- 922 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
mektup 13
..................MEKTUP 13
gençtik. daha çocukluktan yeni çıkmıştık. kendimizi, çevremizi, insanları ve olayları yeni yeni tanımlamaya, anlamaya başlamıştık.
üzerimizde çevrenin, bilincimizde gelenek ve ailelerimizin baskısıyla elele tutuşuyorduk.
tüm öğrendiklerimizin kıyısına iliştirilmiş olan korku ve kaygılarla, kimselerin göremeyeceği yerlerde buluşup geziyorduk... içimize işlemiş utangaçlıkla sanki başkaları duyacakmış gibi yüzümüze söyleyemediğimiz seni seviyorum’u kendi içimizden kaç kez bağırdık kim bilir?
şelale uçumu zamandasın
varlığın yüreğimde gümbür gümbür
gözlerin dolanırken beynimi
ellerindir köpürten tenimi
Temmuz 2000 /Antalya
....İSYANDIR SEVDAMIZ
bir isyandır sevdamız. geleneksel ilişkilere, ailelerimize, çevremize ve tüm öğrendiklerimizin kıyısına tutuşturulan korku ve kaygılara karşı bir isyan.
ekmek kavgası verircesine tüm zorluklara ve olumsuzluklara direnerek yarattığımız sevdamızla ve üreterek yeni anlamlar yüklediğimiz yaşamımızla bir isyandır sevdamız.
onbeş yıl oldu. altmış mevsim, yüzseksen ay geçti. ve bugün dimdik ayakta duran isyanımızla yeni mevsimlere doğru koşuyor sevdamız. sevdamız ki, yaşamımızı anlamlı kılan; mektuplarımızla, şiirlerimizle, özlemlerimizle, dokunuşlarımızla, kızımızla oluşturduğumuz külliyatımızdır.
ardımızda bıraktığımız tüm yaşanmışlıkları sahiplenerek yürüyoruz yarına. ve biliyoruz ki, toplum ve geleneksel yaşam biçimi ne kadar etkiliyorsa bizi, biz de o kadar etkiliyoruz toplumu. ve, kurulu yaşam biçimine çektiğimiz restlerimizle zor olanı seçtiğimiz için daha sağlam basıyoruz yere. yaşlanan bedenlerimize inat daha genç seviyoruz... yaşamın kaçınılmaz değişimine rengimizi, sesimizi, türkülerimizi, sevdamızın hamurunu katıyoruz.
bir isyandır sevdamız. tüm öğrendiklerimizin kıyısına iliştirilen korku ve kaygıları boşa çıkaran, yerleşik duygu ve yaşayışlara karşı her yeni güne bir öpüş ekleyebilecek kadar atak ve düşlere açık bir isyan.
.....kızıma *
düden’i, lara’yı uçurdum saçlarınla
sen benim şelalem
___denizim
_____ve toprağımsın
uysallığımı ve başkaldırımı besleyen
_antik kentlerin gizemi
___inci gözlerin
09.07.2000/ Antalya
(*) salim çalık - erkene alınmış bir ölümün ertelenmiş şiiri sf.46
YORUMLAR
Nasıl oluyorda hiç tanımadığı bir insanın yazdıklarında, kendini bulabiliyor insan?
Şaşkınlıktan ziyade, garip bir huzur kaplıyor iste o an yüreğinizi...
Garip olan sizi anlatmayan ve sizin anlatmadığınız bu yazi, neden böylesi yakın işliyor can yanınıza?
Doğrusu fazla olmadı benim bu mektupların varlığını keşfedişim..
Lakin devamını bekler oldum ki, o huzuru ve belki de anlaşılmak hissini, dahi haz almayı kendini bulmayı o yazıda ister oluşumun, esaretimidir bu bilemiyorum..
Okumumadım belki de ben bu mektupları hic, cünkü okumak az geliyor, okuduklarınızı yaşadığınız hissine kapılamamın yanında..
Düdeni, Larayı ve Sideyi ne kadar da özlediğimi, daha da iyi anlatıyor bu dizeler..
Hani sahilindeyim şidenin, güneş uyuşuk ve uyanamıyor belki uykusundan, yarım yamalar bir ışık sızdırıyor yüzüme ve ben yalnızım...
Kimse giremiyor aramıza denizle, sadece o ve ben, anlıyoruzda hani biz birbirimizi ki ta ezelden..
Gözlemeci Hatice teyze, sesleniyor uzaktan..
__ Heyy deli kız, yine ne yapıyorsun yalnız başına?
Onun o doğu lehçesi ile sıcacık, bana doğru savurduğu sesi ile irkiliyorum!
__ Gel hele deli kız, çarpar sabahın bu hali, hem üsümüsünde, sıcak bir çay verem sana..
Nasılda özledim, o gözlemeci teyzenin sıcak sesini...
Off ya, iste budur!
Bir yazıyı, şiiri vs okuduğunuzda alıp götürebiliyorsa sizi bir yerlere ve aldırıp ele kağıdı kalemi, yazdırabiliyorsa dakikalarca ve belkide öldümü diye hiç bakmadan ve saçmaladığınıza aldırmadan, paylaşabiliyorsanız o saçmalıkları,(benim bu yaptığım gibi)
:))
Yazan yazdıklarını yaşarken yazmış ve yüreğini o yazıya katik etmeyi unutmamış demektir...
Durdurun beni!
Yoksa yazacağım vallahı saatlerce..
Yüreğinize saygılar sunuyorum Elifleyin..