COCA COLA
COCA COLA
Sarı kafalı, çakır gözlü, çok zayıf ve narin bir oğlandı Hüseyin. Kireç gibi bir renkle taşırdı yüzünü, ne pembenin ne de kırmızının tonu vardı suratında. Sapsarı saçları da eklenince bu beyazlığa soluk çıkmış filmlerden fırlamış gibi dururdu. Yaşıtlarına göre boyu uzun sayılabilirdi. Ancak öylesi sıskaydı ki bedeni bu boyu taşıyamaz öne eğilir dururdu. On iki veya on üçündeydi böylesi çökmüş ve kamburlaşmış bedenini taşımaya alıştığında ve ben onu tanıdığımda.
Öyle fakir bir ailenin çocuğuydu ki, onu tanıyıp, dinledikten sonra etlere, böreklere düşman olmuş aylarca yediklerimden utanıp, kaçmıştım. Kalp hastasıydı Hüseyin. Olmaması gereken bir yerde bir delik vardı. Ne koşup oynatıyor, ne çocukluğunu yaşattırıyordu ona. Topa, bisiklete, saklambaca, ebelemece ye hasretti, birçok şeye olduğu gibi. Bilmem kaç liraları bulan ilaç parasını, güçlenmesini sağlayacak gıdaların giderlerini değil bulmak hayal bile edemiyor, boşa çabalayan ana ve babası ile benim gözümün önünde eriyip duruyordu.
Cin gibiydi tüm olumsuz koşullarına rağmen. Nice sağlıklı, nice tok arkadaşlarını sollayıp da geçiyordu sorulan sorularda. Okumak ve bir şeyler olmak ve bir yazgıyı değiştirmek istiyordu. Yaşamak, iyileşmek ve okumak tüm tutkusuydu. Bana kocaman adam olduğunda para kazandığında, cola fabrikası kurup hediye edecekti. Biliyordu o mereti ne kadar sevdiğimi. Odama geldiğinde hep ona bir tost bir de cola ısmarlardım, karşılıklı yer ve içerdik. “Çok mu seviyorsun öğretmenim demişti bir gün, Evet demiştim Hüseyin çok seviyorum, BEN DE demişti... Ben de.”
Hep geleceğim saatleri bekler ve yanıma koşardı. İyi olduğunu geceyi rahat geçirdiğini hissettiğimde ve bana müjdelediğinde sevinirdim, benim de o günüm rahat ve güzel geçerdi. Saçlarını şöyle bir karıştırır, moral dolu sözler söyler, iyileşeceksin ve her şey çok güzel olacak derdim. Ben onu kandırırdım o da kanmış gibi yapardı. Bir oyundu bu ikimizin arasında ama doktorların hiç katılmadığı.
İyi olmadı ve bir gün gitti Hüseyin, minicik yaşında yaşanmamış günlerini, oynayamadığı oyuncakları ve oyunları sırtlayarak yok olup gitti. Öğretmen olmanın acısını, bir maaşa talim etmenin sancısını yaşatarak ve benim yüreğime bunları vurarak gitti.
Hüseyin ben yine colayı seviyorum. Ama bak yıllardır sensiz içiyorum. Kimse bana fabrikayı da hediye etmedi. Her bardağımda seni ve Şentepeli günlerimizi hatırlıyor, cennetteki mutluluğun için kadeh kaldırıyorum. cola var oldukça sen de var olacaksın....
Aytül Kahraman
YORUMLAR
''Ben onu kandırırdım o da kanmış gibi yapardı. Bir oyundu bu ikimizin arasında ama doktorların hiç katılmadığı.
İyi olmadı ve bir gün gitti Hüseyin, minicik yaşında yaşanmamış günlerini, oynayamadığı oyuncakları ve oyunları sırtlayarak yok olup gitti. ''
Hüzün veren yaşanmışlık.....