- 2058 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KaDıN HaKLaRI...(1)(KaDıN-ERKeK KuTuPLaRı)
Erkekler ve kadınlar...
Kainatın kuruluşundan bu yana hep bir dilemmanın ve kompozisyonun iki parçası.
Her zaman için birbirlerini anlamakta zorlanan,hep bir karmaşa içinde bulunan iki cins...
Ah biz erkekler her zaman için kadınlara onların istedikleri gözle bakamadık nedense,her ne hikmetse onlar da hiçbir zaman bizim istediğimiz gibi olamadı deriz ve sürekli olarak birbirimizle çatışma içinde buluruz kendimizi...
Bir cinsin sevdiğini diğer cins sevmez ne hikmetse,birisinin güldüğüne diğeri gülmez ya da bir diğerinin ağladığına diğeri ağlamaz her ne hikmetse hiçbir zaman mükemmel bir birliktelik kurulamaz.
Hanımlar daha çok duygusal ve kırılgan olurken biz erkekler aksine daha içine kapanık ve kaba kalırız onlara göre..
Her ne kadar duygusal olsak da biz erkekler hep içimizde saklarız duygularımızı paylaşmayız onu ne eşlerimizle ne de bir başkasıyla...
Zor gelir nedense sevdiğimizi söylemek ya da bunu açkça ifade etmek veyahut bir köşede ağlamak garip gelir bizlere....
Kadınlara kızarız hep herşeyden şikayet ediyorsunuz ve ne söylesek ağlamak için ya da sizi sevmediğimize dair bahane bulmaya çalışıyorsunuz diye...
Bir o kadar yakın oldukları bir o kadar da birbirinden uzak olan iki farklı yapı ve cinsiz işte...
Sadece bu kadarla da kalmaz farklarımız beden yapımızdan konuşmamıza,hislerimizden düşüncelerimize,zevklerimizden anlayışlarımıza kadar bir çok konuda bu değişmez.
Hele ki bizim gibi ata ve ana erkilliğin birbirine karıştığı bir toplumda bu farklılıklar çok daha had safhalara ulaşmıştır.
Yurdumuzun adını bile kadınlara verdiğimiz öneme istinaden ANADOLU koymamıza rağmen son 3 asırdır eski toplumumuzda kadınlara gösterdiğimiz önem ve değeri bugün görmek ne yazık ki mümkün olmuyor.
Her kavramın ve değerin içinin boşaltıldığı gibi bugün çiçin kadın hakkı kavramının da içi boşaltılmış durumda...
Sözde kalan ve fiile dönüşmeyen bir hikaye aslında kadın hakkı...
Elbette bunda toplumun kabul ettiği bazı yanlış öngörüler ve eğitimcilerin görevlerini yaparken gerken hassasiyeti göstermemeleri de ayrı bir etken olarak karşımızda durmakta....
Bir erkek olarak eşimin,annemin ve sevdiğim kadınların adına bu mücadeleyi vermem rağmen ve limizden gelen her türlü şeyi yapmamıza rağmen bu bozuk düşünce yapısını değiştirebilmiş değiliz.
Hem medeni bir toplum olmanın gereği olarak hem de maddi ve manevi(özellikle İslami) değerlerin bir gereği larak kadın toplumun inşasında etken bir varlık ve aile çekirdeğinin en önemli bireyidir.
İŞte bu yüzden bu iki farklı kutubun birbiriyle olan çatışmasının sona ermesi ve gereken birlikteliğin en güzel şekilde tesis edilmesi gereklidir.
Peki bu nasıl gerçekleşebilir?
İlk olarak erkeklerimizin kadınları gönül bahçelerimizin has gülleri olarak kabul etmesi gerekmekte ve önceden ket vurduğu bazı önyargılarını değştirmek zorunda...
Her bir kadını kendi eşi veya ailesi gibi kabul ederek onlara karşı ihtiram ve saygıda kusur etmemesi gerekmektedir.
Ve bunun yanıda kadınların da dedikodu ve erkek düşmanlığı gibi zararlı davranışlardan uzak durması gerekmektedir.
Duygu Asena misali kişisel davasını topluma mal eden kişilerin gereksiz ve düşmanca tavırlarından da kaçınmamalrı gerekmektedir.
Şu bilinmelidir ki en güzel medeniyetler kadınların ve erkeklerin gereken değeri gördüğü ve mükemmel birlikteliği sağladığı toplumlardır.
Velhasıl bu konu çok geniş bir konu olması hasebiyle başka bir zaman devam edebilmek ümidiyle şimdilik yazımı burada bitiriyorum.
Not:Öğretmen olan meslektaşlarım en güzel medeniyeti inşa etmekte hiç şüphesiz en önemli vazife bize düşmektedir.Bilyorum yükümüz çok ağır,derdimiz çok,kendi bakanlığımız bile sahip çıkmıyor ama biz kutsal mesleğin neferleri olarak fedakarane en güzel geleceği inşa etmek adına diğer bireylerden daha fazla gayret ve çaba sarfetmek zorundayız.
SAYGILARIMLA
M.ZAHİD AY(27.1.2009)