TAKVİM
Küçük bir çocukken zamanın geçmemesinden yakınırdım. Şimdi büyüdükçe ve bana ağabey, amca dayı, baba gözü ile bakıldıkça meyus bir hal alıyorum.
Artık takvimden hoşlanmıyorum. Omuzlarıma her gün farklı bir sorumluluk yüklüyor; taşıyıp taşıyamayacağıma bakmadan...
Ne çabuk geçiyor vakit; ’göz açıp kapanıncaya kadar geçer’ lafını doğrular nitelikte...
Yılın ilk ayının ortalarındayız. Ayın biri, ikisi derken ya otuza tamamlıyoruz ya da otuz bire... Dört yılda bir de yirmi dokuza selam ediyoruz...
Zaman her şeye inat durmuyor, yüzdeki çizgileri daha da derinleştiriyor... İnsanın hayatı boyunca izlediği yolun krokisi yüzüne vuruyor...
Hayatı kolaylaştırmak için saatlere, günlere, aylara, yıllara ayrılsa da zaman, vazifeşinas bir şekilde yaşamı müşkülleştiriyor...
Her saati, her günü hatırlamak zorunda bırakılan âdem biraz daha içleniyor...
Bir on yıl öncesine baksam aynı duyguların yaşandığını görüyorum; bunun kısır bir durum olduğunu anlamakta gecikmeden... Yani demek ister ki hayat; ’yaşanacak duygular bellidir, bunların dışına çıkılmaz. Üzgün, mutlu, heyecanlı, sakin vb. hallerden birini seçeceksin...’
İtiraz etmeyiz seçeriz, seçtikçe daha çok içine çeker hayat bizi… İçinde bulunduğumuz hayat kendi yöntemlerini dayatır, sessiz sakin geçeriz kenara…
Tasnif edilmiş hayatın, metruk insan karakterini canlandırırız…
Dünü özleyip, geleceğe umut ile bakarken…
Taner YAPKU
WEB SİTEM:
dusunuyorumyaziyorum.blogspot.com/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.