- 3853 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dostluk
Üzerinde yazılması en zor konulardan birisidir bu kavram. Çok boyutlu olduǧu için incelenmesi bilimsel bir çalışmanın sonucu ortaya çıkacak kadar geniş bir alanıda kapsar. Edinilmesi zor, kaybedilmesi en kolay ilişki biçimidir. Sevgiden de daha aǧır bir yük üstlenen „dostluk kavramı“ insanlık tarihinin de en eski ve en derin gücünü toplar kendi içerisinde… Bir Yunan felsefecisi, Sokrates’in öǧrencisi, Diyojen’nin öǧretmeni ve sinizimin kurucusu olan Antisthene; insan gibi hem kendi cinsinden kaçan, hem de aynı zamanda sosyal olan başka bir canlı varlık yoktur; bunlardan biri kötüdür diǧeri ise doǧaldır“ diyerek insan ilişkilerinin boyotunu her yönüyle açıǧa çıkarmak için çaba sarfetmiştir.
Dilimize Fars Dili’nden gelen „düst“ kelimesinin dost olarak adapte edilmesinden ortaya çıkmıştır. Kelime olarak bir çok anlamı olduǧu gibi dilimizdeki bir çok deyimlerlede birleşerek hayatın her alanına hükmetmiştir. Kelime olarak anlamını sölükler; sevilen güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen ve her konu üzerine konuşulan bir kimse olarak izah edildiǧi gibi başka anlamlarda içermektedir. İyi geçinen, aralarında karşılıklı güven ve itibarın olduǧu kimseler için de kullanıldıǧı gibi, bir şeye düşkün olan, aşırı ilgi duyan kimseler içinde kullanılmaktadır. Toplumsal yapılar ve karekterler deǧiştikçe kavramlarda deǧişikliǧe ve erozyona (yozlaşmaya) uǧramaktadırlar. Bu sebeple dost kelimesi de bir erozyona uǧrayarak; bir erkek veya kadının bir birleriyle evlilik dışı kurdukları ilişki olarakta kullanılan bu kavram bu anlamıyla „dostluk“ kavramından tamamen uzaklaştırılarak kullanıldıǧı için negatif bir anlama doǧru kaymıştır bu anlamıyla. Ben kişisel olarak bu güzel kavramın halk arasında „kapatma“ olarak kullanılmasını kesinlikle karşıyım. Bu bir toplumun ahlaki çöküş boyutunu da kapsadıǧı için kavrama zarar vererek onu zedelemiştir. Maalesef halkımızın yüzde doksanı kitap okuma alışkanlıǧından yoksun olduǧu veya yoksun bırakıldıǧı için; kurduǧu ilişkiler de dostluk boyutunu içermemektedir.
Dostluk bir güvene dayalı kavram olduǧu için başlamasıda güç olduǧu için, bir ilişkide önce güvenin kendine ayak basacak bir zemin yaratması gerekecektir. Ve gelişecek ilişkiden yola çıkılarak önce güven arakasından da kendiliǧinden gelişen bir dostluk ilişkisi ortaya çikacaktır. Güvende gönülle bütünleşince insan ilişkilerinin mimari olan harika bir dostluk ortaya çıkacaktır. Ama dostluk kesinlikle sevgiden ayrı deǧerlendirilmesi gereken edebi bir anlamla deǧerlendirilmelidir. Zaten dostluǧun en büyük özelliǧi de içerik olarak sevgiden başka bir boyuta sahip olmasıdır öǧrenmemiz gereken. Herkesi sevemeyeceǧimiz gibi, herkesle de dost olamamız imkansız gibidir. Ama sevgilerden dostluklarda doǧabileceǧi gibi, dostluklardan sevgilerin doǧması da olanaklıdır.
Kelime Türkçemiz’de bir çok deyimi de kapsayarak onlarcasına biçim vererek günlük hayatımızında bir parçası olmuştur. Dost aǧlatır, düşman güldürür veya da dost sözü acıdır denilirken; dost olan bir kimsenin söylediǧi söz, acı da olsa, insanın iyiliǧi için olduǧundan dolayı gücenme ve alınmadan arınmış bir uyarı biçimdir. Dost başa, düşman ayaǧa bakar denilirkende temiz giyinip kuşanmanın çevremiz üzerinde yaptıǧı etki anlaşılmaktadır. Dost edinmek ise en zor olanıdır deyimlerin, dost kazanmak, yakınlık kurmak, ahbap olmak anlamı yüklenmiştir burada dost kelimesine… yani teminatın diǧer adıdır hatırlamamız gereken.
İyi bir dost kara günde belli olur deyişi ise; gerçek bir dostun, dostluǧunu üzüntülü ve sıkıntılı günlerde sevdiklerini yanlız bırakmayarak gösterdiǧi alakadan belli olan durumdur. Dosta düşmana karşı deyimi de; dostlara üzüntü vermemek için gösterilen gayret, ele güne karşı düşmanları ya da hasımları sevindirmemektir. Dostlar alış verişte görsün cümlesi de; desinlere sıkılan bir kurşundur. Yani gösteriş olarak iş yapıyor densin diye uyarlanmış çok güzel bir anlam ifade etmektedir. Dostlar başına; iyi bir dileǧi ve sevinci dostlar içinde dilemek amacıyla kullanılır. Dostlar başından ırak; sevimsiz bir durumun aǧırlıǧını belirtmek için kullanılan bir deyimdir. Dilimizde; dostlar şehit, biz gazi deyimi; tehlikeli durumlarda işleri başkalarının üzerine yıkıp, kendileri bu sonuçtan pay almak için bir kenara çekilenlerin bencilliǧini alay yoluyla anlatan bir durumu ifade eder.
Dostun attıǧı taş kafa yarmaz deyimi de; güvenimizi kazanmış bir dostumuzun tenkid(tenkit)inden, acı sözlerinden, sert davranışdan bize bir kötülük gelme olasılıǧının sıfır denecek kadar az olduǧunu belirtir. Dostluk başka, alış veriş başka deyimi ise ticari anlamda bir dostluk ilişkisinin birinin ötekine özveri ile davranmasının gerekmeyeceǧini anlatır. Dostluk etmekte; birine yakınlık duyarak candan davranmak olarak anlatılabilir. İş ilişkileriyle dostluǧun ayrı bir kategoride deǧerlendirilmesini de „dostluk kantarla, alış veriş miskalle“ deyimi bizi ilişkilerimizle yaşamamız için zaruri ihtiyaçların bir bedelinin olduǧuyla karıştırılmaması gerektiǧini öǧütler. Dostluk okkayla, alış veriş dirhemle deyimide dostluǧun hiç bir şekilde tartısının olmayacaǧının altını çizdiǧi gibi, alış verişin ise sadece bir deǧişim deǧeri olan bir ölçüye göre yapılacaǧını bize bildirir. Yukarıda sayılan bir kaç deyimle de izah edilmeǧe çalışıldıǧı gibi; dostluk gerçekten bir çocuǧun ruhu kadar temiz duygularla bezenmesi gereken bir ilişki biçimidir. O bizi her zaman kucaklayan, sıkıldıǧında kollarından atmayan bir güce sahip olma duygusudur da aynı zamanda. Yine o bizi ne kadar derinden gelen bir ruhla sararsa bizde o kadar bir memnuniyetle bezenmiş, uyuşmuş, karışmış, yamaları görünmez bir biçimde dikmiş olarak benliǧimize işlemişse, bizde o kadar saǧlıklı bir ruh haline sahip olabiliriz. Hatta ruhlarda ki ihtiras ve şehvet duygularını dengeleyerek ruhlara balans ayarı yapabiliyor dersek abartmış olmayacaǧız. O ne kadar gizli yanlarımız, ne kadar pisliǧe bürünmüş yönlerimiz var ise açıǧa çıkararak bizi bir arıtım rafinerisi gibi arıtarak içimizi temizleyen bir içselliǧin dinamizimidir. Yeri yurdu olmayan, her yerde, her an karşımıza çıkabilme ve terketme kudretine sahip olan evrensel bir kavramdırda aynı zamanda. İçerik olarak kültürden kültüre farklılıklar göstersede özü itibariyle yeganedir. O öteki sıradanlıklara benzemeyen yükseklerde uçan bir kartal ihtişamındaki poansiyeli içerisinde sakladıǧı için enginlere iner, ama asla alçalmayı ve boyun eǧmeyi yediremez kendine.
Dostluǧun diǧer bir adı da paylaşımdır. Hangi şartlarda olursa olsun temelinde paylaşıma sonsuz bir ev sahipliǧi yapacak gücü kendi dinamikleriyle yaratacak kapasitesi onu otodinamik bir devinimle döndürür. O dünyanın yörüngesi gibidir, hem kendi ekseni etrafında, hemde insanlıǧın ekseni etrafında dönme yetisine sahip olması avatajın dışında insanlıǧa derin bir ışıkta salıverir ilişkileri pekişsin diye… Adı; mutluluk, güven, saygı, sadakat, hoşgörü, gönül zenginliǧi, fedakarlık, açıklık, nezaket ve benzersiz bir baǧın toplamıdır benliklere yerleşen. O ayrıcalıklı bir özelliktir, erdemdir, fazilettir, güzel ahlaktır, edeptir içimizde taşımamız gereken. Ve en önemlisi herkese lazım olan vazgeçilmez bir sevdadır üzerine türküler yakılan. Bir sıcaklıktır yüreklere hisedilmesi gereken bizi acılardan uzaklaştıran. O içimize baǧladıǧımız en kuvvetli bir halattır çekilince kopup kırılmayan. O olmadıǧı zaman yorgunluk çöker akşamları içimize, kendimizi acı acı seyireden bir bakışla camlara yaslanan ruhumuzla. Her şeyden önce o dur ruhumuza tercümanlık eden, bizi dünyaya baǧlayan ve fırtınalardan koruyan, elimizi uzattıǧımızda bize el uzatan. Bunun sevgi baǧı o kadar güçlüdür ki; eǧer saǧlam bir zemine demirlemişse size ömür boyu refakat eden eşdeǧerinizdir bir bakıma. Ya da sizden daha az nankör olan bir yakınınızdır bazen, sizden vazgeçmeyen.
Yine Helen Kültürü‘nün en eskilerinden olan Chilion dostluǧu şöyle izah etmeǧe uǧraşmış: «Onu (dostunuzu), bir gün kendisinden nefret edecekmiş gibi sevin; ondan, bir gün kendisini sevecekmiş gibi nefret edin». Benim anlattığım yüksek ve yalın dostluk için hiç yerinde olmayan bu davranış, öteki dostluklara uyabilir. Bunlar için, Aristoteles’in sık sık tekrarladığı şu sözü de kullanabiliriz: «Ey dostlarım, dünyada dost yoktur...»
Ama iyi bir insan ancak her şeyden once kendi ruhunu sıkan ve bunaltan aǧırlıktan kendini kurtarabilirse, o zaman saǧlam bir dostluǧun temelini de atacaktır. Kendisiyle dost ve barışık olmayan karekterler, patalojik ruh dalgalanmalarıyla kendi marazi hallerini de çevrelerine yayarak ne bir saǧlam ilişki, ne bir eş, ne de bir dost bulamayacaklardır kendilerine… Yaşadıǧımız dünyayı deǧiştirmek için ilk olarak tutkularımızdan, açgözlülüǧümüzden, kararsızlıǧımızdan, korkularımızdan, ihtiraslarımızdan ve içimizi kemirip bizi bitiren gereksiz şüphecilikten kendimizi kurtararak hem kendimize, hem de içinde yaşadıǧımız topluma faydalı bir birey olarak hayatımızı sürdürebiliriz. Aksi dostlukların kurulmasını ve gelişmesini engelleyen en büyük panzehirdir ruhlara şırınga edilen.
Bu yazida sadece deyimler "Deyimler Sözlügü’nden" ve ünlülerin sözleri alinmistir.
Bu yazıyı geçenlerde gelen bir telefona hitaben acele olarak yazdıǧım için eksikliklerini olduǧunu tahmin ediyorum. Bu zat bana „ben seni bir dost olarak görüyorum“ dediǧi için kaleme aldım. Oysa o benim deǧil dostum, uzaktan selam verebilmeme bile imkan bırakmadıǧı için ben onu bana dost olarakta görmüyorum. Sen benim için o hakkını çoktan kaybettin.
Hasan Hüseyin Arslan, 17/18.01.2009, Bensheim, gece saat 23:00 – 02:00‘de yazilmistir.