BU SON OLSUN
Kâbusuyla üstüme düşen bir gecenin ortasında kanter içinde uyandığım bir uykunun sonrasında sana seslenmekte buldum kurtuluşu... Göğsümde bir darlık var, nefes alsam da ciğerlerim taşıyamaz oldu sanki ağırlığını, bir sıkışma var yüreğimde ve dizlerimde bir dermansızlık; zor taşıyor hayatımın tüm yükünü omuzlamış bedenimi... Şimdi sana ne kadar ihtiyacım var bir bilsen. Omuz versen bana, başımı omzuna yaslayıp hüngür hüngür ağlayabilseydim belki hafiflerdi yüküm. Ama hayal kurmaktan öteye geçemez bu basit istek ve bu dünyaya fazla olan bu sefil adamın noksanısın hala... Noksan yanımsın sevgili. Hayalin tam olmama yetmiyor artık, yokluğunda seni yaşamama ve senden güç almama sebep olan kelimelerimin yetmeyip kifayetsizleştiği gibi anlamını yitirdi. Ne çok özledim seni... Hayat sınavının vize dönemini çoktan bitirmiştim, gecemi gündüzüme katıp sana güzel bir hayat sunmanın temellerini sağlam atmak için çalışırken, ilk sınavdan geçtim ama finallerinden kaldım sensizliğine kucak açtığım yaşam sınavının. Sınıfta kaldığım yetmiyormuş gibi, bitkin düştü bu beden ve hastalandım.
Oysa ne ümitlerim vardı, sen bu şehirdeydin, varlığını öylesine yoğun hissediyordum ve seni bu şehrin parlak ışıklı yüreğindeki kimsesiz bir sokakta bulacaktım ben. Sabahların oluşu acı vermeyecekti bana ve umut ışığıyla doğacaktı güneş, ıstırap oklarıyla vurmayacaktı. Taşınacaktım bu şehire, gözümü karartacaktım, senin adına bu hayat savaşında kazanan taraf olmak için. Doğum gününde en sevdiğim çizgi film karakterinin oyuncağını arayacaktım dükkan dükkan ve sadece sana ait olmayacaktı bu küçük hediye, yüreğinde sakladığın çocuğu da sevindirecektim.
Sonra delice sevmekle kalmayacaktım, eskitmeden o kutsal iki kelimeyi, senin için gün yüzüne çıkarmadığım sözcüklerden kurulu sevgi cümlelerimi haykırırcasına sana söyleyecektim. Birlikte öğrenecek ve birlikte büyüyecektik sevgili. Akşam olsun diye dualar edecektim gün boyu ve vuslatımızı birkaç saat öne alabilmek için uğraşacaktım. Seninle el ele sabah yürüyüşlerine çıkacaktık biz. Sen beni düşünecektin ve dört elle sarılacaktın hayat sınavlarının hepsinden geçebilmek için yaşam derslerine, ben akşama kadar bir an bile aklımdan çıkarmadan milyonlarca rakamla savaşacaktım senin hasretinle. Seni mutlu etmenin muhasebesini tutacaktım. Seninle geçecek bir ömrüm olacaktı.
Yuvamda sen olacaktın sultanım, işin içinden çıkamadığın denklemleri çözecektik birlikte. Mısır patlatıp, sana sarılıp maceraperest ruhumuzla film izleyecektik. Seni özlemek ağır basınca yüreğime, sarılacaktım heyecanla telefona sesini duymak için, evrenin şarkısından bile güzel nağmeli sesini duyunca rahatlayacaktım, yüreğime huzur duyacaktı. Telefonu kapatır kapatmaz mesajın gelecekti “Kuzum, seni bana bahşeden yaradana şükürler olsun. Seni seviyorum.” Kızımız olacaktı...
Neden di’li geçmişle mi konuşuyorum? Çünkü sevgili, sefil yalnızlığıma geri döndüm ve yine bu söylenenlerin hepsi hayal oldu. Tüm ümitlerimi yitirdim sevgili. Hayallerimi sefaletime kurban ettim, ümitlerim vuruldu kimsesizlik denen bir töre yüzünden. Savaşçı ruhumla sana ulaşabilmek ve tüm düşlerimde yer alan insana güzel bir hayat sunabilmek için çabalarken, bu koca Kurt; torpilsiz dünyaya kimsesiz geldiği için ayağı tökezleyip düştü. Sevgili, bu vahşi doğanın acımasızlığı da bu işte; Kurtlukta düşeni yemek kanundur.
Hayallerimi erteledim yine ve ertelemek değil canımı sıkan, vuslatımızı kim bilir kaç yıl daha ötelediğimiz... Canım nasıl sıkkın bir bilsen sevgili, moralim nasıl bozuk. Keşke varlığınla yanımda olabilseydin, anlatabilseydim sana yaşadığım sıkıntılarımı, ağlayabilseydim omzunda, silebilseydin göz yaşlarımı parmak uçlarınla ve duyabilseydin feryadımı mısralarımda... Seni çok özledim.
Vedaları sevmem bilirsin, geçende böyle bir an yaşadım ve uzaklaştım yine vedasız. İnsanların hayat sahnesine bir rüzgar gibi girer, bir rüzgar gibi çıkar giderim yüreklerinden. Yalnız yol alıyorum yine, her tarafım ağrıyor, kapattım kendimi hücreme ve senin yerini dolduramasa da varlığını hissettiren hayalinin olmasına şükrediyorum. Uzat ellerini bana, inan buna çok ihtiyacım var. Neler yazıyorum ben? Yağlı ilmek geçti sanki boynuma ve ayaklarımın altındaki iskemle kum taneleri gibi kayıyor sevgili. Saat yokluğuna beş varken, şimdiden sen hakkını helal et.
Darağacı kurulmuş dışarıda, hücremin küçük parmaklıklı penceresinden gördüm. Sabahın ilk ışıklarıyla aydınlanan koridorda duyulacak önce birkaç insanın yak sesi ve biri gelecek, ruhumun yükünü hafifletmek istercesine Yüce Kitabımızdan bir şeyler okuyacak yüzüme doğru, ben tekrar edeceğim onula birlikte. Beyaz bir kefen giydirilecek bedenime, elleri arkadan bağlı... Son arzumu sorunca gardiyan, seni görmeyi dilesem, bulur mu? Alır getirirler mi seni bana ve ben gözlerindeki ışıltıyı görüp, yüzündeki o güzel tebessümle boyut değiştirebilir miyim?
Beklemeleri sevemedim hayatım boyunca; ne zor şeymiş beklemek... Sigarayı iki pakete çıkardım son zamanlarımda. Meğer o, çoktan işgal altına almış beni. “Hayatım, bırak şu meredi.” Diyecektin hayallerimde ve ben sırf sen öyle dediğin için vazgeçecektim yıllardır yazarken ellerimden düşmeyen dost düşmanımdan. Bırakacaktım. Şimdi nefes alamıyorum, boğazım kuruyor, konuşamıyorum ve bedenim ateşler içinde. Son paket işte. Senli olan hayallerimi ertelediğim bu anda içtiğim son sigara... Ayak seslerini duyuyorum, geliyorlar. Aklımda senli hayallerimi erteleyişimin pişmanlığı ve onlar bana yaklaştıkça içimden aynı cümleyi tekrarlıyorum: “Bu son olsun.”
Güneş doğacak az sonra ve ben senli düşlerimi erteleyerek, hayatın bana karşı kırdığı kalemin bedelini ödeyeceğim. Sanırım bunu hak ettim. Suçsuzum demeyeceğim. Suçluyum; doğru, yalansız, dürüst olduğum için, her yüzüme güleni dost sanıp, kendimden öte bildiğim için, aşka aşık olup, dozunu ayarlayamayıp sevmelerin, tüm insanlığı menfaatsizce ve delice sevdiğim için.... Seni hala seviyorum sevgili ve bu güneş benim için sonla doğarken, senin için başlangıçlarla beraber mutlulukla doğsun. Sanma ki veda ediyorum, ben vedaları sevmem sevgili. Ertelediğim tüm hayallerimi yaşa benim için. Sabaha az kaldı, dua edeyim senin için ve ağlayayım biraz. Dökülsün göz yaşlarım, bu son ağlayışım olsun. Bu son olsun. Seni seviyorum.
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
Güneş doğacak az sonra ve ben senli düşlerimi erteleyerek, hayatın bana karşı kırdığı kalemin bedelini ödeyeceğim. Sanırım bunu hak ettim. Suçsuzum demeyeceğim. Suçluyum; doğru, yalansız, dürüst olduğum için, her yüzüme güleni dost sanıp, kendimden öte bildiğim için, aşka aşık olup, dozunu ayarlayamayıp sevmelerin, tüm insanlığı menfaatsizce ve delice sevdiğim için.... Seni hala seviyorum sevgili ve bu güneş benim için sonla doğarken, senin için başlangıçlarla beraber mutlulukla doğsun. Sanma ki veda ediyorum, ben vedaları sevmem sevgili. Ertelediğim tüm hayallerimi yaşa benim için. Sabaha az kaldı, dua edeyim senin için ve ağlayayım biraz. Dökülsün göz yaşlarım, bu son ağlayışım olsun. Bu son olsun. Seni seviyorum.
KUTLADIM SAYGILARIMLA...