Goethe_3 (Dünya Klasiklerinden)
Goethe,yazdığı piyeslerde dini motiflere çok yer vermiştir.Kur’an çıkışlı tarihi gerçekler,hayatı derinden ilgilendiren meseleler olup hep ilgisini çekmiştir.Bir dönem yapmış olduğu devlet idareciliğindede bireysellikten sıyrılıp toplumsal gerçekliğe yönelmiştir.Bunun ilk meyveside “Wilhelm’ Çıraklık Yılları” isimli romanıdır.Bu romanda kalabalık içerisindeki bir mücadele anlatılmaktadır.Oyuncular topluluğu içerisinde tiyatro yazarlığı için mücadele veren Wilhelm Meister’in yaşadığı sonu gelmez hayal kırıklıkları derinlemesine işlenmiştir.16 yaşında üniversite eğitimine başlamış olan büyük şairin hukuk fakültesindeki doktora konusu,kişini iman hürriyeti ve devletin adaleti üzerinedir.”Her toplumun bir yol göstericisi vardır.”ayetini Kur’an’dan okumuş olan Goethe 28 Mayıs 1819’da Adolph Oswald isimli bir arkadaşına yazdığı mektubunda şunları söylemiştir:”Allah Kur’an-ı Kerim’inde ‘Biz Her Ümmete Kendi Dilinde Bir Peygamber Gönderdik.’buyurmaktadır (7)
Goethe,sanatını İslam’daki çok kıymetli düşünsel cevherlerle süslemiştir.Hatta diyebiliriz ki Avrupa’nın ilk modern şairi olma özelliği Goethe, İslam ve derin kaynaklara sahip doğu kültüründen kazanmıştır.Onun şu iki mısralık şiiri İslam kültürünü ve Kur’an ayetlerini ciddi bir şekilde incelediğini göstermektedir:
Mucizeye kudretim yok diyor peygamber,
En büyük mucize benim varlığım
Goethe’yi negatif tepelerden pozitif çayırlara taşıyan güç kimdi veya neydi?O durduk yeremi bu seviyeye gelmişti? Kur’an’a, Peygamber’e, Mevlana’ya, Beki’ye, Züleyha’ya, Sadi’ye, nasıl ulaşmıştı? Onu doğuya iten birilerimi oldu? Onun yaşadığı dönem Fransız İhtilali’nin sert rüzgarlarının estiği bir dönemdi;onun yaşadığı dönem tanrının en yoğun şekilde tartışılmaya ve dinin yavaş yavaş raflara kaldırılmaya başladığı dönemdi;onun yaşadığı dönem meşhur Materyalist –ki, ben pek inanmıyorum-fakat dürüt iki yüzlü olmayan,Allah’a yaklaştı yaklaşacak gibi çerçeve dizen Diderot’un yaşadığı dönemdi;kısacası onun yaşadığı dönem kafaların en karışık oldugu dönemdi.Bir yandan kiliselerin iki yüzlü zülümleri,diğer yandan kiliseye kızıp,tanrıya küfreden Materyalistler…Diderot’un talihsizliği İslamı tanımamış olmasıdır.Hayatında bir defa da olsa Müslüman bir ülkeye gidip Kur’anı incelememiş olan Diderot’un bütün kızgınlığı Hristiyanlığın o zamanki adaletsizlikleri ve vicdansızlıklarıydı”Her zaman ve her yerdebitin insanları ilgilendiren gerçek bir din ölümsüz, evrensel ve arpacık olmak zorundadır.Fakat çevremdeki hiçbir din*bu özelliği taşımıyor. Yanlızca kilisenin önerilerine inanınız diyorlar.İyi ama kutsallığınıngerekçesini göstermeyen kilisenin önerilerine neden inanayım.Çıkarlar ve menfaatler papazları,keşişleri doğurdu,keşişler ön yargıları doğurdu,önyargılar savaşları doğurdu.Peki vaftiz edilmeyenin cehenneme girecek olmasına ne demeli”diyen Diderot’un aslında çevresi tarafıda tanrıdan ziyade kiliseye kızgın olduğu söylenir.Diderot ölürken yoksulluk içerisinde ölmüştür.Hiç bir şekilde gayrimeşru yaşamı görülmemiştir.Son olarak Andre Cresson’un onun anılarından derlediği bir sözü aktarmak istiyorum.Şöyle anlatmıştır Diderot kendisini:”Hava iyide kötüde olsa akşam 5 sularında Palas Royal’de gezmiye gitmek adetimdir.Argenson’un kanepesi üzerinde beni hep tek başıma,düşlere dalmış görürsünüz.Kendi kendimle insanlık,sevgi,aşk hayat üzerine konusuyorum.Ruhumu bir şeyler alıp götürüyor.Hava çok soğuk ve yağmurlu olunca Regence kahvesine sığınırım.Orada santranç oynayanları seyrederim.Masumca zevkler işte.Büyük düşünce ve eserleri doğuran etkendir.”
Bunca ilahiliğin tartışılan yogunluğunda Goethe,adeta Alaattin’in Sihirli Lambasında saklı duran gizeme nasıl ulaşmıştı,doğu cevherlerini batudan nasıl keşfetmişti?
Kant,Herder ve Schiller,Goethe’ye ilham aşılayan üç kahramandır.Kant ile Herder arasında ;Herder ile Schiller arasında ;Schiller ile Goethe arasında mektuplaşmalar olmuştur.Kant,Goethe’den 25 yaş büyüktü.Kant 1804’te öldüğünde Goethe 55 yaşındaydı.80 yaşında ölen Kant’ın ömrünün son zamanlarında müslümanlığa olan sevgisi yüzünden kilise tarafından aforoz edildiği,son şiirlerinden birine Arapça harfleriyle beslemeyi yazdığı bilinen bir gerçektir.Goethe’nin Kur’an’ı tanımasını sağlayan Herder,Immanuel Kant’a yazdığı mektuplarında şöyle demiştir:
“Aziz dostum!Ömrümün bundan sonraki yılları içinsizin bana Monteigne,Hume ve Pope’nin arkasında gösterdiğiniz alanda yürümek, okşayıcı olmakla beraber ilhan perimin ülküsüdür.Monteigne’i takip, onun fikirlerinden yararlanmak,tam bir huzur içerisinde inzivaya çekilerek onu okumak işim gücüm olmuştu.Fakat Materyalist Jean Jagues Rousseau’ya tutkun olduğundan dolayı Humel’den o kadar hoşlanmıyordu.
Benim sevgili Filozof’um!henüz yeşermeye başlayan ahlakınızdan bahsediyorum. Bunun tamamlanmış oldugunu görmek isterdim.Asrımız küştürüne güzel ve yüce şeyler yapmış olduğunuz gibi, ilahi,iyi olan ahlak için bir eser daha ilave edin
İnsani felsefe, aynı zamanda benim en çok severek uğraştığım bir alan. Birçok iyi ve asil ruhlu insanların şahsıma gösterdikleri sevgi, delikanlılarla genç bayanların etrafıma sevinç ve istekle üşüşmeleri, beni asla kibirlendirmiyor; dünyada amaçsız yaşadığıma dair ferahlık veriyor. Diyojen’in fıçısından görebildiğinden daha farklı görmek istiyorum dünyayı
Çok azizim, çok sayın Kant’ım! Beni sevin ve imzamı kalbimdeki duyguların ifadesi olarak kabul buyurun. Allah’a emanet olunuz.” (TERCÜME MEKTUPLAR 1767)(8)
YORUMLAR
İnsani felsefe, aynı zamanda benim en çok severek uğraştığım bir alan. Birçok iyi ve asil ruhlu insanların şahsıma gösterdikleri sevgi, delikanlılarla genç bayanların etrafıma sevinç ve istekle üşüşmeleri, beni asla kibirlendirmiyor; dünyada amaçsız yaşadığıma dair ferahlık veriyor. Diyojen’in fıçısından görebildiğinden daha farklı görmek istiyorum dünyayı
bayıldım yazına
...