayla aynı cümlede o kelime kullanılır mıymış, o zaman saçma gelmişti bu inanışlar, şimdi de saçma geliyor, bazen tüm ananeleri terkedip herşeyi reddetmek geliyor içimden, yapamıyorum, ne bu ne de şu olabiliyorum, heterojen bir sıvı gibiyim, akışkan ve ayrışık.
Sanırım oniki yaşıma rastlar bu, bir olay yaşadım günün birinde. Her zamanki gibi yer soframızın başına dokuz kardeş toplanmıştık, annem elinde kocaman, içi mercimek dolu tencereyi masaya doğru getirirken babam da ondan ters yöne seğirtip yanıma ilişiverdi. Normalde hiç yanıma oturmazdı, bundan olsa gerekti. Tam dizlerini sofrabezinden içeriye sokuyordu ki ağzından hem belli belirsiz hem de o çok ünlü tıslamayla karışık olduğu için aşikar bir kelime duydum:
- Piç!
Sadece ben duymuştum, yalnızca bana duyurmak için söylediği öyle açıktı ki bunu o zaman ki aklımla bile anlamıştım.
Yıllar geçti. Büyüdüm, ama gözlerimi hep suç bildim çocukluğumdaki gibi, tersliği sezmeye devam ettim. Ne zaman ki kendimi anlayacak yaşa geldim, elimdeki tüm olanakları birleştirerek araştırmaya başladım. Tersliği bulmalıydım başka çarem yoktu, ya bulacaktım ya ölecektim artık. Aylarca araştırdım, sordum, ağız yokladım ve sonuca ulaştım evet.
Savaş zamanı… Birlikler ülkeye ayak basıp içlere, oturduğumuz mahalleye kadar girmiş. Öyle hunharca bir savaş yaşanıyormuş ki… Savaş şartları ne de olsa, anlarsınız, kan vardır, meni vardır. Annemi odalardan birinde kıstırmış babam, yani gerçek babam, önce biraz işkence etmiş, sonrasında bir güzel becermiş onu, ben olmuşum ne gerek varsa, yan komşunun oğlu herşeyi görmüş ama korkudan ses etmemiş, tabii olayı şimdiki babama anlatmaktan da kaçınmamış.
- Hassan abey, at bu karıyı, bu karı kirli artık…
Atamamış Hassan , karısını da atamamış, karnındaki piçi de Allah tan korktuğu için. Ama ömrü boyunca burnundan getirmiş karısının da, o, insanda bakınca bile zan uyandıran mavilikteki gözlü oğlanın da. O oğlan benim. Hem batılı hem doğuluyum aslen, hem az hem çokum, hem var hem yokum, karmaşa taşıyorum sırtımda, kocaman bir araf. Ne güzel ama! Artık zenci denecek kadar koyu derimin üstünde boncuk gibi sırıtan gözlerimi nereden aldığımı biliyorum…
YORUMLAR
Kurgu olduğunu varsayarak yorumluyorum..
Kurgu ve anlatımıyla güzel bir öyküydü..
1. Seri ile sonraki seriler alakasız durdu.. sanırım hepsini bağımsız düşündün..
ve güzel bir son cümle ile bitirmişsin..
"hem az hem çokum, hem var hem yokum, karmaşa taşıyorum sırtımda, kocaman bir araf. Ne güzel ama! Artık zenci denecek kadar koyu derimin üstünde boncuk gibi sırıtan gözlerimi nereden aldığımı biliyorum…"
ilk öyküdeki kadın ile çok alakasız bir yerde süpriz bir bağlantı olacağını düşündüm, örneğin baba o cıvık gülen adam olabilirdi...
güzeldi arkadaşım.. tebrikler..