Hırsız ve Âşık Mecnun ...
Mecnun, bir gece vakti Leyla`nın evinin önüne gelmiş ve Leyla`ya dışarı çıkması için seslenmişti. Leyla dışarıya çıkınca Mecnun:
- Bak, dinle senin için neler yazdım, dedi ve güya Leyla için yazdığı şiiri okumaya başladı...
Yine geldim ya Leyla.. aşk kapında köpeğim
Kabul kıl bendeni.. n`olur ayak tozunu öpeyim
Sana ermek için ölmekse çâre, şu an öleyim
Ahdetmişim dönmemeye.. azletme, öksüz köleyim.
Vefâsızım, doğru.. ama vefâ bekledim hep Senden
Yıkılmışım.. şu günahkâr hâlim bilmiyorum neden?
Medet eyle, istemem sensiz ne hil`ât ne de kefen!
İstemem.. illâ sen, illâ sen.. yoksa hâin miyim ben!?
Alıver ipimi eline.. çek, sür beni ardın sıra!.
Koşmazsam hâinim; tek, `Sahibim` Sen olduktan sonra.
Beklerim susuz ekmeksiz, bu kapı Senin kapınsa.
Buyursun Azrâil, varılacak yer senin yanınsa...
Canım, Cânânım, Cinânım, Melceim, Mededresânım!
Lutfet elini Bîçâreye ki sensiz perişânım...Rûhum Leylam...
Mecnun okudukça Leyla`nın yüzü asıldı, öfkelenir gibi oldu ama birşey demedi. Mecnun ise iltifat beklerken Leyla`nın bu tavrına hiçbir anlam veremedi. Ama susmadı da:
Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!
Nergis bakışlarının tesiri ne de yaman!
Sultânım el amân..!
Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...
Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...
Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kıvrandım;
Kapına dayandım!
Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandım;
Sen’inle uyandım.
Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...
Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.
Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!
Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...
Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...
Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!
Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.
Mecnun`un şiiri henüz bitmişti ki, Leyla öfke ile içeri girmek için hareketlendi. Mecnun:
- Dur, dedi nereye? Nen var söylesene? Yoksa beğenmedin mi? dedi.
Leyla hiçbirşey söylemedi. Mecnun:
- Peki o halde şunu da dinle ondan sonra arzu ettiğini yap, dedi.
Başım fedâ olsun nûrlu yoluna,
Gönlümü fetheden Sultanım benim!
Bir kez merhamet kıl kıtmir kuluna,
Gönlümü fetheden Sultanım benim!
Sen’in olmadığın her bucak ıssız,
Gönüller kararır inan ki Sen’siz!
Gel rûhuma bir nazar eyle sessiz;
Gönlümü fetheden Sultanım benim!
Mecnun daha devam edecekti ki, Leylanın sesi yankılandı:
- Yeter Mecnun! Sus.
Mecnun dondu kaldı. Leyla devamla:
- Şimdi de hırsızlığa mı merak sardın? Bunlar sana ait değil. Gelmiş birde benim için yazdığını iddia edip duruyosun. Ben hırsızları kendime sevgili edinecek biri değilim, dedi.
Mecnun hem tebessüm etti, hem de içerledi Leyla`nın hitabına ve dedi ki:
- Ey Leyla! Sen benim gönlümü çaldığından beri sana tek bir laf etmedim. Bu kusurundan dolayı seni incitmedim. Şayet beni hırsızlık ile itham ediyor isen haklısın. Ama bilesin ki hakiki hırsızlık kalb hırsızlığıdır. Bununla beraber benim gibi bir aşık senin gibi kabahatlileride kendine sevgili edinir.
Ankara, Aralık 2007