Safiye’ye Mektuplar - 19 / ÇEK ELLERİNİ ÜZERİMDEN
.Saçlarıma karışma.
Yeşil, mavi... Alacalı bir bahçe sanki. Karşımda bir adam önümde bira. Henüz gün batmadı. Bulutların gölgesi bu karartı. Bir ağaç ilişti gözüme. Belki meşe. Dalları düşüyor yere, kendiliğinden öylece.
Bana mı benziyor ne!
- Yaşlanmışsın, yorgun gözüküyorsun. Çizgilerin doğuştan mı? İlk ne zaman kırdılar dallarını, ilk kim el sürdü yapraklarına? Bu heybetli gövde karşı koyamadı mı onlara?
Konuş benimle. Birşeyler söyle, meşe.
-"Kalk o masadan, bulutların gölgesinde silinme" de."Siyaha dönük yüzün. Gri var beyaz var, kaç git" de."Ya da bekle! Bırak kendini, umursama gövdeni. Teslim ol ki savursunlar küllerini" de.
Ağzımda sakız elimde sigara. Daha gerçekçi yaşanmalı bu rüya. Bir sakız bir sigara rüya değil, gerçek bir anda. Mevsim yaz ya ben bürünmüşüm siyaha. Ne kadarda uyumsuz duruyorum bu şaşanın ortasında.
Kapıda bir adam, masada kadın. Gözlerime bakıyor. Acıyor gibi. Merhamet dolu bir bakış mı? Seçemiyorum. Hayır demeyeceğinden eminim ya, yine de utanarak düşüyor başım kucağıma.
Basamakları çıkıyorum. Oda bulanmış beyaza. Ben yine sırıtıyorum ortada. Balkondan karşıdaki kilise gözüküyor. Küçük bir tören var. Herkes gülümser yüz ifadesinde. İzlemeye tahammülüm var mı sence?
---------------------«»---------------------
hacı ali ( 12/12/2008 )
---------------------«»---------------------
Sevgili safiye,
Hani sana Esra’dan mektup var demiştim ya, gönderdiğim mektup yanlış olmuş.
Şimdi o mektubu gönderiyorum. Mektupları karıştırmışım. Kusura bakma. O gün Esra ile üç defa mektuplaştık. Çok heyecanlanmış olmalıyım ki, sana yanlış mektubunu gönderdiğimi bugün anladım. İşte o mektup;
Tarih:07 Aralık 2008 Pazar 19:18:48
RE:RE:
selam es selame hocam
Okudum; Safiye ile mektuplarınızı hocam. Ağlarken ne kadar okunursa, öyle okudum işte...
Ahhh kardeşim, Safiye´m… Daha en başta… İlk seni öğrenmeye başladığım anda hıçkırıklara boğuldum. Cesaret edemedim okumaya, yazdıklarının devamını… Ağladım, çok ağladım hem de… Hem kendime, hem sana ağladım, hıçkıra hıçkıra… Hatasız kul olmazdı kardeşim ve biz de hatalıydık… Bir kere battık diye, bir kere yanlış yaptık diye, Allah’ı unutmayı seçmiştik… Ama unuturken, daha çok saplandığımızı, daha çok battığımızı da unutmuştuk… Sadece anlık yaşarken, mutlu olmayı denerken, ne kadar da acı çekiyorduk… Ama kimse bilmedi… Karşımızdaki bilmedi ki bizi… Dinlemedi ki oturup… Onun için tek düşünce zevkti, sefaydı… Ama biz kurtulmak istiyorduk, Allah a yakın olmak istiyorduk… Allah´ı, huzuru özlüyorduk… O’nun ahlakıyla ahlaklanmak, Peygambere layık ümmet olmak istiyorduk… Ama utanıyorduk karşısına geçmekten, Hakk’ın divanına durmaktan…
Namaza layık olmadığımı düşünürdüm hep, kılmaya hakkım yok derdim de kendime acı çektirirdim… Az biraz huşu yakalar, bazen namaza sarılırdım da sımsıkı, her seferinde yine yine yine dibe batardım… Ama bu mücadelelerimi bilmezdi kimseler… Kimsecikler bilmezdi… Ara sıra çok darlandığımda, ağlaya ağlaya yazardım da hacı âli´ye, neye ağladığımı bilmeden dindirirdi, gözümdeki yaşları… Allah´tan olduğunu bilirdim… Çünkü başka dinleyen yoktu ki… Başka yardım eden yoktu, Allah´tan… Kim vardı çevremde beni dinleyecek… Tektim… Yalnız… Evde bir odaya kapanır saatlerce ağlardım. Ama kalkıp Allah´ın huzuruna çıkamazdım… Bir çıksaydım, düzelecekti her şey biliyordum…
Ama hem hata işleyip her seferinde yüzsüz yüzsüz nasıl çıkacaktım Allah´ın huzuruna… Nasıl el bağlayacak, geldim kapına diyecektim… Cesaretim yoktu… Hem de hiç… Kendime ne güvenim vardı ne cesaretim… Battıkça batıyordum ama çıkmak da istiyordum… Duam gözyaşlarımdı, gönlümden gelen sessiz haykırışlarımdı… Allah´ı hala düşünüyor olduğum için biraz huzur geliyordu ya, yine aynı gün yaptıklarımdan dolayı o düşünce kaybolup gidiyordu…
Bak, kurtuldun işte elhamdülillah. Kurtuluşun dualarından oldu, Peygamberimiz, Allah’ımız yardım etti… Şimdi sana sevinçten ağlarken, kendime de pişmanlıktan ağlıyorum… Kıskanmaksa adı, evet seni kıskanıyorum… Hem de bu güne kadar hiç kimseyi, hiçbirşeyden dolayı kıskanmamış birisi olarak, seni kıskanıyorum… Allah´a bu kadar çabuk yaklaşmanı, Allah tarafından bu kadar sevilmeni… Senin gibi olsa sonum, huzur dolsam, sevinçten saatlerce ağlasam… Görsem de Peygamberimi ağlasam ağlasam ağlasam… Ama şükrüm hep bende… İkimiz için…
Allah ne kadar da merhametli di mi… Ne kadar da Büyük, Yüce, Ulu… Biz bir adım gittik de o bize kaç adım geldi… Hem de bu kadar battık demişken…
Hani, ensemizden yakalanmış olduğumuzu yaşayarak, gerçekten görerek inandık… Başıboş olmadığımıza… Ve bu yaşadıklarımızın da bir hayrı olduğuna, görerek inandık… Bak kavuştun Rabbine… Mutlusun, huzurlusun… Haberini alıyorum hep… Ben de onun sancısı içindeyim… Mutlu olmanın, huzuru yakalamanın sancısı içindeyim… Ağladığıma bakma sen… Huzurluyum, hiç olmadığım kadar… Ama içimi de anlarsın sen… Zihnimin nasıl da yorulduğunu bilirsin… O yorgunluk hakim üzerimde… Bitkinim biraz… Bitkin… Olaylara tepkisiz gibi… Ama yoo hiç olmadığım kadar olayların içindeyim… Asıl şimdi ben, ben´im…
Olayları düşünen, yaşananlarda bir hikmet olduğunu bilen ve ne olduğunu anlamaya çalışan bir kızım, şimdi… Şu yaşıma kadar ne kadar boş gelmişsem, şu andan sonrasında o kadar çok dolduracağım gönlümü… Ben değil, Rabbim dolduruyor, yardım ediyor… Gün bile turuncu gurubuyla başka gülümsüyor gözüme… Bir bebeğin başını okşadığımda gözlerindeki o ışığın nereden, kimden geldiğini ve ne için geldiğini biliyorum, artık… Allah´tan geldi ve bize yine Allah´ı hatırlatıyor o ışıklar… İşte ümidim bu kadar çok bende ama dedim ya tepkisiz gibiyim, bunu da en kısa zamanda aşacağım, biliyorum…
Ben senin kadar şanslı mıyım bilmiyorum: Ben farkında da değildim çoğu şeyin… Farkına varmam şu bir ay içinde oldu… ‘’Rabbi zidni ilmi ‘’ derken gönlüm, bakışlarım, duruşum değişti de geçmişimle yüzleştim… Canım bir ay içinde hiç olmadığı kadar çok acıdı, yaram çoookk kanadı… Ama bu acı çekmelerim, canımın acıması Allah içindi, bu sefer… Kendime bilerek acı çektirmeme, sağa sola vurmama, duvarlara tekme atmama gerek kalmamıştı, bu sefer… Kendi kendime bilerek acı çektirmeme gerek kalmamıştı…
Allah´a her yaklaştığımda geçmiş hatalarımla yüzleşmem enn büyükkkk, çoooookkkk büyük acıydı, benim için, zaten… Ve o acıların kaynağını, yaramın kökünü bulduk da attık, bedenden, candan… Şimdi de yarayı sarıyoruz işte… Eskisi kadar acımıyor ama… Tek ne zaman acıyor biliyor musun, Peygamberimi görmek istediğimde… Ümitle korku arasında en çokkk acıyor… Utanmakla, başarmanın mutluluğu aynı anda olduğunda çooookkk acıyor… Ama bırak acısın… Hamdım, pişmem gerek, değil mi?
Şimdi gel yanıma da, beraber sarılıp ağlayalım kardeşim, Safiye´m…
Tarih:12 Aralık 2008 Cuma 18:06:47
RE:RE:RE:RE:RE:RE:RE:RE:RE:RE:merhaba.
Hayırlı akşamlar hocam. Dilerim benim yazılarım ve sizinle olan yazışmalarım, diğer kardeşlerime de yol gösterir, örnek olur.
Dilerim mutluluğu yakalarlar, Allah a yaklaşırlar, günahlarından tövbe edip huzura ererler.
Aklımda hocam. Yaşadığım, gördüğüm, işittiğim herşey en ince ayrıntısına kadar aklımda. Herşey beynimin içinde, yüreğimde kazılı halde. Unutmak istemiyorum asla. Unutursam kendimi ve kim olduğumu nereden, gelip nerede durduğumu ve nereye gideceğimi unuturum. Onun içindir ki unutmak istemiyorum. Ama sadece kendime anlatıyorum geçmişi, yalnızken hatırlamaya çalışıp Rabbim ile başbaşa iken konuşuyorum.
Şu gün şurada, şunu yapmıştım. Otel, araba, ev, kaldırım. Genç, yaşlı, fakir, zengin, temiz, pis...
Hasta, sağlıklı, iyi, kötü... herşey hocam, herşey en ince ayrıntısına kadar zihnimde.
Düşünüyorum, hatırlıyorum, utanıyorum, midem bulanıyor.
Unutmuyorum çünkü unutursam utanmam, tövbe etmem, midem bulanmaz. Hâlbuki ben hatırlayıp gözyaşları içinde kalmak; Rabbime yalvarmak istiyorum. Ben hatırlayıp şu anda sahip olduğum mutluluğa sıkı sıkı sarılmak istiyorum. Eşim gibi gördüğüm gence sarılmak istiyorum, şükretmek istiyorum.
Ben hatırlayıp battığım o bataktan nasıl çıktığımı anımsamak ve Allah ın bana lütfettiği bu ikinci hayatta en güzel şekilde yaşamak istiyorum.
Esra’nın yazdığı mektubu gözyaşlarıyla okudum. Onun için dua ettim. Mutluluğu huzuru bulsun, günahından parça parça değil, bir anda, kararlı bir şekilde dönsün ve her şeyi arkada bırakıp tövbe etsin diye.
Allah onun yolunu açsın, ruhunu ibadetle doyursun, hayırlı insanlarla karşılaştırıp, güzel sohbetlere ulaştırsın. Ve hayırlı bir kişi ile yaşamını birleştirip, bir erkeğin helali olarak yatağına girmenin gururunu yaşasın dilerim.
Hocam verdiğiniz dua ve tespihleri toparlayarak yeniden göndermeniz çok iyi oldu. Aynı şekilde ibadetimi yapacağım.
Yazılarımı yeniden toparlayıp göndereceğim size.
Allah a emanet olun.
Dualarınıza şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacım var hocam. Neden derseniz bulduğum mutluluğu kaybetmeyim ve geri dönmeyim karanlığa diye. Geri dönmemek için çok dua ediyorum, hocam. Dilerim Rabbim bizi birbirimize yazmıştır o gençle.
Ona çok ihtiyacım var hocam.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.