TRİPLEKS VİLLALARIN GÖLGESİNDE YAŞAYANLAR
Ve…Aratol
Akşamın lahuti karanlığına gömülmüş biçare insanlar; ama gülmeyi uçurum inadına da olsa becerebilen insanlar. Tozdan topraktan sarı saçları giriye çalan çocukların gamzelerinde saklı yarın umutları.Öyle derin düşünceler tünüyor ki insanın zihninde,düşündükçe kayboluyor.
Anne niyetine birilerin elini öpmek, gurbeti yaşayan gönlümüzde en büyük bahtiyarlık olsa gerek. Bilmiyorum…Oraya gittikten sonra meğer elimizde ne büyük nimetler varmışta haberimiz yokmuş dedim.En azından söz verdim kendi kendime bir daha sabah bültenlerinde ilk iş olarak günün yemek menüsüne bakmayacağım;çünkü onların böyle bir şansıda yok
Gün ola harman ola deyimi belki de en çok onların evinde kol geziyordur. Günün akşam olmasını en çok isteyenler onlardır belki de. Küçük ardanın tedirgin gözlerle beni süzmesi
Annesinin, bak polis amca bize yemek getirmiş ve birden tebessüm eden çehresiyle elimden tutması…Sevgi gücünün en büyük semeresi bu ya.Tripleks villaların gölgesinde üç beş gecekondu ve tüm hayatı özetleyen iki kare niye demekten öteye geçmeyen lafızlar
Birde alile reisi olmanın yükü altında ezilenlerin orda olduğu aşikâr. Getirdiğimiz birkaç kap yemeği gören tüm aile fertleri dışarı çıkıyor, uzaktan kapı eşiğinden bir adam bakıyor nasılsınız hayırlı akşamlar değişimizle değişen çehresi…
İşte böyle burukluklar içinde uzanan bir sürü kare. İnsan, Karun kadar zengin olsam bunların hepsini kucaklasam diyor; ama umut fakirin değil fakir olmayanında ekmeği olmaktan öteye hiç bir şey geçmiyor.
Kim bilir kimler var uzakta
Kimi hasta kimi yatakta
Kimi bir lokma için sokakta
Kimi de ölmek için yaşamakta