- 1220 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHİR HAYALİ KURMAK
Hayat,sıkı sıkıya kavrar bizi.Her tükenişte,her kaybedişte yeni başlangıçlarla sarılırız.Aksi takdirde yenilgiler,başarısızlıklar,küçük ya da büyük kayıplar sonrasında çekilen acı,kangrene dönen azap esir alır ruhumuzu.
Hayat bütün haşmetiyle ,bütün cazibesiyle aslında bize bütün imkanlarını sunmaya hazırdır.Sıralarız yapacak işlerimizi.Daha okul sıralarında öğretmenlerimiz hangi mesleği tercih edeceğimize dair soruları ilkokuldan itibaren sormaya ,arada sırada yönlendirmeye başlar bizi.Aile büyükleri ,büyüyünce ne olacağımıza dair akrabaya ,konu komşuya çoğu zaman aslı astarı olmayan bir çok hikaye anlatır.
Yavaş yavaş kimlik bulmaya ,beğenilerimiz konusunda kendi ayakları üzerinde durmaya başladığımız ilk asilik denemelerinden sonra toplum yönlendirmeleri öne çıkar.Sıradanlaşmaya başlarız .Sokağın baskısı,çevrenin hakimiyeti altında kimlikler ezilir.Egemen ve popüler kültür zayıf kişiliklere dönüştürüverir direnme sorunu yaşayanları.Belki de bu yüzden bir dönem üniversite gençliğinin ortalama 300-400 kelime ile yetindiği sonucu günlerce kamuoyunu meşgul etmişti.Zaten bizim kamuoyunun ne tür bir kavram olduğu bilinmez.Herkesin kamuoyu vardır.Ve kim bizlerin nasıl düşünmesini ,nasıl karar vermesini istiyorsa onun sesi ezici çoğunluğun sesi haline dönüşür.
Şehirler de tıpkı insanlar gibidir.
Şehirlerde ekonomik kalkınmadan nasiplenmek isterler.Rahat yaşam alanlarına ayrılan alanlara ihtiyaç duyarlar.Aslında onlarda bir kimlik sahibi olmanın peşindedirler.Moda tabirle markalaşmak hevesi vardır kentlerin.
Şehirlerde tıpkı insanlar gibidir.Sanata, edebiyata,kültüre,spora,doğal ve tarihi güzelliklere merakla kollarını açar.Hatta şehirler kitaplarda ,sinema filmlerinde,tiyatrolarda,belgesellerde şöyle bir salınmak isterler.Adlarına sempozyum düzenlensin isterler.Adlarının geçtiği şiir geceleri ,ulusal ve uluslar arası yarışmalar olsun ister.İster de ister.Tıpkı insan gibidir şehirler doymak bilmezler.
Şehirler de insanlar gibidir.Az gelişmişliklerle kıyaslanmaktan hoşlanmazlar.Eğer bir kıyas gerekli ise en iyisiyle ,en güzeliyle ,en gelişmişiyle yapılmalı der karşılaştırma.Çünkü kendisinin değerli olduğunu hisseder. Değerinin bilinmesinden yanadır .Dünyanın en güzel kaldırımlarına sahip olmak ister şehirler.Dünyanın en güzel değilse de en özgün yeşil alanlarını barındırmak ister bağrında.Giymesi istenilen elbisenin hayal ettiği vücuda dar geldiğini haykırmak isterler.Yeni yeni elbiselere dikilmeye,her mevsimde yeni düğün kıyafetine hazırlanan genç kız heyecanıyla bekler kendini sevenleri.
Şehirler de tıpkı insanlar gibidir.
Yüreğinden kopup gelen en samimi haykırışlara aynı duyarlılıkta diğer sesler cevap versin ister caddeler,sokaklar,mahalleler.Sonra mahalle sakinleri,cadde ve sokağın bütün paydaşları. İşsizi, esnafı, zengini, fakiri,okumuşu cahili,köylüsü,kadını ,erkeği.Üstelik hiç kimseyi ayırmaz.Hiç kimseyi hor görmez.Saklar.Sarıp sarmalar bedeninin bir yerinde.Fabrika patronuyla işçisini aynı gök şemsiyesinde ağırlar.hırlısı hırsızı,çalışkanı tembeli,öğretmeni öğrencisi,üreteni,çalanı hap eş değer içinde görürü ve gözetir.
Hayallerini halin diliyle söylerde kelimelerinin duyulup duyulmadığından endişelidir.Hayallerin parçası ,gerçek öznesi olmak ister.Hakkında aşk dolu satırlar yazılsın.Kitaplar dolsun arzular.Aşk derecesinde bağlılığı ister.Ve şehirler binlerce yıldır dolup boşaldıkça,sel götürüp,rüzgar ufaladıkça hatıralarını unutulmanın derin karanlıklarında susmaya,kimliğinin dertlerin kendi başına tedavi etmeye yeltenir.Gayret boşunadır oysa.İnsan olmadan bu çabalar hiçbir zaman olgun meyveye dönüşmeyecektir.
Şehirlerde insanlar gibidir. Hayallerinde sıfır almasını istemediğimiz bir gençlik, hayallerinden caymayan bir şehir kültürü oluşturmak gerekmiyor mu?
Evlerimizde hikâyelerini dinlemekten zevk aldığımız bereket yüklü zamanlar. Ve saadet şarkılarının bütün ruhları buluşturduğu mesut vakitler. Okullarımızın, camilerimizin, kışlamızın. çeşmemizin, parklarımızın, fabrikalarımızın, çocuk bahçelerinin ortak geleceğe uzanan büyük hayalleri olmalı değil mi?
Yahya Kemal bir şiirinde:
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!..
İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar. Der.
Şair, insan ruhuna ithaf ederken mısralarını şehirlerinde insanlar tarafından imar edildiğini ve yine insanlar tarafından kuşatıldığını herhalde biliyordu.
Aslında önemli olan çoğunluğun ne kadar bildiği mi acaba?
Veya çoğunluk olmasa da yaşam kalitesine hizmet eden şehirler kurma hayalinde kararlı bir kitlenin mevcudu daha önemli değil mi?
Sinan YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.