- 623 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dünya'ya Stratejik Bakış
Dünya’ya Stratejik Bakış
Dünya dengeleri 1990 öncesi soğuk savaş zamanında iki kutuplu eksende dengelenmekteydi. İki kutuplu eksen; Batı Blok’u (ABD ve Avrupa), Doğu Blok’u ülkelerinin ayrışmasıyla oluşmaktaydı. 1990 öncesi Rusya ŞER İMPARATORLUĞU olarak görülmekte, kendini bundan korumak kolaydı. Rakibini tartar onun yaptığı manevralara karşı sende bir strateji oluşturur ters manevralar yaparak alt etmeye çalışırdın. 1990 sonrasında Rusya kendisini fes ederek, Doğu Blok’unun çökmesiyle dengeler alt-üst oldu. Artık karşısında bir rakip yoktu. Kendini rehavete bırakmalıydı. Ama öyle yapmayarak kendisine rakip arayışlarına koyuldu. Kendisinin rakibi olmadığında iç dinamikleri zamanla köhneleşir, pasifleşerek, dinamikliğini yitirir. Dinamik olabilmesi için kendisine bir ’’ŞER’’ oluşturmalıydı. Bilindiği gibi Roma İmparatorluğunun çöküşü Kartaca’nın yıkılışına bağlanır. Kartaca ile devamlı çekişen Roma, Kartaca’nın yıkılmasıyla rehavete girerek, aktif dinamiklerini kaybetmiştir. Ve Kuzey kabilelerin saldırılarında toparlanamadan yıkılmıştır.
1990 sonrası dünya da dini söylemler anlam bulmaya başlamış, din yükselişe geçmişti. ABD’deki Tink-Tank; düşünce kuruluşları bu arada boş durmayıp, bir çatışma ortamı peşine düştüler. Bunun içinde; kültürlerin ayrılığı, dinsel ve mezhepsel ayrışmalar üzerinde çalıştılar. Kendilerine yeni ’’ŞER EKSENİ’’ buldular. Burada şu unutulmamalıdır; güç’ü elinde tutanlar için önemli olan kendilerinin kazançlarıdır. Kazanç sağlayacakları hangi dinden olacağı önemli değildir. (2. Dünya Savaşı zamanında Rusya iç dinamikleri için bazı kiliselere özerklikler vermiştir.) Bu ’Şer Ekseni’ 22 ülkeden oluşmaktaydı. Bu 22 ülke Müslüman coğrafyasını kapsamaktadır. Yani ’’ŞER EKSENİ’’ Î SLAM olmaktadır.
Bu Şer Ekseni’ne çeki düzen verilmeliydi. Hem de bunlar demokratik de değildi. ’’Medeniyet götürmek’’, ’’Özgürlük dağıtmak’’ gibi söylevlerle gerçek nedenlerini saklanabilirdi ve taraftar da bulanabilirdi…
ABD, dünyanın bu durumundan kendine pay çıkararak ’’tek güç ben kaldım, o zaman dünyaya da ben yön verebilirim’’ diyerek, şer eksenindeki ülkelere çeki düzen vermeye girişti. Asıl amacı sadece bu ülkeler değildi. Ama önce bunlardan başlanmalıydı. Çünkü Enerji bu ülkelerden sağlanıyordu.
11 Eylülü bahane ederek önce Afganistan’a daha sonrada Irak’a girdi. Amacı buralarda tampon bölgeler oluşturmaktı. Oluşan bu tampon bölgelerde kendisine bağlı devletçikler oluşturmaktı. Bu tampon bölgelerde tam anlamıyla kontrole sahip olamadı. ABD, Türkiye’yi yanında istedi. ABD’nin Türkiye’yi yanında istemesinde ki amacı; Türkiye’nin konumu ve aynı zamanda bu coğrafyada en kolay anlaşabileceği ülke konumunda olmasıdır. Irak da kendisine yardım etmesi için Türkiye’yi de köşeye sıkıştırmaktan geri kalmadı. Kürt’leri ve PKK’yı kullandı. Afganistan da kendisine yardım etmemiz içinde Ermenileri kullanmaktan çekinmedi.
Türkiye’yi istediği kıvama getirmek için yer yer çatıştı. Bu çatışmalarda Kürt’leri ve Ermeni’leri kullandı. Bunun neticesinde Türkiye’ye biçilen rolü oynamaya mahkûm etti. Türkiye kendisine ait bir rol oynadığını sanmasına da izin verdi. Çatışma esnasında başka birliktelik arayan Türkiye, Avrupa Birliğiyle yakınlaşmaya girişti, bunda pek başarılı olamadı. Avrupa birliği sadece ekonomik birliktelikten ileri gitmediğini görülmekteydi. Avrupa Birliğinin Dünya da aktör rol oynayabilecek gücünün olmadığı görülmektedir. Aktör rol oynamak için ekonomik, askeri ve teknolojik olarak tam bir güç birliğinin olması gerekmektedir. Teknolojik ve ekonomik güç, askeri güç olmadan işlevini yerine getiremezdi. Ancak yardımcı roller oynayabilirdi. Zaten bunu ABD bilmekteydi ve Türkiye’nin de görmesini sağladı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.