- 897 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÖZ İLE MÜZİK KORSANLIĞI Mansur Ekmekçi
“Balık, baştan kokar.”diye bir tabir(Atasözü) vardır. Bu tabirin anlamı;
a)Balığın, bayat olup olmadığı başından anlaşılır.
b)Yapılmış olan veya yapılmakta olan herhangi bir işin önlem alınmadan yapıldığında, “Bunu ilk başta yapmak lazımdı.”, “Önlemi ilk baştan alınmalıydı.” Diye de yorumlanır halk arasında.
Kültürümüzün can damarı olan türkülerimizi, şarkılarımızı, haksız kazanç sağlanıyor gerekçesiyle Korsanlık Yasası yürürlüğe kondu. Yıllardır bu uğurda, bazı ilgili kurum ve kuruluşlar, sanatçılar ve sanatseverler tarafından protestolarla, yürüyüşlerle özellikle basın yoluyla kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştılar. Tabiî ki yerinde ve asil bir davranış ama bunun kültür ve eğitimle ilgili daha sağlıklı yolları da vardır.
Dijital çağını soluyup yaşadığımız şu günlerde bu konu üzerinde ne kadar durulup ne oranda başarı sağlandığı bilinmiyor ancak, b şıkkındaki kavramla eşdeğerde olduğu kesindir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar, 85 yıldır Okullarda Edebiyat, Dil Bilgisi ve Türkçe kitapları vardır. Bunların Profesörleri, ders öğretmenleri ve yetişen hocaları vardır. Bu kitaplar, 85 yıldır derslerde kaynak kitap olarak eğitimin ve öğrencilerin hizmetindedir. Bu kitaplarda, Edebiyatın ve şiirin bilimsel tarifi, şiirin türleri, yazılım şekli ve biçimleri mevcuttur. Bu tür ve biçimler, şiirde olduğu gibi müzik kitaplarındaki ritim, nota ve muhtelif kaideleri de müzisyenlerin ve sanatçıların hizmetine sunularak derslerde anlatılmaktadır. Nasıl ki kanunlarımızı kanun kitaplarından veya ilgili mercilerinden öğrenip uyguluyorsak(uygulatılıyorsak) Edebiyatımızı, bizzat Atatürk’ün başlattığı Türk Dilimizi ve Türkçemizi de bu kitaplardan ve ilgili mercilerinden öğrenip uygulamalıyız.
Bazı çevrelerde,”Söz Yazarlığı” diye bir unvan başını almış gidiyor. Kime sorsanız,”Söz Yazarıyım” diyor. Bazı sanatçıların kaset veya CD’sine bakıp bilirkişi veya bir edebiyatçı edasıyla sözlerini inceleyip sorduğunuzda,”Bu eserlerin tamamı bana ait, ben yazdım diyor.” Yapmayın Allah aşkına. Belli ki eser diye tanımladığınız sözlerde; Halk Edebiyatı’ndaki mevcut Halk Şiiri’nin tanımına uygun hiçbir şey yoktur. Dil kuralları yok, Cümle tamlaması yok, devrik tümceler çok, Şiirdeki beş ana kural diye tanımlanan hece birimi(ölçüsü),durağı, uyağı(kafiye), redifi ve ayağı yok. Dörtlük içindeki ve şiirin tamamındaki konu bütünlüğü yok. ”O zaman siz, Edebiyattaki Halk şiiri olan Hece Vezinli(ölçülü) Şiir değil de Çağdaş şiir diye tanımladığımız Serbest Vezinli(ölçüsüz) Şiir türünü yazıyorsunuz.” Dediğimiz ise,”Hayır bunlar heceli, kafiyeli şiir diye kendisini bir bilge edasıyla savunur. Eh… Ne demeli. Çok güzel. Teşekkür ederiz. Böyle devam et mi demeliyiz?
Ülkemizde konuyla ilgili o kadar çok üniversite ve okullar varken, bu üniversiteler ve okullarda kültür, sanat, müzik, edebiyat ve dil bilgisi alanlarında eğitim veren Profesörler, öğretmenler, hocalar varken, özellikle halk edebiyatı ve halk şiiri alanında kendini yetiştirmiş sayısız hece ustaları ve şairleri varken, uyduruk sözlerle ve anlamsız kaidelerle “şarkı sözü” diye tabir ettiğiniz saçmalıkları yazarak kültürümüzü yozlaştırmak size mi kalmış. yüzyıldır Hallac-ı Mansur, Mevlâna, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Nesimi, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Âşık Veysel, Mahzuni Şerif vb. halkın öz kültüründen doğan bu güzelim halk şiirlerini ayaklar altına almaya ne hakkınız var.
Müzikle ilgili en yakın şiir türü, halk şiiri(hece vezinli)şiirdir. Nasıl ki Hece vezinli şiir ile serbest vezinli şiir edebiyat içinde bir elmanın ikişer yarısı ise müzikle hece şiirinin kavramı da böyledir. Müziklendirilmiş bir sözün özü ile temeli şiirdir. Bu müziğin süsü ile emeli de müziktir. Halk şiiri kaidelerine göre yazılmış söz, müziklendirilmeden önce de, sonra da şiirdir. Bu şiiri yazan ise şairdir. Sözyazarı değil, o sözün yazarıdır. Zaten edebiyatta veya Türkçede “sözyazarı” diye bir unvan olmadığı gibi Türk Dil Kurumu veya bilgisayar bu bitişik yazılımlı sözcüğü bile yanlış kabul ediyor. Piyasamızda her önümüze çıkan “Ben sözyazarı’yım diyorsa da o kişi veya kişiler, zamanla şair olduğunu-olduklarını anlayacaklardır. Söz konusu yazı türü, roman veya öykü de olabilir. Yazan, yazılan yazılımın yazarıdır. Şiir müzikle buluştuğu zaman güfte, müziği de beste olur. O güftenin yazarı şair, müziğini yapan kişi ise bestekârdır. Bir hece şiirinde ölçü, uyak ve redifler tamam ise teganni(müzikalite)si, (makam ve kaidesi) o kadar sağlıklı ve güzel olur. Söz(şiir) pişmemiş yemek, Müzik de o yemeğin ateşidir. Söz(şiir) özdür, müzik ise biçimdir. Öz ile biçim, bir elmanın ayrılmaz iki yarısı, türkünün de olmazsa olmazıdır. Canın bedensiz, bedenin de cansız olamayacağı gibi bizler de türküsüz olamayız. Onun için aç kalın ama türküsüz kalmayın. Çünkü şiir özümüzün, müzik de ruhumuzun gıdasıdır. Şiir ile müziğin birlikteliğinden meydana gelen türkülerimiz de yüz yıllardır gönüllerimizi doyurmaktadır. Şiirle kalın, müzikle kalın, türkülerle kalın. Saygılarımla Mansur Ekmekçi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.