BİR İLÇE ÜZERİNE YANILSAMALAR
Gel.
Gel Karakoçan.
Zenginleş de gel.
Tunç kafiyeleş de gel!
Aklımdasın Karakoçan, saklımdasın Karakoçan.
Saymıyorum artık Karakoçan’daki günleri. Takvim yaprakları şimdi kâğıttan uçak, ilçemin üstünde pır pır edip uçar. ”Uçak babama selam söyle!” der Karakoçanlı sevdalı yürek. Uçak çocukluğuma haber yolla, uçak lütfen!
Saatleri kırdım, yelkovan ayrı yere düştü, akrep ayrı yere. Saatçi Seyda şimdi çok uzaklarda.
Yok saydım bütün insanları, ne kadar da insan tanımışım bu yaşa dek. Ne kadar insan yitirmişin bu yaşa denk? Gültepe doldu, Asri Mezarlık şimdi tam bir mahalle oldu. Girişi ve çıkışı mezarlık olan ilçem, ne kadar da yaşama benziyorsun? Kapıdan girdin pencereden çıktın misali.
Çiçekleri kuruttum bugün. Kokularını savurdum, renklerini soldurttum. Karakoçan şimdi yaban. Karakoçan şimdi yavan. Karakoçan insansız, Karakoçan çiçeksiz. Karakoçan harap bugün.
Bil iki gözüm, bil vaziyetimi. Sensiz bu ilçe, ilçe değil; ben, ben değilim. Neşe sensin Karakoçan’a; umut sensin, aydınlanma sensin. Sensin mavi Karakoçan’a, sensin saba yeli, sensin dudu dili…
Şimdi yağan gökyüzünden kahırdır sicim sicim. Hüzündür anasını satayım, gözyaşıdır sel sel. Ak Deli Peri Suyu, ak da can kat ömrüne. Heder olan bir tek kapılan değildir suyuna, hayaline dahi âşık olandır her an.
Bilme ne halde olduğumu, işkenceden beter uzun gecelerde boğulduğumu. Bu anlamsız ayrılıkta neyin nesi?
De bana şimdi.
De Karakoçan, de bana: “Saltanatını kuran kim kıyamete değin?”
Bu suskunluk neyin muhasebesi?
Karakoçan’da baykuşlar tünemiş tünek üstüne.
Türküler söylenir, hasreti hasret üstüne.
Hicranlar yaşanır, hicranı hicran üstüne.
Korkuyorum yalnızlıktan, yalnız kalmaktan. Ansızın nefessiz kalıp yitip gitmekten. Yani sensiz, yani Karakoçansız, yani cansız kalmaktan. “Karakoçanlı olmak ayrıcalıklı olmak demektir.” gibi beylik laf etmiştim evvelden. Laf ola beri gele şimdi. O da hayal oldu.
Ne bekliyorsun artık; bir ses, bir nefes ver yalvarırım Kuruca’dan, Silbus’tan? Yoksa yoksa içine düştüğüm kafes öldürecek beni. Çık gel Çille’den, Kalecik’ten.
Uzat ellerini artık Karakoçanım.
Yoruldum beklemekten.
Al yalnızlığımı içimden.
Uzat ellerini Karakoçanım. Ohinin kollarını sar boynuma. Çelakas’ın gümüşten bellerini dola kollarıma.
Kurtar beni dehlizlerden; ışığa, aşka ulaştır Karakoçanım.
Kapında kul kölen mi var?
Uğrunda deli divane olan mı var?
Senin için yanıp kavrulan mı var?
Seni sayfa sayfa anlatan mı var?
Teşhis sanatı seni insanlaştırsın, kulak ver bana:
“Seni benden özge seven mi var?”
Gülü seven dikenine katlanır amenna, dikenden öte ne var Karakoçan?
Dikenden öte ne var bohçanda?
De bana Karakoçan!
Ak güller tak saçına, salın da gel yanıma.
Karagüller saç etrafına, inci mercan saçıl da gel.
Bir düğün konvoyu cümbüşü ile açıl da gel Karakoçan.
Bir halay türküsü ağırlığıyla gel.
Kulubaba’dan esen bir akşam esintisi ile gel.
Yolçatı’dan bir sabah güneşi ile çık gel.
Gel de gel Karakoçan, berdelin yok biliyorum.
Gel de gel Karakoçan, bedelin yok bu dünya içre anlıyorum.
Bir o yana, bir bu yana Karakoçan, salında gel.
Aklımdasın Karakoçan, saklımdasın Karakoçan.
Tunç kafiyeleş de gel!
Zenginleş de gel.
Gel Karakoçan.
Gel.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.