- 654 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Kaptan, ışıklarda!”
Memleket halleri diye bildiğimiz şeyleri en iyi gözlemleyebileceğiniz yerlerden sadece biridir dolmuşlar. Şoföründen yolcusuna hepsi ayrı bi yazma konusudur. Muavin koltuğuyla şoför koltuğunun arasına ters bir biçimde oturan,o da olmadı sağ ön tekerin üstünde giden şoför yalakaları vardır mesela.Bunlar fırsat bulur bulmaz sohbete girişirler şoförle “Şoförlük de zor zanaat be abi!” Şoförün de meşrebine göre bu konuşma sigara içme iznine kadar uzanır ,hatta sigarası yoksa -insanlık halidir canım- yakıverir şoförün sigarasından bi tane! Arkalara doğru gidildikçe bitmedi canım tabi ki rastlanır başka tiplere. Arka koltuklarda ki -genelde arka dörtlüdür- bağıra çağıra konuşan gençlere rastlarız, yanlış anlaşılmasın bağırıp çağırmadaki amaç iletişimi kolaylaştırmak filan değildir.Böyle davranılarak çevreye "Bakın biz ne kadar eğleniyoruz,çok komiğiz biz" mesajı vermektir.Sürü psikolojisi işte bi yerde.(Bi yerde ama nerde?) Ancak dolmuşun diğer mensupları bu işten pek memnun olmuş gibi durmamaktadırlar. Ve an gelir ki artık şoför otoritesini koymalıdır. "Bi susun lan,kafa bu da!" Veya şoförün o anki ruh haline göre gençlerin anneleriyle cinsi bir münasebet içeren sözcükler çıkabilir ağızdan. Bu söz ağızdan çıktıktan sonra artık gençlerin yapabileceği pek bi şey kalmamıştır.Pısarlar oldukları yere ve başlarlar beklemeyi inecekleri en "müsait" yeri. İş bitti sanırken, demin süt şisesi devirmiş gibi duran yolcular olurlar bana birer kaplan! Artık dolmuşun boğucu havası yerini bu boğucu havayı da boğan "Anneleri babaları bunlara hiç terbiye vermemiş mi?", "Bizim zamanımızda böyle miydi hiç?" gibi soru anlamı içermekle uzaktan yakından ilgisi olmayan sorulara bırakmıştır. Zordur dolmuş mensubu olmak! Hepinizin de bildiği gibi para uzatma faslı bu zorluklara dikkat çekmektedir hemen girişte. Bi süre paralar havada uçuşur ve önlerden şu ses duyulursa bilin ki bi problem vardır. “Var mı parasını veremeyen,üstünü alamayan”. Kontrol amaçlı gibi görünen bu masum cümle aslında şu anlama gelmektedir. “Kim ulan o parasını uzatmayan uyanık”. Evet bu anlama gelmektedir ve şoför bi yandan bunu söylerken bir yandan da dikiz aynasından yolcuları kesmektedir. Ödemişsinizdir işte ama yine de çekinirsiniz dikiz aynasından “Çizerim” bakışı atan şoförle göz göze gelmeye. Bi ara “Ben verdim” gibi sesler yankılanır dolmuşun içinde, emin olun ki bunu söyleyen kişi mutlaka şoförle göz göze gelmiştir! Neyse sonunda bu yoğun baskıya dayanamayan birisi “Aa ben vermeyi unutmuşum” der ve konuyu kapatır. Nihayet dolmuş seyrine devam etmektedir ama zorluklar bunlarla sınırlı kalmayacaktır elbette. Sabahın körü dolmuşları bambaşka problemlere sebebiyet verebilir. Uykunuzu alamamışsınızdır sabah sabah, evinizde bile zor uyuyor olabilirsiniz ama aksilik bu ya dolmuşta yerinizi alır almaz yersiz bi uyku bastırır. Bi süre cebelleştikten sonra artık salıvermekten başka çare yoktur kendinizi. Arada bi uyanır bakarsınız etrafınıza, 50 metre geçmiştir canım ne lüzum vardır uykunuzu bölmeye. Bu bi süre med-cezir halinde sürüp gider. Ancak şanssızlık budur ki tam ineceğiniz yere yaklaştığınızda uyanma aralığınız 50 metreyi filan çoktan geçmiştir.Böyle durumlarda yapılacak en güzel şey uyumadan önce yanındakini dürtmektir. “Şşt birader, müsait bi yerde beni uyandırır mısın?” Uyandırır tabi ki canım yardımsever bi milletizdir biz. Tabii o da yanındakini dürtüp uyuyakalmazsa eğer. Diyelim ki bütün yolu sen sağ ben selamet atlattınız ve sıra geldi işin en alengirli kısmına. İnme Faslı. Ayrı bi derttir o dolmuşlardan inmek, çok zorlanırsınız hatta inemezsiniz bile istediğiniz yerde kimi zaman. Ancak inmek istediğiniz yeri geçebileceğiniz gibi önceden inmek durumunda da kalabilirsiniz.Siz henüz müsait yerinize kavuşmadan 100 m evvel lavuğun biri inmek istediğini söylerken siz de “hay ben senin” gibi anlam yüklü bi bakış atmaktasınızdır adama, şunun için eğer o an inmek istemez de 100 kadar beklerseniz,şoförden “Babanızın malı mı kardeşim bu dur kalk dur kalk” şeklinde bi agresiflik gösterisi gelme ihtimali hat safhadadır.Bütün bu olasılıkları göz önüne alarak siz de o lavukla birlikte iner ve gereksiz iç küfürleşmelere sebebiyet veren o 100 metreyi yürümeye koyulursunuz. Her şeyi olduğu kadar bi de ismi gariptir: “Dolmuş” Bulunabilecek en güzel isimdir herhalde bu şirin toplu taşıma araçlarımıza. İsmini doğrulamak istercesine hiç bi zaman yer bulunmaz dolmuşlarda. Adı üstüne dolmuştur işte. Nedense hep de sizden önce “dolmuş”tur.Ama şoförler yardımseverdir işte.Ne kadar dolu olursa olsun dolmuş,mutlaka her gelene bi yer bulunur.Artık sıkışacak bi yer kalmamıştır,herkes sıkışmıştır zaten köşeye ama yardımsever şoförümüz yine de “Lütfen sıkışalım biraz arka taraf” uyarısını yapar. Daha sonra kısa süreli bi “Ay ezilcez burada daha nereye sıkışalım” ruh hali yaşansa da hiç ezilen olmamıştır dolmuşta ki o gün de ezilmeyecektir kimde. Sıkışılır,yola devam edilir. Zamanla şoförü kaplar bi panik, çünkü ufukta trafik polisi belirmiştir ve şoför durumu kurtarmak için –annesini bazı konuşmalara dahil etmek pahasına bile olsa- o talihsiz anonsu yapar. “Ayaktakiler, çökün, çök abi çök ilerde çevirme var.” İnsanımızın olduğu her yer gibi güzeldir dolmuşlar, sıcaktır,samimidir, baklava bizim olduğu kadar o güzelim dolmuş ortamları da “bizimdir” Neyse ben müsaitime geldim ufaktan iniyim artık, “Kaptan,ışıklarda!”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.