- 731 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TURKUAZ-2
Part 3 – HOTEL GREEK
Hotel’in önünde onlarca canlı yayın aracı vardı. Her muhabir duman görünen yeri gösteriyor ve şüphelinin orada sıkıştırıldığından bahsediyordu ama kimse adını bilmiyordu.
“ durum nedir memur Deral. Hemen cevap verin .? “
Memur Deral bir yandan kursunlardan sakınmaya bir yandan da ciglık atan arkadaslarına bakıyordu. Diafondan gelen sese bir cevap vermeliydi. Ama ne ? bunun için eğitim almıştı fakat şu anda 3 arkadaşının cesedi yerde ve diğerleri içeri girmeye korkar gibiydi.
“ 3 arkadaşımız öldü. Ama içerde bir kişiden fazla insan var galiba. “
Birden aklına karşı binaya yolladığı nişancılar geldi onlar muhakkak içerde kaç kişinin oldugunun tam tespitini yapmış olmalılar diye düşündü.
“ sean ordamısın ? kaç terörist var içerde ? bir den fazla olduklarını sööle yoksa cıldırıcam “
Sean daha yeni başlamıştı gerçek operasyonlara , ve çok heycanlıydı. Duman önünü kapatıyordu ve içerisini tam olarak göremiyordu.
“ görüş alanım kısıtlı ama bir kişi gördüm ben başkasını göremedim. “
“ Kahretsin . kim bu adam ? ve bu kadar şeyi nerden biliyor. “
Diafondan gene bir ses geldi bu sefer ki daha sert ve cevap verilmesini emrediyordu.
“ komutanım sadece bir kişi var. Şu anda içeri giremiyoruz . takviye şart “ .
Ne yapması gerektiğini iyi biliyordu aslında kesin emirler olmasaydı çoktan bitirmişti işi. İçerdeki muhakak canlı yakalanmalıydı.
“ sakın öldürmeyin sakın. Kim oldugunu bilmiyorum ama ölmemesi emredildi.”
********************************************************************
Arkasından kulakları sağır eden bir fren sesi duyuldu. Arkasına baktığında sinirleri iyice gerilmişti. Gelen kadından nefret ediyordu. Yaşca ufak ama ondan önce rütbe almış hatta medyada adı sıkça geçen biriydi. Saçları gene arkadan bağlanmıştı. Kolejden yeni mezun olmuş kız edası vardı .
“ memur bey rapor verin ? “
Soru kendine yöneltilmişti ama oralı olmamaya çalıştı ve kısaca :
“ bir kişi var ve şu ana kadar 3 swatımızı öldürdü. Canlı yakalamak için emir aldık. Yoksa prosüdür işlemiş olsaydı çoktan dünya bir teröristten kurtulmuş olacaktı “
Kızdığını belli etmemeye çalıştı. Ve sordu
“ kimliği tespit edildimi acaba ? hotele kim tarafından kayıt yapılmış o oda ? “
“ Abdullah sağdık adında bir türk kayıt yaptırmış. Pawdick caddesinde hediyelik eşya satan bir dükkanı var. Bende bir iki defa alış veriş yapmıştım ordan.”
Abdullah sağdık ismi hiç yabancı gelmemişti ama o zavallı bir köylüydü mahallede . Türkler işte bir çok isim birbirine benziyor dedi.
“ peki resmi varmı elinizde hotel kayıtları geldimi elinize ? görebilirmiyim.? “
Memur başından def etmek için büyük bir fırsat yakalamıştı ama şaşkınlığını gizleyemiyordu oysa şimdiye kadar bir çok fırça atmalıydı. “ neden gazeteciler bu kadar yakın ? . neden hala içeri giremediniz ?” vs. gibi .
“ arabada CIA kayıtları inceliyor şu anda. Şurda CNN canlı yayının yanındaki arabada.”
İşte şimdi içerdekinin ali olmadığını kanıtlayacaktı herkese ve tüm Müslümanlar terörist olmadığını herkese gösterecekti ama o saat aklını kurcalıyordu. Türkiyeden buraya kadar nasıl gelmiş olabilirdi. Birkaç adım kaldı her şeyin bitmesine yada yeniden başlamasına.
***************************************************************************
part 4 : USA TÜRK BÜYÜK ELÇİLİĞİ.
“ tamam efendim ayrıntıları öğrenmeleri için arkadaşları yolluyorum hemen. Tabi sayın başbakanım ne zaman giriş yapmış onuda öğrenirim ve bilgilerinize sunarım en kısa zamanda . “
Gecenin 3 ünde sayın başbakanın araması çok şaşırtmıştı onu. Ne oluyordu ? ali şerefli de kimdi. ? ve REDON ŞBANE den ne istiyordu? Bütün bu sorulardan sırtına uzanan bir el uyandırdı kendini .
“ hayatım kimmiş arayan ? bak kapı çalınıyo aç hadi uykumuzun içine ettiler bu gece . “
Bu sızlanan 23 yıllık eşi hacer idi .
“ tamam hayatım sen uyu ben hemen bakarım . “ dedi. Ülkenin en önde gelen bürokratlarından biriydi ama şu karısına bir türlü söz geçiremiyordu . oysa terslemeli onun kalkıp bakmasını söylemeliydi.
Kapıya doğru yöneldiğinde kızının ayaklandığını gördü. Daha 27 yaşındaydı ve türkiyeden tatilden geleli 3 gün olmuştu . onu çok severdi özellikle zekasına hayrandı. Okulunu en üst seviyede bitirmiş ve şimdi ülkenin en önde gelen avukatının yanında eğitimine devam ediyordu.
“ sen uyumana devam et tatlım ben bakarım . “
“ kim o ? “
“ sayın elçim rahatsız ettim ama pentegondan yetkililer geldi sizinle görüşmek istiyorlar . “
Saçında siyah kalmış üç beş tel varsa onlarda şimdi beyazlamış olmalıydılar. Ne yapacagını ne söylemesi gerektiğini unutmuştu .
Titrek bir sesle :
“ Bana seyidi çagırın ? “ diyebildi.
Seyit KKTC de okumuş ve ingilterede oxfort siyasal bilimlerinde akademisyen ödülü almış genç bir delikanlıydı. Siyah saçları ve keskin bakışları zihninin boşlukta gezen her bilgiyi emdiğinin göstergesiydi. Seyidi çok sever ve zekasına güvenirdi.
Seyit onu kapının önünde karşıladı. Elindeki dosyaların bir kısmını çantasına koydu , belli ki özel di ve sadece ikisi inceleyeceklerdi. Seyyid büyükelçinin eline kırmızı dosyayı verdi.
İçeridekileri tanıyordu. Hergün tv de seyrettiği ve Türkiye karşıtlığı ile bilinen Adam Sawyer di . diğeri ise strateji uzmanı Allan Durantell. Elçi içeri girdiğinde ayaga kalkmamış ve sinirden gözleri kan çanağına dönmüştü Sawyer’in.
“ bir gün başımıza bela açacağınızı biliyordum. Ama bu sefer bütün dünyaya rezil olacaksınız.”
“ sayın sawyer çok heycanlısınız. Uykusuzluk düşünme güdülerinizin iyi çalışmasını engelliyor galiba.” Dedi ve çalışma masasına otudu , elindeki dosyayı acıp incelemeye başladı.
“ buyurun sizi dinliyorum “
Karşısındaki adamın sakinliği deli ediyordu , çıldırmak üzereydi.
“ ali şerefli kimdir ? bize detaylı bir bilgi verin. “
Hafif bir gülümseme takıldı dudaklarına , çaresizliğin kelimeleriydi bunlar. Kimdir ? nedir ? neden burada gibi soruları çok severdi .
“ bütün dünya üzerinde yaşayanların 3 de ikisini biliyorsunuz yada bildiğinizi sanıyorsunuz, yoksa milyarlarca dolar boşamı akıyor. Bakın sanki bataklıkta çırpınan çoçuk edası var halinizde “
“Lütfen işleyen sistemleri eleştirmeye yada bunlar hakkında konuşmaya gelmedim. Hele 3. dünya ülkesi bir elçiden ders almak değil niyetim. “
Sakinliğini hiç bozmadı ve devam etti :
“ ali şerefli hakkında bende fazla bi şey bilmiyorum. Bana iletilen raporda yüz kızartıcı hiçbir suçu olmayan sade bir vatandaş. Devlete Bütün yatırımları tamam ve legal bir türk vatandaşı . şimdilik bunlar elime ulaşan . “
Odaya girerken elinde getirdiği türk kahvesini yudumladı ve devam etti .
“ hastalığı sebebi ile askerden erken ayrılmış. Biliyorsunuz bizde meslek değildir askerlik her gencin vatan borcudur ama talim sırasında ayagından vurulmuş ve erken terhis etmişler kendisini. Bir Amerikalı kadınla evliymiş adı cathrein demarch . oda bir yıl önce ölmüş. Hiçbir piskolojik tedavi yada herhangi bir rapor yok kayıtlarında bunun la ilgili. Kktc özel bir üniversitede eğitim almış , notları o kadar yüksek değil . ama eğitimini askerlikten sonra yapmış. Benim ülkemde pek sık rastlanan bir olay değildir bu. Başka göze çarpan detay yok sicilinde.” Kısa kesmişti . karşısında oturan adamların yüz ifadeleri hiçde tatmin edici bir cevap aldıklarını göstermiyordu.
“ evet beyler elimdeki bilgiler sadece bu kadar , daha fazla bilgi elime gectikce sizleri bilgilendireceğim.” Dedi ve cıkmaları için seyidin yol göstermesini istedi.
Hala olanlara bir anlam veremiyordu. Gecenin bu saatinde başbakan arıyor ve pentegondan gelen yetkililer bir olaydan bahsediyorlardı. İlk önce sorulması gereken sorunun ŞBANE nin neden öldürüldüğü olmalıydı. Tamam da neden başbakan aramıştı. Yani burası amerikaydı ve hergün cinayet işlenir ve uyruğunun ne olduğu sorulmazdı. Hem amerikanın ortodoğu daki kalesi Türkiye olduğu halde bir insanın ölmesi nasıl ipleri gerebilirdi. Seyidin çantasındaki dosyayı merak etmeye başladı. Acaba içinde bilmediği ne vardı. Sandalyesine oturdu ve Mardin hatırası dediği , üstünde Atatürk’ün köy kahvesini andıran mekanda sigara içerken aksettirilmiş işlemeli gümüş tabakasından bir sigara aldı. Amacı kafasını toplayabilmekti. Artık gün erken başlamıştı, uyumak olmazdı. Hem Ankara ondan gelişmeler hakkında bilgi bekliyordu.
Seyit koşar adımlarla girdi odaya, gelişen olaylar hakkında bilgi sahibi oldugunu hareketleri ele veriyordu. Hızlıydı ama heycanlı degildi. Her hareketini planlardı. Karşısındakinin öğrenmek istedikleri değil bilmesi gerektiği kadarıyla yetinmesini severdi. Elçilikte herkez severdi onu , beklide herkes bilmesi gerektiği kadar biliyor ve öğrenmek istediklerinin geri kalanı onda olduğunun farkında oldukları için. Seyit hiç duraklamadan konuya girdi.
“ efendim musade ederseniz aliyle tanışmamı anlatayım. “
Elçi şaşırmıştı ama istifini bozmadan dinlemeye devam etti.
“ 2001 genel şeçimlerde kktc de oy kullanılan 3 yer vardı biri Lefkoşa elçiliği ikincisi Girne ve mağosa limanları ve Ercan hava alanı. Bende oyumu kullanmak için gittiğimde havaalanına orda görevli olarak çalışıyordu. Etrafı kalabalıktı , orta boyda sacı hafif seyrek sıradan bir nsandan farkı yoktu ama asker ve polis onun etrafında ve onun talimatlarını dinliyorlardı. Bu kktc de alışık bir olay değildir. Çünkü kktc polisi ve türk askeri arasında gerginlik hat safhadaydı o zamanlar. Alt üst kavgası hat safhadaydı. Ben pek önemsemedim ve oyumu kullandım iki gün sonra kktc de eroin baskını olduğunu duyduk, okula bir çok polis gelmişti hatta özel harekat birlikleri de oradaydı , ali bey gene ordaydı ama bu sefer uzaktan izliyordu her şeyi bizimle birlikte güvenlik bandının arkasından. Ertesi gün gazetelerde okulda sadece 100 gram eroin yakalandığını ve 2 filistinli öğrencinin yakalandığını okuduk ama oradaki polis sayısı ve operasyon sanki başka bir şey gibiydi. O hafta okuldan iki Amerikalı profesor ihraç edildi . siz de tanırsınız , bir tanesi siyasetin kirli yüzü kitabının yazarı george tompson ve diğeri de gizli örgütler kitabının yazari Fransız asıllı amerikali Luis Tery. Luis tery mağosa da ikinci sınıf bir otel odasında ölü bulundu okuldan ayrıldığının ikinci haftasında , hatta hatırlarsanız Amerika gizli bir nota yollamıştı . şimdi siz Ali şereflinin bu olayların neresinde olduğunu merak ediyorsunuzdur. “
Seyid çok konuştuğunu anladı ama bu hoşuna gidiyordu , konuyu dağıtmadan bir bardak su içti ve devam etti.
“ Ali şerefli bu olayların tetikleyen unsurdu, katiller ise okul öğrencileri, onları kullanan kişi ise ta kendisi Ali şereflidir. Luis tery nin öldürüldüğünden bir gece önce bizim apartmanın önünde askeri bir araç vardı. Arabadan inen kişi bizim apartmana girdi , ben tanımıştım giren kişiyi o yüzden acaba bizim eve mi geliyor diye sessizce kapının deliğinden baktım üst kata çıktığını gördüm, üst katta Filistinli 4 öğrenci kalıyordu , birkaç dakika sonra bağrışmalar geldi bende telaşlanmıştım ve kapıyı biraz aralayıp dinlemeye başladım sesler kesilincede kapıyı kapattım. Biraz önce giren kişi koşar adımlarla merdivenlerden indi ve arabaya binip aceleyle uzaklaştılar . üst katta oturan öğrencilerden ikisi luis in katili Muhammed ile Azer di . bugün öğrendim ki ali şerefli daha o zaman askerde değildi ama askeri araç kullanıyor askerler kapısını açıyor , kktc polisi ondan emir alıyordu .”
Biraz durakladı acaba söylemelimiydi yoksa biraz daha mı sabretmeliydi .
“ sayın elçim Ali şerefli devletimiz için çalışan kişidir ama inanın buraya niçin geldiğini yada ŞBANE cinayeti ile ne ilgisi var bilmiyorum. Aslında bir düşüncem var ama sizden çekiniyorum “
“ nedir söyle . bırak ta ben düşüneyim gerisini. “
Duymak istediğini en açık böyle dile getirebilirdi
“ sayın elçim devletin en önemli önceliği içinde yaşayan insanların huzuru ve güvenidir. Bunun için ilk önce içinde yaşayanlara kendinin olduğunu ispatlamalıdır. Yani ben var olduğum sürece siz de varsınız . ikincisi ise birincisine dayanak olarak onları korumaktır , bunu nasıl sağlar bir düzenli asker, iki güçlü organlar. Devletin güçlü olabilmesi için kendini ispatlaması gerek , ya düşman edineceksin yeneceksin yada düşman üreteceksin bertaraf edeceksin. Bu yüzden asırlardır devlet düşman edindi ama şimdi ise dünya politikası devletleri düşman üretmeye itiyor. İşte bu yüzden 40 yıldır hiçbir düşman edinmeyen devlet düşman üretmeye başladı , gizli örgütler , gizli şebekeler yada terör , asker durmadan bunlarla savaştı ve şimdi çok güçlü , aslında çok iyi bir politilaydı bu , içinde yaşayanlara güven verip ben varım diyordu birde askeri durmadan hazır tutmaya çalışıyor yeni strateji bulmaya itiyordu ama 10 sene önce 1997 de ipleri elinden kaçırdı , şu anda devletin emirinde devleti tanımayan örgütler var bunların arasında kulislerde konuşulanlara göre asker kökenli bir çok insan var . ama aralarında bir örgüt var ki diğerlerinden farklı. Örgütün ismi TURKUAZ. Bu örgüt 2001 yılına kadar sadece söylentiydi. Ama o yıl Fransada türkiyenin AB üyeliğine karşı olduğunu söyleyen milletvekilleri bir önerge verdi hükümete , içinde sadece yurdumun AB üyeliği değil aynı zamanda ermenistanın türkiyede toprak hakkını savunan tezini hükümete verdi. Bu tez Paris büyük elçimiz tarafından sayın Tayip Erdoğan’a sunuldu. Aslında sunan büyükelçimize bu belgeyi sunan kişi dosyanın arasına TURKUAZ örgütü hakkındada birkaç sayfa iliştirmişti , sonrasını sizde biliyorsunuz birkaç operasyon yapıldı ve böyle bir örgütün varlığının sadece safsatadan ibaret olduğu söylendi. Ama askeri kanattan hiçbir ses yükselmemişti.”
Elçi yeni doğmuş bir çocuk gibiydi, seyidin söylediklerine anlam veremiyor ve başka bir devletin elçisi olduğunu varsayıyor gibiydi.
“ peki seyit ali de bu örgüttenmi?. Yada ABD nin ne ilgisi var?. “ diyebildi sadece.
“ efendim Ali şerefli sanırım karşı tarafdan “
Şok olmuştu, eğer seyidin dediği doğruysa şu anda Türkiye kaynıyor olmalıydı. Peki ama ABD de ne işleri vardı. Yada pentegonun bunlarla ne ilgisi vardı. Zihninden yüzlerce soru geçiyor , her biri aklını kaçırması için büyük bir nedendi.
“ peki seyit . sen git bir araştır bakalım daha bilmediğimiz neler çıkacak. Çıkarken söyle ayşe hanıma bana bir süre telefon bağlamasın .”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.