- 1999 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANNA KARANİNA- LADY CHATTERLY'İN SEVGİLİSİ(aşk-edebiyat-ölüm-3)
ANNA KARENİNA
Tolstoy’un şaheseridir ve aynı zmanada dünyanın en güzel aşk romanıdır benim gözümde Anna Karenina.
Anna, Aleksi ile evlidir.Aşk yoktur bu evlilikte sadece kağıt üzerinde bir evliliktir. Ama her iki taraf birbirine sadık ve saygılıdırlar. Bu bazen Anna için çekilmez bir hal alsa da katlanmaktadır bu duruma. Romanın başında okuyucu baktığında birbiri ile oldukça iyi geçinen bir çift var. Ta aşk hayatların girene kadar. Ey aşk ne kadar büyük bir kaos taşıyorsun içinde.
Anna boşanmakta olan abisi ile yengesini barıştırmak için Moskova’ya gider. Orada tanıştığı genç bir subaya aşık olur. Sonuçta Anna evlidir ve aşk yaşaması gayri ahlaki bir durumdur toplumca. Ve beklenen olur Anna ile Vronski ile ilişkileri ağızlarda dolaşmıştır. Söylentiler eşinin kulağına gider. Anna herşeyi eşine anlatır ve eşi de onu affeder ama bir şartla; Vronski ile bir daha muhatap olmayacaktır. Aksine aralarındaki aşk devam eder. Eşi son olarak boşanmayı düşünür, Anna da bu esnada Vronski’den olan bir çocuk doğurur. Doğum esnasında ölüm döşeğine düşmüştür. Kocasından onu affetmesini talep eder, eşi hem onu hem de sevgilisini affeder. Bu durumu öğrenen Vronski intihar girişimde bulunur. Anna kocasıyla yapamayacağını anlar ve ikinci çocuğunu(Vronski’den olan) alır Vronski ile Avrupa’ya gider.
İlk başlarda aralarında muhteşem bir uyum vardır. Ve günler oldukça iyi geçmektedir,geziler, eğlenceler vs. Sonra Anna’nın annelik güdüsü baskın çıkar. Rusya’ya dönerler. Ama ilk çocuğuna annesinin öldüğü söylenmiştir. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir ve olmayacaktır da. Anna ve Vronski çiftliğe kapanırlar. Vronski kendini çiftlik işlerine verirken Anna ise kendisini dine ve afyona verir. Vronski’nin annesinin baskısı, Anna’nın halen boşanmamış olması büyük bir sorundur. Anna’nın artık gidecek bir yeri de yoktur. Moskova’ya gelirken trenin altında can veren bir işçi onu derinden etkilemiştir. Kendisi de o gece gara gider ve trenin altına atar kendini.
Anna’nın şahsında Tolstoy’u görüyoruz bu romanda. Tolstoy da intihar girişimde bulunmuştur, o da kendisini bir manastıra kapatmıştır. O da hiçbir zaman iyi bir Hristiyan olamadı. Anna gibi bir gece evi terk etti ve bir tren garında zatürreden öldü.
Tolstoy’un bu romanında sorduğu soru şudur: Aşk ile her şeyin üstesinden gelinebilir mi? Sizce?
LADY CHATTERLY’İN SEVGİLİSİ
Connie, Clifford ile evlidir. Clifford’un malikanesi Wragby’de yaşmaktadırlar. İkisi de hemen hemen yaşıttır. Clifford savaş sonrası belden aşağısı sakat olan buna karşın oldukça zengin biridir. Zaten malikanenin çevresinde kömür ocakları vardır. Belden aşağısı tutmayan Clifford, sadece duygusal olarak tatmin etmektedir Connie’yi. Cinsel hayatları yoktur. Bu tatminsizlik Connie’ye bir rahibe görüntüsü vermektedir. Kocasını aldatmamaya özen göstermektedir.
Clifford aynı zamanda ülkede tanınılan bir yazardır. Onu ziyaret eden genç bir tiyatro yazarı ile aşk-cinsellik yaşar Connie. Bu ilişki devam eder bir süre ama Connie genç yazarın koca bencilliğini görür ve onunla muhatap olmaz bir daha. Yine büyük bir boşluktadır. Malikenin olduğu yerin etrafı koruyla çevrilidir ve korunun bekçiliğini de Mellers adında Connie’den on yaş büyük eski bir teğmen yapmaktadır. Mellers yalnız yaşayan, zamanında savaştan dolayı birkaç sömürü ülkesini gezmiş ve kendisinin askeriyede yükselme şansı olduğu halde askeriyeyi bırakmış biridir. Connie’yi çeken bu adamın yalnızlığı ve cinsel istektir. Ve bu ikisi fırtınalı bir ilişki yaşarlar.Aslında ilişki önce cinsellikle başlamıştır sonra aşka doğru kaymıştır. Bu ilişki esnasında Clifford Connie’den bu topraklar için bir evlat getirmesini ister. Çocuğun kimden olduğu o kadar önemli olmayacaktır. Connie istese çocuğun kimden olduğunu Clifforda söyleyecektir. Ve çocuğun Mellers’den olmasını ister Connie. Hergün koruya gittiği halde Connie, Clifford ondan şüphelenmez. Çünkü o bir burjuvadır, Mellers gibileri de ancak ona hizmet için gelmişlerdir dünyaya. Connie ve Mellers asla olmayacak bir şey.
Hamileliğini ikinci ayında Connie kardeşi Hilda ile bir Venedik ‘e bir geziye giderler. Seyehat ile hem Connie bir ilşki yaşamış gibi kendisini gösterecek hem de kafasını toparalayacaktır. Connie’nin Venedik’e gitmesi ile birlikte Mellers’un eski eşi de ortaya çıkar ve bir sürü dedikodu üretir. En son Mellers ile Connie ile arasında ilişki olduğunu iddia eder . Bunun üzerine Clifford Mellers’u işten atar. Mellers Londra ‘da Connie ile buluşur ve ilşkilerini devam etme kararı alırlar. Ama öncesinde Connie’nin boşanması lazım. Connie, malikaneye gider boşanmak istediğini Mellers ile evleneceğini Clifford’a söyler . Clifford’u yıkan şey, Connie nin ne evlenmesi ne de boşanma talebidir. Onu kahreden, bir koru bekçisi yüzünden terkedilmiş olması.
Bu roman uzun süre Avrupa’da yasaklı olmuştur. Sebebi de içinde taşıdığı müstehcen sahnelerden dolayı. Gerçekten roman bu konuda oldukça başarılı. Özellikle D.H. Lawrence’nin romanın ana karakterinin gövdesini ön plana çıkartması cesurane bir durum. Ama ben kitabın müstehcen olduğu için değil de daha çok sınıflar arası farkını vurguladığı için yasaklandığını düşünüyorum. Hani bizde de You tube internet sitesi mahkeme kararıyla kapatılıyor ya, yok efendim Atatürk’e hakaret falan filan. Aslında o sitenin kapatılması bazı önemli bürokratların ses ve görüntü kayıtların sanal aleme dökülmesi ile alakalı. Kitabın yasaklanmasında da aslında bu zihniyet var. Mesala Clifford’un yer yer işçilerin Bolşevik olmasından korktuğu vurgusu yapılır .
Clifford burjuvaziyi temsil eder, ama eksiktir Clifford , felçlidir. Yani bir nevi ölüdür. Mellers ise ploleterdir belki fakirdir ama erkeklik bakımından tamdır. Yani tam karşıt uyum mevcut. Romada bir ilşkinin nasıl cinsellikten aşka doğru evrildiğini rahatça görebilirsiniz. Bu roman aşk-edebiyat-ölüm sarmalının dünya edebiyatı kısmında son ekleyeceğim romandır. Bu romanın da can yakan sorusu: Sadece saf bir duygu aşkı ayakta tutabilir mi? Cinsellik aşkta ne kadar önemli bir figürdür?
*** Mem ile Zin ‘in arasındaki aşk hikayesiyle seri devam edecek.