- 651 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BİLİNÇALTI ŞAKA KALDIRMAZ
Neler oluyor böyle? Bir yandan Can Dündar “Mustafa” adlı bir filmin yönetmenliğine soyunup senaryo yazıp, fiyasko ile sonuçlanıyor diğer yandan bir tiyatro sanatçısının sözel gafları, ortalığı velveleye veriyor. Zaten bir kurt mu yoksa çakal mı çıkmış ulumuş, ortalığı “alabora” edip adına “Ergenekon” diye imzalar atılmış, vatandaşın canından bezdirmiş. Şimdi de bu ne iştir?
İçerde düze çıkamadık, şimdi de dışarı mı taşırıyoruz. Geçmişimizi, geleceğimizi ve eteğimizde olmayan taşlarımızı, onun bunun kafasına atmanın ne manası var? Efendim; Hürriyet gazetesinin bir haberi beni oldukça endişe içinde bıraktığı gibi yüreğimi öfkeyle kıskıvrak da burktu, hani…
“Tiyatrocu Atilla Olgaç’ın, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında elleri bağlı esir bir Rum askerini başından vurduğunu söylemesi Türkiye’nin ardından Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ni de karıştırdı. Tepkilerin büyümesi üzerine Olgaç, yazılı açıklamayla "o anda senaryo uydurduğunu" söyledi.”
Türk basının ve yabancı basının gündemine “bomba” gibi düşen bu şok açıklama, Yunanlıların ve Rumların, iştahlarına baharat etkisi yapmıştır. Devlet Tiyatrolarının usta sanatçısı sevgili Atilla Olgaç da böyle bir hataya düşmesi Türkiye’nin tarihi stratejik onurunu zedelemiştir. Oldu mu, Atılla Olgaç? Senelerdir bir sızı vardı, bir türlü geçmeyen bir sızıydı bu, her iki yakamız bir türlü bir araya gelmemişti, gelememişti. İçte ve dışta bir alay dosya AHİM de birikmiş ve Türkiye sürekli tazminat ödemek durumunda. Her insan eline geçirdiği dosyaları yüce Türk adaletine güvenmeyip, batının adaletine teslim etmektedir.
Bu dosya teslimlerinde ise; Ermeniler, Aleviler, Kürtler, Yunanlılar, Rumlar ve en üzücü olanı da Türkler ilk sırayı almaktadır. Zaten doğuda ki, PKK savunmasına Türkiye’nin çok önemli bir bütçesi erozyona uğramakta, sen şimdi kalk bu AHİM tazminatlarına da ayrı bir bütçe ayır. Oldu mu ya?
Bir devlet sanatçısı ortaya çıkıp yalan yanlış söz ediyor, daha sonra da devreye, ellerinde hali hazırda dava dosyaları bulunan Yunan-Rum adalete koşturmaz mı? “Su uyur düşman uyumazmış.” Sen her ne kadar bunun adına bir “senaryo idi” desen de, ok yaydan çıktı bir kere. Bunu düşünerek, eni konu şöyle bir tartıp da kefeye koymalıydın, Atilla Olgaç Bey. Ki sen usta bir replikçi, diyalog ve monologlarda oldukça usta bir teatral düşünen, oynayan, rol yeteneğini “devlet sanatçısı” ünvanı almış bir sanatçı, aktörsün. Nasıl böyle bir talihsiz duruma düşer, düşürürsün güzel yurdumu? Sizin bu narsist tavrınız, önümüzdeki günlerde kuluçkaya yatırılış bir tarihi anksiyeteye sebep olacağını, keşke düşünseydiniz.
Bilinçaltı şaka kaldırmaz. Dudaklardan dökülen ilk sözcükler gerçeğimizdir. Bakın şimdi ne olacak_?
“…Rum Yönetimi eski başsavcısı Alekos Markidis ise "Tarihi bir belge söz konusu. İlk kez bir kişi işlenen cinayetler için suçlu olduğunu itiraf ediyor" dedi. Markidis, Olgaç’ın vicdan azabı çektiğinden yeni ifşaatta da bulunabileceğini ve hatta Rum askerlerini isimlerini bile açıklayabileceğini ileri sürdü. Yunan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yorgos Kumuçakos, Olgaç hakkında "Sarsıcı bir itiraf söz konusu. Daha sonra söylenenler, bilinen bir şeyi değiştirmez. Bilinen şey de Kıbrıs’taki yasadışı Türk istilası sırasında uluslararası ve insan hakları hukukunun ayaklar altında çiğnendiğidir. AİHM kararları uygulanmalı ve Türkiye istila sırasında tüm kayıp vakalarının aydınlatılması için işbirliği yapmalıdır" dedi. 24.01.2009/Hürriyet.”
Rumlara ve Yunanlılara gün doğdu. Sevgili sanatçımız, çok iyi bir performans ile oyunculukta gösterdiği “Kurtlar Vadisinde” gösterdiği başarı ile senelerce Türkiye gündeminden düşmemişti. Ya şimdi?
Sonuç: İyi düşünüp doğru karar vermek için, boğaz dokuz boğumdur, derler. Dokuz kere yutkunmak gerek, konuşmadan önce. Aksi halde kaçınılmaz ve talihsiz sonuçlara taviz vermiş olacağız. Yaşam arenasında rolümüz ise; “bir kuzu”
“Kurtlar sofrasında bir kuzu olan Türkiye’miz ne kadar çaresiz ve yalnız.”
Sevgili yurduma aydınlık ve barış dolu günler diliyorum.
Emine Pişiren/Bursa
YORUMLAR
tüm duygularınıza katılıyorum
sanatçı dediğimiz,politikacı dediğimiz,
ön saflarda olan bu gibi kişilerin bir deil birkaç kez yutkunması gerekir.konuşurken.ne dediğini iyice bilmeli nerye gideceğini de tabii
bunları bu gibi kişileri çok mu gözümüzde büyütüp ,gereğinden çok ehliyetmi veriyoruz ellerine.acaba hata biraz da bizde mi
dur demeyi bilmiyormuyuz.
değindiğiniz nokta çok önemli bir o kadar da acil.her kes düşünmeli ne oluyor nereye gidiyoruz
saygılar
Sayın Pişiren,
İşte size bir örnek daha!
Güldürmenin değil, öldürmenin kahramanlık saylığı bu zihniyetin bir yansımasıdır bu.
Bu adamcağız sanatçı falan değil, olsa olsa kendini sanatçı sananlardan olmalı.
Öldürmek övgü alacak birşey midir, sorarım size!
Kaldı ki; benim ülkemin askerlerini, insanlarını ancak bir cahil bu kadar zor duruma düşürdü.
Bu "sevgili sanatçınızın" söyledikleri eğer replik değil ise, bir sanatçı on düşünüp bir söyler; çünkü, lafın nereye gideceğini bilir. Dramada bunun eğitimi verilir zaten.!
Anadolu vadilerinde gezen bir sürü insan varken neden, "kurtlar vadisi" zaten bunu da pek anlamış değilim.
Bu değerli sanatçının(!) söylediklerini ve empoze edilen yapıyı çok irdelemek ve düşünmek gerekir.
Bu konuyu hatırlattığnız için sağ olun.
Saygılarımla..
Adlarına aydın denen gündüz fenerleri ((: çıkar özür diler onlarla uğraş, tiyatrocunun biri çıkar onunla uğraş...
Bilmiyorum ne olacak sonumuz, onlar dışardan bunlar içerden yıkmak için bizleri var güçleriyle çalışıyorlar.
Adamlarda bulmuş böyle fırsatı kaçırmazlar.
Ama bunlar kişiyi bağlar diyicem ama atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş
Umutlarınız mavi kalsın herşeye rağman.