11
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2108
Okunma
Gecenin kara kumaşından
Bohçalıyorum sözlerimi
Azıksız yollara sensiz düşüyorum
Sabah ve minareler
Fazıl’ın sesi kulaklarımda
Diyor ki ; Bu bir pusu
Pusatsız geliyor üzerime
Bin bir geceden bir düş orospusu
....................
Bir arkadaşın bir kelime üzerine tepkisi üzerine bu yazıyı kaleme alıyorum.......................
Şairi normatif bir kimlik olarak anlamak ya da böyle bir öneri sunmak, // şiiri toplumun genel geçer ahlâk tanımı içinde ve sıradan yığınların teammülleri çerçevesinde algılamak sorunlu bir yaklaşımdır.../
Sanatın olmazsa olmazlarından biri onun özgür olmasıdır.../ Ki bu da onun salt yerel değil,(ama köklerinden kopmadan) evrensel normlar çerçevesinde yapılmış olmasından geçer...
Sanatı özgür kılan onun özgünlüğüdür...
Sanatın tüm kollarını ve o kolların ürettiklerini bir takım kalıplar içinde tanımlamak ya da böyle bir beklenti içinde olmak sakat bir anlayıştır...
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.../
Kimileri, yazılarında argoyu, küfürü ya da keskin sesletimleri Mehmet Akif yada Necip Fazıl gibi gibi soft bir dille aktarır, kimileri de bunu daha açık bir biçimde yapar.../
Nitelik olarak ikisi arasında bir fark yoktur yani...
Kaldı ki, dünyada ve kendi coğrafyamızda da şiirde, öyküde, romanda ya da sanatın diğer iştigal alanlarında (resim, heykel, sinema vs. gibi) kösnül, hakarete hamiz veya argo enstrümanlar sıkça kullanılmaktadır...
Bazı şiirlerde nitelik olarak küfrün ya da argonun bilinçsizce kullanıldığını ve hakikaten okuyanı rahatsız eden basit ve sanatsal özden uzak olduğunu müşahade ettiğimiz örnekler var.../ Onları savunmuyorum.../ Yanlış anlaşılmasın...
Ama buna mukabil bazı küfürler ve kösnül söylemler de var ki; sözkonusu yaratının omurgası olmakta ve o çalışmayı ihya etmekte...
Burada nirengi noktası; şiiri, öyküyü ya da romanı yazan sanatçının birikimi kadar, o eserleri okuyan, gözlemleyen insanların da ilgilendikleri o alana dair asgari bir bilgiye ve donanıma sahip olmalarıdır...
Sanat; toplumların ahlâki,ananevi ve teammüllere dayanan öğretileriyle genelde paralel düzlemdedir.ancak zaman zaman sorgulatıcı bir tavrıda vardır..anlamadığım..Rahatsız olduğunuz "orospu" kelimesi..bunu yapan insanların varlığı bir gerçek..onlara kısaca ne demeliyiz..başka bir isim taksak yine aynı anlama gelmiyecek mi? Fahişe kelimesi daha estetik derseniz onu bilmiyorum..bu kelime dilimizde var ve para ile kendi vücudunu satanlar için kullanılıyor..her halde şiirde şöyle bir mısra teknik olarak yanlış olurdu..
"para için bedenini satanlar düşü"
Eğer yaratılarınızı evrensel bir bant üzerine oturtamıyorsanız, özgür de olamazsınız...
Özgür olamayan üretim de ne sanatsaldır ne de bu anlamda bir değere sahiptir... burada bunları aslında size yazmıyorum ben..benim üzüldüğüm bu kadarına bile tahammül edemiyen bir zihniyet içinde,maalesef bu ülkede sanat alanında faaliyet göstermenin ne kadar yorucu ve meşakkatli bir yol olduğunu bir kez daha hatırlattı bana...
Resmi ideolojiye muhalif olması, erkin halka rağmen ürettiği politikalara alternatifler getirmesi ve bu mealde toplumlara bir bilinç dönüşümü sağlama çabası göstermesi misyonlarından biri olan sanatçıların, sıradan yığınların ve genel geçer günlük hamasetin dümen suyunda gitmemesi gerekir diye düşünüyorum...
Şiir yazmak ayrı bir şey.../
Okuduğunu anlayabilmek ve o minvalde okuduğuğunu kritike etmek ayrı bir şey...
Asıl önemlisi "şairim" diye ortaya çıkan insanların düşünsel dağarcıklarındaki necasettir.../
İşte, gerçek kirlilik o zaman sözkonusudur...
Dediğim gibi bu yazının direk muhatabı siz değilsiniz.anlamadan saldıran..incelikten mahrum..şiiri kendi derinliğinde algılyamayan bir zihniyet.Bu yalnızca sanatta kendini göstermiyor..Habil ve Kabil den beri bu zihniyet çok kan döktü çok kelle aldı..ötekini anlamadan yargılayarak..
Peygamberin can dostu Ebazer’i çöllerde ailesiyle açlıktan öldüren,zincirlere vuranda aynı zihniyetti..Ebazer onlara "Peygamberin getirdiği din bu değil dedi..Mallarınızdan sorumlusunuz adil paylaşmlısınız" Onlar ise bunu dine ve peygambere dil uzatma olarak algıladı..
Benim Fazıl’ın bahsettiği pusu..hayata kurulan pusu karşısında işaret ettiğim..Nefs’in handikaplarından biriydi bu imge "düş orospusu" yani şiir şairi edebe çağırıyordu..siz ne anladınız bilmiyorum..
saygılarımla
*Yazımın bir kısmında sevgili dostum Gürkal Gencay’dan alıntılar vardır..