- 819 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYRANCI HASAN'IN OĞLU CONİ BİTILS (8)
SEKİZİNCİ SAHNE
FONDAN SES: (Perde açılmadan önce) Yıl 1975. Nisanın on biri. Salı. Gece.
MEHMET. (Aynı dekor. Sandalyeye oturmuş, kucağındaki kordonu kopuk telefondan numara çevirmektedir.) Doksan dokuz, doksan dokuz, doksan dokuz, bir daha doksan dokuz… Aloo, alooo!.. Saner Bey siz misiniz? Evet, ben Coni Bitıls. Memnun olabilirsiniz. Ben de memnun oldum. (Kalkar, telefon elinde dolaşarak) O meseleyi görüşmek istiyorum. Evet, yarın müsaidim. Beş veya altı parça okuyabilirim sizin gazinoda. Fakat on milyon dolar isterim Saner Bey. Çok mu? Hayır hayır, dokuz milyona asla sahne almam. Buna olanak yok Saner Bey. Malum, prestij meselesi. Olanaksız dedim. Demek kabul ediyorsunuz? Bir mesele daha var. Yüz binden aşağı seyirci olursa sahneye çıkmam. Yüz elli bin mi? Çok güzel!.. Demek yüz elli bin kişi alıyor sizin gazinonuz? Bu daha iyi… Bir mesele daha var Saner Bey. Seyircilerin en az yüz bini kız olmalı. İmkânsız mı? O hâlde kontratı iptal ediyorum. Hayır, doksan dokuz bini kabul edemem. Anlaştık değil mi? Ha, bir mesele daha var. Yaşı elliden aşağı olan erkeklere bilet satılmasın. Sen de her şeye itiraz ediyorsun be kardeşim!.. Hayır, on iki ile elli yaş arası erkekler benim konserime giremez. Tamam mı?.. Peki, bir mesele daha var. Kızların yaşı malum; on altıdan aşağı, yirmi ikiden yukarı olmayacak.
En önde sarışınlar oturacak, ortada kumrallar yer alacak, arkada ise esmerler olacak. Erkekler ise esmer güzellerin arkasında ayakta izleyecek konseri. Evet, anlaşıldı değil mi Saner Bey? Tamam, yarın saat yirmide… Gud baaay!
(Telefonu sandalyeye koyar. Birkaç saniye sonra numara çevirmeden tekrar telefonla konuşur.) Bir dakika Saner Bey… Kapamadınız değil mi? Ankara’ya nasıl geleceğim? Uçakla olmaz,
(Telefonu sandalyeye koyar. Birkaç saniye sonra numara çevirmeden tekrar telefonla konuşur.) Bir dakika Saner Bey… Kapamadınız değil mi? Ankara’ya nasıl geleceğim? Uçakla olmaz, çok yavaş gidiyor ve tehlikeli. Ef on altılar mı? Onlar da çok dar, ruhum sıkılıyor içine girince. Hayır, vapur yolculuğunu sevmem, deniz tutar beni. Temiz havada yolculuk yapmak istiyorum. Evet evet, fayton olabilir. Siz sabahleyin faytonu gönderirsiniz. Anlaştık, gud baay!..
(Telefonu sandalyeye koyup volta atar, kapıda biri varmış, ona hitap ediyormuş gibi bağırır.) Sensin ulan serseri!... Bak, canımı sıkma kadın; bayan demez döverim seni!.. Sen ne hakla bana serseri diyorsun? Benim kim olduğumu biliyor musun sen? Bilmiyorsun tabii. Bana derler Coni Bitıls… Şimdi anladın değil mi? Yaa, Coni Bitıls’ım ben…(Sağına soluna bakınır, ayakuçlarına basarak somyaya yaklaşır, yatağın altından sigara ve kibrit çıkarıp sigara yakar. Kibriti atacakken sigarayı atar, sonra yerden alıp siler, sigarayı hem içer, hem de onunla konuşur.)
Biliyor musun dostum, bir an neler düşündüm neler!.. Ben şimdi Coni Bitıls’ım değil mi? Farz et ki cebimde birkaç milyon dolarcık bile yok. Diyelim ki yatacak yerim de yok. Farzımuhal canım!.. İşte böyle bir durumda belediyeye ait bir parka girip bir banka uzanıp uyusam ve beni bu hâlimle bir kadın görse benim hakkımda ne düşünür? Çekinme, çekinme; söyle… Yaaa!... Serserinin biri diye düşünür değil mi? Fakat nasıl olur? Bana nasıl serseri diyebilir? Bana, ben Coni Bitıls’a… (Kapıya bakar.) Bak, kafamı bozma kadın, bir daha benim hakkımda böyle düşünürsen öldürürüm seni!.. Sen beni tanıyor musun? Benim milyonlarca hayranım var. Bana her gün kızlardan binlerce aşk mektubu geliyor.
(Yatağının altından bir kâğıt çıkarır.) Bak, oku, işte ispatı… Okuyayım da dinle. (Okur.) Ey haşin erkek, ey devlerin devi yüce Coni Bitıls!.. Ey ulu, yüce kocaman, büyük, iri Coni Bitıls! Seni çok seviyorum. Ne olur aşağıda yazdığım adresime gel. Samanyolu galaksisi, Dünya gezegeni, Avrupa kıtası, Brezilya-Kars… Fakat bu mektup ve bunun gibiler benim için hiç önemli değil. İstersem yakarım bunu. Çünkü her gün binlercesi geliyor bana. İstersem yakarım. (Kibriti çakıp yakar, kâğıt henüz tutuşmuştur ki söndürür.) Fakat yakmayacağım. Çünkü bunlar birer tarihi vesika. Tarihçiler hayatımı yazarken hiçbir yanılgıya düşmemeli. Tarih doğru aktarılmalı gelecek nesillere…
Telefon… Telefon çalıyor. Mutlaka hayranlarımdan biridir.Ne çabuk öğrendiler numaramı!.. Artık ardı arkası kesilmez, devamlı rahatsız ederler beni. (Ahizeyi alır.) Eloo!... Selma mı? Ha, anladım, Berna… Paraya ihtiyacım yok Berna Hanım, sizin servetiniz beni ilgilendirmez. Güzelliğinizle de ilgilenmiyorum. Ben sanatıma âşığım. Sadece bir gece mi? Hayır, olanaksız… Her gece doluyum. Sahne çalışmaları, plak işleri, film setleri, basın derken kendime dahi ayıracak vaktim yok. İşim var, gelemem dedim sana. Hayır, kapıyorum. (Telefonu kapar.)
Bıktım be!.. Bir dakika olsun kafamı dinleyemiyorum. Zırt telefon, pırt telefon... İşte bir tane daha… Ama cevap vermeyeceğim buna. (Volta atar, telefona) Çatlasan da açmayacağım, patlasan da… (Bir sükût.) Fakat açayım. Kongo’dan bir iş teklifi almıştım, şartları konuşmak için arayabilirler. (Ahizeyi alır, yüzü buruşur.) Fatma mı? Beni çok sevebilirsiniz, normaldir. Sizin gibi milyonlarca hayranım var benim. Hayır, teklifinizi kabul edemeyeceğim. Bir skandal olur bu. Basın yayın organları ne der hakkımızda? İhtilâlci bir banka soyguncusu ve ben Coni Bitıls; olacak şey mi bu? Lütfen intihar etmeyin! Hayır, üzülmem, aksine sevinirim. Çünkü bir daha rahatsız edemezsin beni. Cehennemin dibine kadar yolun var!.. (Kapar.) Aptal, intihar edecekmiş!.. Alelâde insanlarla buluşup görüşürsem sanat hayatım tükenir. (Volta atarak biraz düşünür.)
Fakat şunu bir türlü anlayamıyorum. Beyazlar giymiş iki adam bugün sorguya çekti beni. Daha önce de birtakım sorular sormuşlardı ama ben delidirler diyerek önem vermemiştim. Yine aynı şey oldu. Sanki bilmiyorlarmış gibi adımı sordular bana. “Coni” dedim. “Coni Bitıls” dedim, bir türlü inandıramadım. “Adın ne senin, senin adın ne?” diye sorup duruyorlar. Aptal mı bu herifler? Nerede doğduğumu, annemin ve babamın ismini sordular. Salakça sorularından bıktım ve “Geçen hafta yayımlanan Nivs Viik dergisinde hayat hikâyemi anlattım.” dedim. “Oradan okuyun.” dedim. “Ayrıca dünyanın en meşhurları isimli ansiklopedinin birinci cildi benim hayatımı anlatır, oradan ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.” dedim. Herifler deli midir nedir, yine de beni tanıyamadılar. Ha bire “Adın ne senin, nerelisin, babanın adı ne, İstanbul’da ne yapıyorsun?” gibi saçma sapan sorular sordular. İyice canım sıkıldı. “Programım var, gitmem gerekir.” dedim ama salmadılar beni.
Bu köşkten çıkmam tehlikeli olabilir. Hayranlarım beni sabırsızlıkla dışarıda bekleyebilir. Fakat burada neler dönüyor tam anlayamadım. Yarın yine adımı sorarlarsa besteleyip teybe kaydettiğim son parçamı dinleteceğim onlara. Sesimi duyunca belki akılları başlarına gelir. (Bir sükût) Teybim nerede? Teybim de yok. (Yatağını arar.) Yok… Çalmışlar. Gitarımı nasıl çaldıysalar teybimi de çaldılar. Skandal bu!.. Ya bestemi başka biri benden önce plağa okursa? İç işleri bakanına şikâyet edeceğim bunları, üç milyarlık tazminat davası açacağım. Ve tüm dünya basınına açıklayacağım bu skandalları. Bakalım o zaman Türk polisi dünya basınına ne cevap verecek?
(Perde iner) (Devamı var)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.