- 720 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
insanlığı tartan tartıcı çocuk
Soğuktu.Soğuğun şiddetini katlayan bir rüzgar delice esiyordu.Eldivensizdi çocuk.Soğuk betonun üstüne tartısını koymuş,1 m kadar gerisinde oturmuştu.Müşteri bekliyordu; istanbulda ekmek kazanmak önemliydi.
İçinden geçenleri düşündüm çocuğun.gözlerine,yüzünün rengine,bakışlarının mesafesine baktım:yüzünün renginde nefret yoktu;sevgi de yoktu.bakışları,beyninin içindeki uzak bir fotoğrafa bakmıyordu.Yanından geçen insanların tartıyla ne kadar ilgilendiklerine de bakmıyordu gözleri.Bir cümlenin başında duran gizli bir özne gibi duruyordu tartının gerisinde.Tartıyla ayrıntılı ilgilenmeden çocuğun tartının sahibi olup olmadığını anlamak zordu.Niçin sahibiydi? Ne kadar sahibiydi? Bu önemsiz soruların önemli cevaplarının olabileceğini düşündüm.
Yanından geçerken, ’üşümüyor musun?,’ diye sormak istedim tartıcı çocuğa.Ancak üşüyorsa durumu değiştiremeyeceğimden vazgeçtim sormaktan.
Soğuktu.Üşüyordum.O an herkes üşüyebilirdi;tartıcı çocuğun da üşüdüğü muhtemeldi:içim daha çok üşüdü.
Acıkmıştım.Yemek yemem gerekiyordu.Evim kafeden içeri girdim.gülümsedi çalışanlar. Ben gülümsemedim.Tartıcı çocuğun,o saatte,etraftaki sıcak apartmanlardan birinde( ya da en azından ötedeki müstakillerden birinde) çizgi film izlemesi gerektiğini düşündüm o saatte ve bu düşünce gülümsememi tamamen yoketti.Açlığımın bir kısmını bastırdı.Sonra çocuğun bu durumda olmasının müsebbibinin kimler olabileceğini düşündüm.Suçu ailesine attım.(ailesi yoktu belki de.) O zaman suç devletin olurdu.(bu sokakta devlet yok gibiydi.)Suçu biraz kendimde buldum.Bir sigara yaktım.
Durmadan, hep düşünüyordum.Ne yiyeceğimi sordular.Gittiler.Ggeldiler.Yemeğimi getirdilerYyedim.Yarısını yiyemedim.Yemeğin yarısında aç olma ihtimali olan bütün tartıcı çocukları düşündüm. Umursamadım yemeğin geriye kalanını yemem gerektğini.Bir sigara daha yaktım.Fazlaca bir yudum çektim içime;ta en içlerime.Bir türlü ulaşmadı o duman en içlerime.
Sonra etrafıma bakındım.Yan masalara,mutfak tarafına,otantik oturaklara,teknolojik aksesuarlara baktım.Müşterilere baktım,ruhlarının derinliklerini görmek istedim.Üşüyen bir tartıcı çocuk onların ne kadar umrundaydı bilmek isterdim o an.Müşteriler boldu.Müşteriler gülüşüyorlardı.Çalışanlar hep güleçti (istanbulda güleç olmak zordu.) müşterilerden biri diğerine nonoş muamelesi yaptı.Beriki güldü.Kadın müşteri utancından güldü.Espri yapıldığını zannedip sonra hepsi güldü.Müşterilere kızdım.
Dışarda bir tartıcı çocuk vardıSsert bir rüzgar vardı.Hikayenin burasında yağmur da vardı dışarda.
Evim kafe sıcaktı.Evim kafeye gelen her insan görebilirdi(görmemek imkansızdı) sert esen rüzgarlı soğuk yağmurlu havada üşüyen tartıcı çocuğu.Kaç tanesi görebilmişti acaba.Kaç tanesinin umrundaydı.
Yağmur camları,yeri, ağaçları,arabaları ıslattı.Yağmur,çocuğun saçlarından inatla yağıyordu(insanlık dramını görsün diyedir)
Yağmura aldıran yoktu. Tartıcı çocuğa aldıran yoktu.Kendimi yağmura attım.
Tartıcı çocuğa yaklaştım."Tartılırsam sevinir mi?" diye düşündüm.Acılarına karşılık gelir miydi ağırlığım;karşılığı,avucuna bırakacağım üç-beş kuruşa tekabül edemezdi tartıcı çocuğun çilesinin.
Bu bir dramdı,bu bir yaşam gerçekliğiydi.Bu,imtihan tarlasının, ’insanlık’ dersinin imtihanıydı. Bu bir rezaletti;insanlığın rezaletiydi.Tartıcı çocuk,tanrının ona yüklediği bir misyonu yerine getiriyordu:insanların insanlığının karşılığını tartıyordu.
Tartıcı çocuğa yaklaşmıştım.Tartıya çıkabilirdim.Tartılmadan avucuna biraz nakit bırakabilirdim.Evim kafeye dönüp insanları duyarlığa çağırabilirdim.Ağlayabilirdim. Saçmalayabilirdim.Küfredebilirdim insanlara ve tanrıya.(küfrettim.)
YORUMLAR
Bu bir dramdı,bu bir yaşam gerçekliğiydi.Bu,imtihan tarlasının, ’insanlık’ dersinin imtihanıydı. Bu bir rezaletti;insanlığın rezaletiydi.Tartıcı çocuk,tanrının ona yüklediği bir misyonu yerine getiriyordu:insanların insanlığının karşılığını tartıyordu.
sevgili fırat
Ne çok çocuk var onun gibi dediğin gibi onun o saatte çizgi film seyretmesi gerekiyordu
benimde hep içimi acıtmıştır çocuklar bende çok yaşadım o duyguları
onların yerine kendi çocuğumu koydum düşündüm
benim çocuğum öyle bişey yapsaydı diye dayanamzdım heralde
bir suçlu aramak lazım evet bizmiyiz bilemiyorum ben kendi açımdan düşünüyorum suçlumuyum diye hayır ben suçlusu olamam tabiki benim onlara vereceğim bi karın doyumu buda hiç bişeyin çaresi olamaz diye düşünüyorum
aslında suçlu arayacağımıza çözüm üretsek diye düşünüyorum.
yüreğine sağlık arkadaşım aynı duyguları paylaşıyoruz
bu şiirim bu yazına hediye olsun
Boyayalım
Ablalar ağabeyler
Güzel şık ayakkabılarınızı
Benim küçük sandığımda
Büyük hayallerim,umutlarım
Ve düşlerim var
Boyarım
Ablalar ağabeyler
Parlatır cilalarım
Benim küçük sandığımda
Ekmek param
Alın terim var
Boyacıyım
Küçük proleter im
Ablalar ağabeyler
sandığımı kırdılar
gözyaşlarım var
duyarlı yüreğine sevgiler
tartıcı çocuk,tanrının ona yüklediği bir misyonu yerine getiriyordu:insanların insanlığının karşılığını tartıyordu.
Güzeldi kuzen...
en kötüsü toplum zamanla çevresindeki bu öğeleri artık ewlerindeki bir nesne gibi görüyor.. onlara alıştırılıyoruz. Normalliyoruz hepsini...
Tartıcı çocuk yatak odasındaki ayna olur.. çıplak göbeklerini gösterir onlara..
mendilci çocuk tuvalette kıç temizleyen mendil olur..
ve sonra hepimiz birbirimizle kaynaşırız. birlikte mendil oluruz. emperyalist düzenin belirlediği "kutsal kıç" pisledikçe temizleriz. Temizlemezsek kokusu bizi rahatsız edecektir çünkü biz mendiliz ve tuvaletteyiz...
Kuzen bence sorun burada...
Toplanıp mendil oluyoruz...
Bir araya gelip "Jop" olmayı beceremiyoruz kutsal kıçlara...
Birilerinin umrunda olsaydı o çocuk tartının başında oturuyor olmazdı ve sizin de dediğiniz gibi ya oyunun başında ya da dersinin başında olurdu büyük bir ihtimalle tartı yerine...
Bir şarkıda da dedndiği gibi ;
dertlerin kalkınca şaha
göndermeli sitemli bir küfür yukarıya da aşağıya da...
Güzel bir yazıydı fıratdicle, sevgilerimle...