- 1323 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DAHA NE KADAR YOZLASACAĞIZ!
"Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür." Atatürk’ün bu sözü, kültürün devletimizin temelini oluşturduğunu göstermesi açısından önemlidir. Kültür, yüzyılların hatta binyılların ürünüdür. Kültür, bir milletin gelecek kuşaklarına bırakacağı en değerli mirastır.
Devletimizin temeli kültür, kültürümüzün temeli de dilimizdir. Dil, bulunduğu temelde milletin bir arada bulunup ayakta kalmasının harcı olma görevini yerine getirir. Dil, bu kadar önemli bir konumda hayatımıza hatta geleceğimize etki ederken O’na ne kadar sahip çıkmaktayız, hiç düşündük mü?
Türkçe ile uğraşan bilginler, dilimizin özellikleri karşısında hayranlıklarını gizleyememişlerdir. Dünyanın sayılı dilcilerinden Max MÜLLER bakın ne diyor: "Türk Dili’ni incelerken; insan zekasının dilde başardığı büyük mucizeyi görürsünüz." "Türkçe,hiçbir dilin anlatamadığı ya da birçok kelime ile anlatmaya çalıştığı anlam inceliklerini tek bir kelime ile anlatabilir."
Türk Dili, içinden çıkılması güç bataklıklar oluşturmadan ahenkli ve düzgün şarıltılarla akan ulu bir ırmağa benzetilmekte, yapılacak işin bu ırmağın yatağını temizlemek ve onu korumak olduğu bilinmektedir. Bu koruma işini hiçbir kurum veya kuruluş başaramaz. Dilimize milletimizin her bireyi aynı duyarlılıkla sahip çıkmalıdır. Dilimize aykırı olan her türlü durum derhal müdahalemize maruz kalmalı ve toplumumuzda bu konuda geniş çaplı bir bilinçlenme çalışması başlatılmalıdır.
Toplumların kültürlerini etkileyip, onların yapısını bozmanın, başkalaştırmanın ve yozlaştırmanın en etkili yolu dildir. Dilini kaybeden toplumlar kültürlerini, kimliklerini, vatanlarını ve hatta dinlerini bile kaybedebilirler. Bunun tarihte sayısız örneği vardır.
Konfüçyüs’e sordular:
- "Bir memleketi yönetmeye çağırılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?"
Filozof cevap verdi:
- "Şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gerekenler doğru yapılamaz. Görevler doğru yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar.Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbirşey dil kadar önemli değildir."
Dilin kültür ve milli birlik üzerindeki etkisini bizlerden önce keşfeden yayılmacılık, kendi dillerini üstün olarak gösterip kabul ettirmektedir. Dillerin üzerine giderek toplumların kültürlerinin yozlaşmasına, kültürleri yozlaşan toplumlarında çözünmelerine neden olmaktadır. Ne yazık ki son yıllara baktığımızda bu yozlaşmanın etkisi bizim toplumumuzda da görülmektedir. Kültürel zenginliklerimiz istismar edilerek, Türkçe’ye alternatif diller oluşturulmaya çalışılarak toplumsal çözünmeye çekilmek istenmekteyiz. İnsanlar sürekli ayrıldıkları yönleri görüp var olan ortak noktalara zarar verme eğilimine girerlerse milletin huzuru bozulur ve yayılmacılık, amaçlarına ulaşma yolunda emin adımlarla ilerler.
Emre KONGAR bakın ne diyor: " Popüler kültür denilen o canavar, üç beş holdingin elinde tüm toplumu pençesine alıyor, eğip büküyor, istediği gibi ( tabi holding çıkarlarına uygun olarak ) yoğuruyor. Popüler kültürün araçları, televizyonlar, gazeteler, radyolar ve dergiler... Bakıyorsunuz hepsinde aynı kişiler, aynı imgeler, aynı konular... Diyelim ki bir holding televizyonu için bir dizi çekiliyor. Dizinin reklamları günlerce o holdingin gazeteleri, dergileri, radyoları ve televizyonları aracılığı ile zihnimize nakşediliyor. Derken, holdingin ürünlerinin satışlarını arttırmak için yeni dizinin kahramanlarının oynadığı reklam filmleri çekiliyor. Haydi bakalım bu kez de aynı tipler, aynı espriler, günde seksen defa her kanalda her dakika karşımıza çıkıyor. Gazetelere, dergilere bakıyorsunuz, aynı tiplerin fotoğrafları, ilişkileri, aşkları, rakipleri hakkında yaptıkları zarif! eleştiriler, bildikleri ya da bilmedikleri konulardaki lüzumlu lüzumsuz konuşmaları baş köşelerde... Başka sanatçıların! yaptıkları "talk show" programlarında baş konuklar yine onlar: Küfrün, tekme, sille ve tokadın gırla gittiği bu seviyeli! aşk ilişkileri ve iç çamaşırları konu ediliyor. Derken aynı tipleri sahnede şarkı söylerken görmeye başlıyorsunuz; arkadan kaset ce CD üretimi geliyor tabi... İnanılmaz bir "kültürsüzlük tekeli" bütün toplumu etkisine almış durumda. Ne yazık ki durum bütün dünyada böyle..."
Teknolojik ve kültürel sınırların gittikçe inceldiği 21. yüzyıl, gelişmekte olan ülkelerde toplumların varlığını devam ettirmesini sağlayan birtakım unsurlara balta vurdu. Gelişen kitle iletişim araçları ve teknoloji, toplumların milli unsurlarını merkez alan yaşam şekillerini etkiledi ve toplumlar arasındaki mesafeleri kısaltarak birbirinden haberdar ve birbirine rakip insanlar yarattı. Gelişmek ve çağdaşlaşmak adına, kendine yabancı olan unsurları hazırlıksız bir anda hayatına sokan veya tabandan dış güçlerce günlük hayatına sızdırılan gelişmekte olan toplumlar, kendi öz değerlerini korumanın bilincine varamadılar ve silahla son verilemeyen varlıklarını kendi elleriyle temelden yıkmaya mahkum oldular.
Bir yandan da dünya dili aldatmacası sürmektedir. Yayılmacıların bu aldatmacası ne yazık ki ülkemizde de inandırıcı olmuş, yabancı dil ile eğitim hızla yaygınlaştırılmıştır.Yabancı dilin öğrenilmesi gerekir tabiki fakat şunu da kabul etmeliyiz ki ülkemizde yabancı dil eğitimi değil yabancı dilde eğitim yapılmaktadır. Bu durum sonucunda gençlerimiz kendilerini aşağı millet olarak hissetmekte ve yabancı hayranlığı duymaktadır. Kendi kültürel değerlerine sahip çıkmayıp sürekli eleştirmekte ve toplumda bir kültür uyuşmazlığı doğmaktadır. Bu şekilde yapılan eğitim gençlerimize yabancı dil konuşma becerisi değil "yabancı dilde düşünme becerisi" kazandırmaktadır.
Kültürel yozlaşmanın dildeki dengelerin bozulmasıyla başladığını artık hepimiz biliyoruz. Türkçemizin özleştirilmesi, kendi benliğine kavuşturulması için çalıştığımız bu günlerde Atatürk’ün şu sözleri üzerinde durmalı ve düşünmeliyiz: "Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil, bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır. Dil devriminin amacı Türk dilinin kısırlaştırılması değil, yenileştirilmesidir."
Dilimizin zenginleşmesi için önce üretici bir toplum olmamız gerekir. Bilimde, siyasette, sanatta, ticarette, sağlıkta vs. üretici olamazsak, dünyaya yenilikler sunamazsak her zaman dilimizi koruyan konumunda kalmamız kaçınılmazdır. Şu an için alınacak et etkili önlem "dil gümrüğü" uygulaması olabilir. Dünyadaki gelişmeler sınırlarımızdan içeri girip toplumumuzla yüzyüze gelmeden isimlerini, kavramlarını biz şeklillendirmeli, topluma sonra sunmalıyız. Aksi halde hergün akıl almaz yeniliklerin gerçekleştiği günümüzde dilimizi korumamız zor olacaktır.
Günümüzde kitle iletişim araçlarının dile gereken özeni göstermesi gerekir. Milyonlarca insanın takip ettiği gazeteler, dergiler, radyolar, televizyonlar dil konusunda çok hassas davranmalıdır. Çünkü medya bu konuda gereken özeni göstermezse bütün çabalar boşa çıkacaktır.
Kültürel yozlaşmamız sadece dille sınırlı kalmadı. Dilimiz etkilendiği gibi tarihimiz de etkilendi. Kültürü oluşturan da yaşatan da insandır. Bir ulusun insanlarını yapay tarih bilgileri ile kandırırsanız onları kimlik arayışına itersiniz.İşte o zaman ülkedeki milli birliği yıkacak kadar güçlü ve sinsi bir silahı hainlerin ellerine vermiş olursunuz. Bugün Vahdettin, Şeyh Sait, Derviş Mehmet vb. gibi kişilikler atalarımız tarafından hain ilan edilirken siyasi çıkarları gereği bu kişilikleri kendi grubuna katılmış olan insanlara birer dahi olarak sunanlar bu silahı ellerinde tutmaya çalışmaktadır. İşte o silah etnik ve dini ayrımcılıktır. Gelişmekte olan ülkeler için çok tehlikeli boyutlara ulaşan bu silah, devletleri iç savaşa kadar götürmektedir. Tarihi bilim olmaktan çıkarıp onu hurafeler ve aldatmacalarla dolduran, ülke birliğine zarar vermeye çalışan dış güçlerin siyasetçileri tarihi de siyasallaştırmaya çalışmaktadır. Sözde Ermeni Meselesi bu durumu çırılçıplak açıklamıyor mu? İşte bu noktadan sonra tarihimizi kaynaklarımızdan tarafsız olarak inceleyen, tarihimizi tozlu raflardan alan, araştıran, üreten, çalışan, vatanı için birşeyler yapmaktan haz duyan aydınlara ihtiyaç duymaktayız....
Aydın ki toplumun en önde gidenidir, klavuzdur, kendisine güvenilen kimsedir...
Osmanlı Devletinin son dönemlerinde batı kurallarına göre yetişen ve devlet yönetiminde etkin olan aydınlar, kültürün kaynağı olan ve onu yaşatan halktan kopmuşlar, kendi değerlerini yaşatacak yerde taklit yollu ile aktarmaya çalışmışlardır. Günümüzde de durum bundan farklı değildir. Evrensel kuralları kendine bayrak edinen aydınlar,ulus bilincinden uzak hareket etmekte ve kültürel değerlerimizi dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Türk Ulusu kavramını içine sindiremeyip kendilerince kavramlar üretmekte ve milletimizin çözünmesine zemin hazırlamaktadırlar.
Türk kültürü çok uzun zamandır zarara uğratılmaktadır. Kültür bozulması, kendini yaşatan sebeplerle sürekli olarak etkileşim içindedir. Bunun sonucunda doğan olumsuzluklar ciddi bir biçimde milli birliğimizi tehdit etmektedir.
Gençlik olarak dilimize, tarihimize, kültürümüze, sahip çıkmalı; gerçekten milleti için çalışan aydınların arkasında durarak sahte aydınlara yenilmelerini engellemeliyiz. Artık verilecek en küçük ödün bile kalmamıştır. Cumhuriyetimizin kazanımlarını korumak ve geliştirmek için hepimizin taşın altına el sokması gerekiyor.
Ömer DEMİR
YORUMLAR
İzninizle belirtmek istiyorum.MÖ.5.yyılda KAzakistan'da Esik kurganından çıkarılan Altın Elbiseli adamın yanısıra bir küçük yayvan kap bulunmuş,bu kabın üzerinde Türkçe yazılar okunabilmiştir.Türk dilinin kaynağı Türk Milletinin tarihi ile başlatacak olursak binlerce yıllık bir birikimden söz etmek daha doğru olacaktır.Bu değerli birikimin ne yazık ki farkına varılamamasının en önemli nedeni sizin de yazınızın bir yerinde belirttiğiniz gibi üretememek...Üretimin-her türlü üretimin temeli ise bilgiden besleniyor.Saygılarımla
Aslan kardeşim seni kutluyorum.ama takıldığım tek yer;T.C mevcudiyeti ve kazanımları salt cumhuriyet sayesinde oldu diyemeyiz.zira bizim 1000 yıllık bi tarihimiz,kökümüz,adımızı,şanımızı karış karış dünya topraklarına ve üzerindeki insanların kalplerine nakış etmişiz.Saygılarımla...
Orhan Üregül tarafından 1/31/2009 12:57:05 AM zamanında düzenlenmiştir.