- 1094 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TURKUAZ-3
PART 5 : ANKARA GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI
Cumhur başkanını bilgilendirmeliydi ama ortada var olmayan bir örgüt ve başka kimlikler altında yaşamaya çalışan 100 kadar insan vardı. Hepsine en iyi imkanlar sunulmuş , en iyi eğitim verilmişti. Şimdi cumhurbaşkanına ne demeliydi. 5 yıl önce örgütün fesh edildiği söylenmiş ve belgeler sunulmuştu kendisine.
“ komutanım sayın başbakan ve dış işleri bakanımız teşrif ettiler . “
Söyleneni duymamış gibi davranıp ekledi,
“ emekli general eşref eryılmaz dan ne haber. Alanya ya giden helikopter gelmedimi daha? “
“ 45 dakika sonra burada olacaklarmış komutanım “
Eliyle çıkmasını işaret etti .Ve önündeki dosyaları incelemeye başladı. Her sayfasını tekrar tekrar ceviriyor ve önemli olduğuna inandığı her kelimeyi not ediyordu. Eğer eşref paşa yetişmez ise örgütün varlığından bahsetmemeliydi. Ama bunu nasıl yapaçağını bilemiyordu. Bakanlara Olanların aşırı milliyetçi kesimin üzerine atmayı ilk seçenek olarak düşünüyordu. Nasılsa dışarıda yaşayan herkez bu olayı böyle yorumluyordu. Ülkenin aydın kesimi en fazla birkaç hafta ordunun üzerine gelir ve sonra her şey unutulurdu , araya birkaç terör olayını da kattılarmı her şey eski haline döner diye planladı kafasından. Ama önemli olan cumhurbaşkanına bunu anlatabilmekti.
Cumhur başkanı örgütün feshinden haberdardı ama kişilerin neler yaptığından habersizdi. Örgüt küçültülmüş tim haline getirilmişti. Eşref paşa bu örgütü kontrol ediyor ve yetkilileri bilgilendiriyordu. Son altı aya kadar bütün raporlar elindeydi ve verilen bütün görevler gerçekleştirilmiş hatta Rus ordusunun gürcistana saldırması başarılmıştı. Kıbrısta her şey kontrol altında gidiyor ve Rum tarafının onlardan uzakta gelişen olayları takip edemez duruma geldiğini basın açıklamasıyla onaylıyordu. Pkk tamamen maşa haline getirilmiş ve örgüt içinde bölünmeler hatta birbiriyle didişmeler başlatılmış hatta Barzaninin örgüt üzerindeki etkisi azaltılmıştı. Kuzey ırakta yapılan her operasyonda ABD bilgilendiriliyordu. Ama son altı ayın raporlarında Ali şerefli ve 3 arkadaşından haber alınmadığından bahsediliyordu. Ali şereflinin son tespit edildiği yer olarak Pakistan türk büyük elçiği olduğu saptanmıştı. Kendisini asıl korkutan olan değil olacaklardı. Ali şerefli Amerika da ne arıyor ve ŞBANE den ne istemişti, ya diğer 3 asker nerede ve nasıl bir sürpriz hazırlığındaydılar. Bütün bunları düşündükçe içeride toplanmakta olan kabine ye nelerden bahsedilecek , ne kadar bilgilendirileceklerdi bunun izahını sadece Eşref paşa bilirdi.
“ komutanım sayın cumhurbaşkanımız teşrif ettiler , kendilerini büyük salona aldık. Emekli general eşref paşa da birliğe ulaşmış buraya doğru yola çıkmışlar efendim.”
“ tamam evladım bende geliyorum şimdi salona, her şey hazır değimli? Gazeteciler haber edildimi. Toplantının terör ve KKTC deki askeri birliklerin çekilme aşaması olduğu anlatıldımı.”
“ evet komutanım bütün gazeteciler bilgilendirildi.”
Notlarını yazdığı dokümanları düzene sokup, çantasına koydu. Artık vakit kalmamıştı, dağıtabildiği kadar konuyu dağıtacak, elinden geldiğince içeridekilerin dikkatini başka yönlere çekmeye çalışacaktı. Yapabileceği başka bir şey yoktu. Eşref paşa gelinceye kadar Turkuazdan bahsedilmeyecekti.
**********************************************************************
Eşref paşa merdivenlerden çıkarken yaşlandığını fark etti , bir zamanlar her gün hızla inip çıktığı bu merdivenler artık yorucu bir hal almıştı. Trafik kazasından sonra zaten iki kez ameliyat olmuş kalbi fazla heyecana ve yorgunluğa gelemiyordu .
“ nedir bu kadar telaşlandıran seni albay Mustafa?” yumuşak bir ses tonuyla seslendi talebesine.
“ komutanım hoş geldiniz. Ali şerefli ABD’de ortaya çıktı. Bir saat önce REDON ŞBANE’i öldürmüş.”
“ öldüreceğinden emindim ama biraz geçikti. Olsun ziyanı yok” sözleri albay Mustafa’yı şoka sokmuştu. Albay Mustafa karşısındaki yaşlı kurdun neler planladığından haberdar değildi ama yılların verdiği tecrübe ona sonuna kadar güvenmesini söylüyordu.
“ komutanım sayın cumhurbaşkanımız ve kabine üyeleri içerde sizi bekliyorlar.” Dedi ve yüzüne baktı.
“ beklesinler. Hele sen bir orta kahve söyle bakalım şöyle kömüklü olsun. sende gel bakalım senin odanda biraz hasret giderelim.”
Eşref paşanın bu rahatlığı kendisini endişelendirmelimi yoksa rahatlatmasımı gerekirdi tam çözemedi ama onun sözleri kendisi için emirdi ve subaylardan birine kahve için emir vererek eşref paşanın arkasında odasına doğru yürümeye başladılar.
Eşref paşa kimin nerede ve hangi mesafede durması gerektiğine dikkat eder yeri geldiğinde kendiside aynı düstüra riayet ederdi. Gene aynısını yapmış ve albay mustafa’nın koltuğuna değil misafir koltuğuna oturmuştu. Eski odasını iyice inceledi. Amacı kahvelerin gelmesini beklemek konuşacaklarının kesilmesini önlemekti.
“ komutanım kahveniz” titrek bir ses tonuyla seslendi eşref paşaya. Karşısındaki zat ordu için bir sultan fatih gibiydi, herkes ondan korkar ve bir o kadarda hürmet ederdi.
“ gidebilirsin asker” dedi eşref paşa ve kahveyi koklamaya başladı.
“ Mustafa aslında bunu içtiğimi karım görse kızardı bana” hafif bir tebessüm etti ve
“ artık yasaklandı bir çok dünya lezzeti, yaşlanmak bu olsa gerek, tatmak istediğin şeyleri gizli saklı yapıyorsun artık aynı çocuklar gibi.” Bir yudum aldı kahvesinden ve Mustafa nın söze girmesine izin vermeden devam etti.
“nedir bu tedirginliğin anlamadım. Dünya değişiyor Mustafa bununla birlikte ülkem de değişiyor, değişmelide. Bak etrafına milyonlarca insan her gün sabah gözlerini açtıklarında artık başka bir ülke görmek istiyor, tahammülü kalmadı insanların, sürekli dövüşen bir meclis , her gün yeni bir şehit ve her gün yeniden başlayan görünüşü farklı ama formatı aynı programlar, herkes uyumuyor herkes göz yummuyor olanlara, yakında herkes ne olduğunu anlamadan yeni bir ülkeye uyanacak ama Mustafa bu uyanış kolay olmayacak, bu uyanış kolay olmayacak.”
Albay Mustafa şaşırmamıştı bu sözlere , onu asıl korkutan sürekli çalışan bir beynin ilk defa değişimden bahsediyor olmasıydı.
“ paşam değişim elbet kolay olmayacak fakat , biz hazırmıyız bu değişime onu kestirmekte zorlanıyorum. Örnek olarak ben paşam, ali şerefliyi ve diğerlerini kaybettim ve bu kafamda kurduğum sistemde işleyen her mekanizmanın iflası oldu.” Dedi ve mahçup bir şekilde başını öne eğdi.
“ mustafa’m ah mustafa’m neden takılıyorsun sen bunlara, dünyayı görmek istediğin gibi görme devri bize yemin ettiğin gün bitti, bundan sonra göreceğin bu kadar insanın ne görmek istediği ve yeni inşa edilen bir dünyada Türkiyemin yeri, işte bundan sonra sen sadece biraz daha dikkatli ol yeter. Merak etme ben Ali den de diğerkiler den de haberdarım.”
“ paşam bir daha olmayacak .”
“ biliyorum Mustafa sen rahat ol “ dedi ve ficanı masanın üzerine bırakıp ayaklandı.
“ şimdi bakalım içerdekiler ne istiyor , neymiş dertleri bir öğrenelim”
Genelkurmay’ın birifing verdiği salon da gazeteciler yerine bu sefer ülkenin liderleri otuyordu. İlk önde cumhurbaşkanı onun sağında başbakan ve solunda genel kurmay başkanı , kabine üyeleri ise gelişi güzel oturmuşlardı.
Başbakanın gözü iç işleri bakanın yüzündeki endişede idi. Onu ilk defa böyle telaşlı görüyordu. Ve kendi kendine neden yerine oturmamış olduğunu soruyordu. Seçime girerken en güvendiği kişi oydu, bütün planlarını onun eşliğinde yapmış ve onun onayını almadan hiçbir arkadaşına planlarını aktarmamıştı. Bu sefer Vecdi beyde bir gariplik vardı her zamankinden daha farklı olarak sürekli sağa sola gidiyor ve odadan çıkıp içeri giriyordu, sanki ev sahibi kendi gibiydi.
Salon kapısının önünde hareketlenme hızlanmıştı. Başbakan genelkurmay başkanının içeriye girmesini beklerken, kapıdan içeriye ilk önce oldukça yaşlı bir sivil girmiş ve ardından genelkurmay başkanı teşrif etmişlerdi.
Söze genel kurmay başkanı başladı:
“ sayın cumhurbaşkanım , sayın başbakanım ve kabinenin değerli üyeleri, son birkaç saattir Amerika birleşik devletleriyle aramızdaki gerilim artmıştır ve artmaya devam etmektedir. Yalnız bu gerilimin neden askerle ilişkilendirildiğini anlayamadım. Biz birkaç saattir ismi geçen örgütün feshini ve içerisinde o zaman için bulunan bütün isimlerin kimler olduğu ve bu örgüt içerisinde ne tür görevler aldığı teker teker sayın cumhurbaşkanımıza izah edilmiş ve feshi için bizzat kendisinden izin istenmiştir. Bu saatten sonra bence bu kişilerin değil şerefli ordumuzla, hükümetimizle bile ilişkilendirilmemeli ve hızlıca ülkemizde bulunan aşırı sağcı kesimin üzerine atılmalı ve şu günlerde Avrupa’da hızlı bir şekilde yükselmekte olan sağ kesime yönelmeden bahsedilip ülkemizde bulunan bazı kesimlerin bu sağ akımın ülkemizde de var olduğunu ispat için yapılmış bir komplo olduğu insanlarımıza açıklanmalıdır. Şimdi sizlere emekli albay eşref bey’i taktim ederim. Kendisi turkuaz örgütünün kurucusu ve aynı zamanda idaresini üstlenmiş kişidir. Beni dinlediğiniz için teşekür ederim.” Dedi ve eşref paşayı kürsüye çağırdı genelkurmay başkanı.
“ paşam buyurun söz sizin.”
Eşref paşa genelkurmay başkanının hangi konu üzerinden gitmesini işaret ettiğini anlamıştı.
“ sayın cumhurbaşkanım , sayın başbakanım ve kabinenin değerli üyeleri. Bir çoğunuz beni tanımazsınız yada bir yerlerden benim hakkımda konuşulanları duymuşsunuzdur. İlk önce şunu belirtmeliyim ki genel kurmay başkanımın dediği gibi bu örgüt fes edilmiştir. Yani şu anda ne sizleri ve nede şerefli türk ordusunu rencide edecek bir durum ortada yoktur. İsmi gecen zat askerden erken terhis edilmiş olup ve eğer dikkat ederseniz eğitimi de biz askerler için yeterli seviyede olmadığını göreceksiniz. Benim de gururla taşıdığım bu üniforma her insanı bünyesine kabul etmemiştir ve etmeyecektir. Ülke savunması göz önüne alınarak seçilme yapılmış ve bu örgüt için alınan bireylerin her biri defalarca eğitimden geçirilmiştir. Şimdi bazı yeni yetme aydınlarımızın dedikleri gibi bu ismi geçen zat eğer bizim eğitimimizden geçmiş olsaydı şu anda hotel odasında değil öldürülen şahsın yakınlarında bir yerlerde olmalıydı. İlk verilen eğitim saklanma işini sokaktaki sıradan insanlar gibi kaçmak değil de olayın vuku bulmuş yerlerde olması gerekirdi. Daha en baştan hata yapmış olan bu zat ne kadar deneyimsiz ve ne kadar cahilce bir iş yaptığı ortadadır. Sizlere kısaca anlatmak istediğim, bu olaya biz Türkiye cumhuriyeti devletinin hiçbir kademesinin karışmadığı ve o kişinin bizlerle hiçbir bağlantısının olmadığıdır. Bu örgüt kurulmuş olduğu yıllarda var olan yasa dışı bir çok örgütün kontrol altına alınması amaç edinmiş ve bu örgütlerin yüzde doksanını berteraf edip , sayın cumhur başkanımızın izniyle son bulmuştur.”
Eşref paşa kendisini dikkatlice dinlemekte olan kişileri etkisi altına aldığını anlayınca devam etti:
“ bakın dünya siyaseti değişmektedir, artık her ülke bir domino taşı gibi birbirine bağlanmıştır. Şu anda yeryüzünde bağımsız olan hiçbir devlet yoktur. Bunu göz önüne alarak, siz değerli insanlara yılların verdiği deneyimlerime dayanarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye cumhuriyetinin şu aşamada ulu önder Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh politikasını terk etmesi gerekmektedir. Bu anlayış terk edilmediği sürece ülkem ne bir adım ilerleyebilecek nede ileriyi görebilecektir. Artık yeni doğmuş bir devlet değiliz, işleyen sistemlerimiz dünyadaki bir çok ülkenin takdirini kazanmıştır. Bunun için sayın başbakanımıza ve değerli kabine üyelerine teşekkür ederim. Ama izlenen politikalar bu düstur değişmediği sürece asla bir sonuca varamayacağı aşikar şekilde ortadadır. Bir an evvel bizimde zamanın artık geri kalan kısmında dünya siyasetinde yerimizi almamızı şart koşmaktadır. Bana vakit harcadığınız için teşekkür ederim.”
Dedi ve dinleyen kişilerden sorusu olan var mı diye yüzlerine baktı.
“ eşref bey müsaade ederseniz bir sorum olacak?” hafifce ayağa kalkan kişi dışişleri bakanı babahandı.
“ buyurun bakanım sizi dinliyorum.” Diye cevap verdi eşref paşa.
“ bu anlattıklarınızı biz her toplandığımızda görüşüp konuşuyoruz , hatta son olan olayda hangi yol izlememiz gerektiğini biz arkadaşlarla siz gelmeden önce karar vermiştik, fakat bu örgüt sizden sonra ne kadar sürede fes edilmiştir.?”
“ sayın bakanım TSK’nın bitti dediği yerde bünyemize bağlı örgütlerin hepsi biter ve rapor halinde prosedür gereği bütün bilgiler sayın cumhur başkanımıza iletilir. Ve sakın bizleri diğer devletlerin ordularıyla kıyaslamayın çünkü ordumuz devletimiz kurulmadan öncede vardı bildiğiniz gibi. Teşekkür ederim.”
“ eğer varsa başka sorularınız bekliyorum fakat lütfen kısa olsun çünkü ben sizin kadar genç ve dinamik bir insan değilim.” Hafif bir gülümseme sardı yüzünü ve bu cümle artık konuşmanın bittiğini belli ediyordu.
Genel kurmaydan çıkan her araba Ankara’nın farklı bölgelerine doğru hareket etmeye başlamıştı. Eşref paşa da genel kurmay başkanının arabasına binmiş ve misafirhaneye doğru gitmektelerdi.
“ sayın paşam her şey hazır , sizi bekliyoruz.” Eşref paşanın yüzüne bakarak .
“ paşam daha değil daha değil. Bu ülke bir ihtilali daha kaldıramaz. Eğer bize izin verilmiyorsa ne yamamız gerektiği aşikardır. Ama hazır olmanız güzel. “ cama dayanmış yüzünü muhatabının yüzüne çevirerek devam etti:
“ NATO Fransa’nın Afrika’da ne yapmaya çalıştığını daha kavrayabilmiş değil. Artık bu görev size düşüyor , bir an evvel onları pasife etmemiz gerek. Yoksa bir yıl daha beklemek zorunda kalacagız.”
“ siz merak etmeyin paşam Cezayir ordusu hazır. Bizim askerlerde iyi yapıyorlar işlerini bu sefer o kadar kolay olmayacak her şey. “ dedi ve işini başarmanın verdiği özgüvenle sırtını dayadı koltuğa.
Ankara’nın üstüne yavaş yavaş kar yüklü bulutlar toplanmaya başlamıştı. Artık pirlerin uyanma vakti gelmişti aynı Osmanlının kuruluşu ve Türkiye cumhuriyetinin kurulduğu gibi. Ankarada ezan sesleri yükselmeye başlamış ve zırha bürünmüş araba caddeler arasında kaybolmaya başlamıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.