- 991 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Savaş ve biz
İsrail halkının o/80 i siyonizmi benimsemiş bir halk. Gazze yakınlarındaki tepelere gidip piknik yapmak akıl sağlığı yerinde olan bir insana göre bir davranış mı?
Filistin önce Arap, Hitit, Mısır’ın hâkimiyetine girmiş akabinde Hz. Musa yönetiminde İsrailoğulları bu toraklara yerleşmiştir. Hz. Davut ve Hz. Süleyman yönetimlerine sahne olan bu bölge sürekli işgaller ve sürgünler yaşamış İ.Ö. 64 yıllarında da Roma egemenliği başlamıştır. 395’de Bizanslıların hâkimiyetine giren Filistin 637 yıllarını takiben tümüyle İslam hâkimiyetine girmiştir.
Sırasıyla: Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Selçuklular dönemlerini yaşayan Filistin 1516’da ise Osmanlı toprağı olmuştur. 400 yıllık Osmanlı hâkimiyetinde varlığını sürdüren Filistin, Yahudilerin geçmişe yönelik hayallerini her zaman süslemiştir.
Değişik ülkelerde dağınık şekilde yaşayan Yahudiler 1896’ da aslen gazeteci olan Theodor Herzl`in önderliğinde bir araya gelerek Filistin’de devlet kurma çalışmalarını başlatmışlardır. Avrupa’da fonlar kurularak dev bütçeler oluşturulmuş, edinilen bu paralarla Filistin’de ki Araplardan büyük toprak parçaları alınmıştır. Theodor Herzl, 19 Mayıs 1901 tarihinde II. Abdulhamid’e bir teklif götürmüştür. Bu teklif: "Avrupa borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu`nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin`de bir yurt verilmesine yöneliktir." Akabinde gizlilik ilkesine bağlı kalınacağının taahhüdünü vermişlerdir. Ancak bu teklif II. Abdulhamid tarafından kabul görmemiştir. Meşrutiyetle azınlıklara verilen haklardan en çok Yahudiler yararlanmayı bilmişlerdir. Hedeflerine adım adım ilerlemiş, daha büyük toprak parçalarıyla oradaki nüfus oranlarını gittikçe artırmışlardır.
Bu gün Türkiye’de ki toprak ve banka satışları ve vakıflar yasasıyla getirilen azınlıkların hakları meselelerine, tarihin sayfalarında dolaşırken başımızda dolaşan tehlikelerine tanık olmaktayız. Haklar; sahnelenen oyunla lehte ve aleyhte nasıl kullanılıyor ve başımıza ne çoraplar örülüyor! Şimdilerin Türkiye’sin de Avrupa Amerika eliyle verdikleri rüşvetin yardımlaşma adı altında nasıl bağış listesini oluşturduklarını görüyoruz.
Dün Yahudiler adına oluşturulan fonlar bu gün kimler adına oluşturuluyor? Şimdilerde, Filistin’e yardım kampanyaları başlatıldı. Bosna-Hersek savaşında Müslümanlara yardım adı altında toplanan trilyonların Mercümek davasıyla kayboluşunu hatırlayın. Deniz Feneri davasından sonra darbe yiyen para toplama mekanizması bu gün bu insanlık için hassas olan davada başka bir çehreyle meydana çıkmış olabilir. Müslümanların dikkat etmeleri, uyanık olmaları ve bu ülkeyi cumhuriyetin değerleriyle birlikte benimseyip sevmeleri gerekmektedir. Filistinlilerin başına gelenlerin bizim başımıza gelme ihtimalindeki tehlikelerine değinmek için bu konuyu detaylandırma gereği duydum.
İsrail bizlere günlerdir ekranlar vasıtasıyla savaşın nasıl bir çirkef olduğunu tekrar tekrar gösterirken, belleklerimize inmektedir. Filistin halkı; iç ve dış savaşına hala devam eden Irak halkından daha mı şanssız yoksa şanslı mı? Bu iki ülke insanları sürekli işgal kaderini ortaklaşa paylaşmaktadır.
Peki, ya.. peşmergelerin ve Amerikan askerlerinin silahlarıyla binlerce Iraklı Türkmen’in cesetlerinden sanki bihaber olan siyasetçime, sivil toplum kuruluşlarıma, televizyon ekranlarıma ne demeli? Ve milletim günlerdir Gazze’den canlı yayın izlerken Filistin halkıyla birlikte ağlıyor, sokaklara dökülerek tepkisini dile getiriyor.
Ejderhanın bu gün ki kolu ise maalesef özgürlüklerin, adaletin, zulme karşı duruşun, egemenliğin timsali Türkiye’dir. Afganistan, Lübnan, Irak, Bosna hersek veee şimdilik sırada Filistin…! Siyonist ve Evangelist politikalarına hizmet götürmek, yine bu ülkelerin sömürerek fakirleştirdikleri avamın hışmından korumak, kollamak üzere tarihi Türk misyonuyla birlikte TSK kullanılacaktır.
Bu toprak çok su kaldırır dostlar. Türk askerinin işi bundan sonra daha da zorlaşacaktır. Hele şimdi gündeme oturmuş kalkması ise görünen o ki bir ‘kabul’ meselesiyle son bulacak; TSK’ni kurum olarak kirletme, yıpratma, parçalama, korkutma, sindirme operasyonu var… Akabinde bu yaratılan ‘pisliğin ucu bize de dokunacak’ korkusuyla teslimiyet bayrağını çekmesi beklenen komutanlar! Amerika’nın Avrasya politikası gereği, Türk askerinin ‘küresel jandarma’ teklifini TSK eyer kabul ederse, işte o zaman bağımsızlığımızda ortadan kalkacaktır.Bu gün onlara yarın bize mantığı ise beklediğim bir durum hal ve gidişatımız o yöne götürüyor bizleri ... Saygılarımla...
Nermin Aydın