- 662 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YA AŞK?
Gözlerim ne renkti benim?
Nereden bileyim, uzun zamandır bakmıyorum ki aynalara!
Bu iki satır zaman zaman yazılıyorsa içinizde, işiniz kolay değildir artık; kavga başlamıştır sizde.
Yok canım, hemen telaşlanmayın, dinleyin kendinizi!
Çok kolay! Bir şişe şarabınızı açın, kapatın gözlerinizi; kapatın ki kendi içinizi görebilesiniz.
Kulaklarınızdaki uğultu var ya! İşte o ses göğsünüzde kurulu arenadan gelmektedir. İki gladyatör; umut ile endişe kıyasıya kapışmışlar içinizde.
Bakın!.. İki keskin kılıç birbirlerini kırmak için nasıl da çarpışıyorlar havada.
Kim yenecek, kim yenilecek belli değil.
Hiç şüpheniz olmasın. Kalbiniz sızladığı zaman bilin ki umut yorulmuştur, belki de yaralanmıştır; derinlerden gelen iniltiniz işte bu yüzden.
İşte bu yüzden umudu beslemelisiniz. Elinizden başka şey gelmez. Endişe zaten kendi besleniyor havadan nem kaparak. Rakibine çaktırmadan göz kırparak düşlerinizi umuda yedirmelisiniz.
Evet, baştan aşağı ülke sizsiniz, bu ülke de sizin; ama aklınızı kral sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Asıl kral soytarınızdır, yani bilmedikleriniz.
Eğer odanızın penceresi beton bir duvara bakıyorsa işiniz zor; ya dalgalı bir deniz görmeli ya da karlı bir dağ; orman da olur ama bütün ağaçları görebilmelisiniz.
Ben içimdeki kavgaya aldırmıyorum artık; yaşama ve aşka dair bütün düşlerimi yedirdim umuda, bekliyorum şimdi.
Belki umut kazanır, biter savaşlar; belki daha güzel yaşar aşkla dolaşanlar.
Son günlerde, penceremden akşam güneşinin altındaki koca dağı seyrediyorum. Üstü karlarla örtülü uyuyan bir deve benziyor. Sanki silkinip kalkacak, savuracak sırtındaki karları, bitecek başında eksik olmayan fırtınası.
Olur mu?
Neden olmasın!.. Yoksa göğsümde bir mengeneyle sıkıştırılan kalbim buna daha ne kadar dayanır; daha ne kadar hayata dair umutla çarpar!
Kar mevsimi gelmeden düşen yağmurları da gördüm ben. Ne kadar renksiz ve nasıl da birbirine benziyordu damlalar. Oysa her tanesi ayrı bir renk olsaydı, rengârenk vursaydı cama kötü mü olurdu; işte o vakit seyredilirdi bu hayat denilen manzara!
Olmaz mı yani!
O zaman boşa mı gidecek düşlerimle beslediğim umudun kavgası!
Ya aşk?
İki satır şiirin karalandığı bir kâğıt parçası gibi savrulacak mı rüzgârda?
Asla!
Göreceksiniz, yedi renk açacak yediveren, her tomurcuğundan sevgi sızacak bahçelere. Gökyüzünde açarken menekşeler, yerdeki sahte çiçekler çürüyecek pis vazolarında.
Sevda, gerçek sevene yakışacaktır.
İnanmıyor musunuz?
Siz öyle bilin!
Önce uzaklardan gelen içten bir merhabayı alın içinize, gerisini umuda bırakın!
Kazanacaktır kavgayı aşkla savaşan umut, ölecektir endişe.
Ö.N
YORUMLAR
''Ben içimdeki kavgaya aldırmıyorum artık; yaşama ve aşka dair bütün düşlerimi yedirdim umuda, bekliyorum şimdi.
Belki umut kazanır, biter savaşlar; belki daha güzel yaşar aşkla dolaşanlar.
...........................................................................
Ya aşk?
İki satır şiirin karalandığı bir kâğıt parçası gibi savrulacak mı rüzgârda?
Asla!
Göreceksiniz, yedi renk açacak yediveren, her tomurcuğundan sevgi sızacak bahçelere. Gökyüzünde açarken menekşeler, yerdeki sahte çiçekler çürüyecek pis vazolarında.
Sevda, gerçek sevene yakışacaktır.''
Umudun kazanması, endişenin yenilgisi....bizim de dileğimiz olsun..
Hayata açılan pencerede umutları görebilirse eğer insan eminim ki endişeler hiç uğramayacaktır o pencerenin önüne ki es kaza uğrarsa eğer bir saksıyı düşürüvermek lazım üzerine ... Ve ben de inanıyorum ki umutların olduğu yerde asla endişeler olmaz yeterki kapanmasın pencereler... Bir uzak doğu felsefesinde şöyle diyor '' Evdeki pencere ve kapıların boşluklarıdır evi yaşanılır kılan '' . Güneşli, güzel ve umutlu yaşamlar girsin hep insanın içine ...
Çok güzel bir yazıydı Ömer, sevgilerim çokça...