Safiye’ye Mektuplar-16 / DELİRMEK İSTİYORUM!
DELİRMEK İSTİYORUM!
Bu gece benim şu meşhur defteri aldım elime. Sayfalarında gezindim kederle. Kara kaplı kalın defter. Tarihler, yerler, saatler isimler, günün anlam ve önemini belirten küçük şeyler. Defterin yarıdan çoğu damgalı. En arka sayfasında ise öncekilerden farklı bir hüzünle, acıyla, umutla, utançla bir araya getirilen harfler ve kelimeler.
Tarihler var yine. Yerler, saatler, isimler... Ama aşka dair, umuda dair, gri hüzünlerde sıkışmış içine. Bu defterin en son sayfasını sevdiklerime ayırmıştım, umut diye sarıldıklarıma.
A-M-M-G-Y-İ-Z-G-B-B.tam on kişi. Benim gibi biri için az bir rakam. Değil mi? Bu kodlanan isimler, bedel ödemeyenler. Kimi aşık olduğum adam, kimi şefkat bulduğum, kimi sözüne inandığım, kimi saygı duyduğum, kimi yaralarımı sarar sandığım, kimi ise yaralarını sardığım... Hepsinin ortak özelliği ise; kurtuluş diye umutlandığım. Ne acıdır ki şu halim; bu on adamın içinden bir tanesi bile "yaralarını sararım, seni temizlerim, bu çürük bedenden ve bu utanç dolu ömürden" demedi."Günahın sevabım olsun, diyemedi".
Öğretilmişlikleri vardı. İnançlar, değerler, aileler, akrabalar, komşular. Toplum vardı. Yok, kızgın değilim hiçbirine ya, keşke sözler verilmeseydi, vaatlerde bulunmasalardı. Ben biraz üzüldüm, canım yandı, hayal kırıklığı yaşadım da ondan bu sitem.
Bakmayın siz benim saçıma başıma, giyimime kuşamıma. Onlar benim vitrinim. Bakmayın siz benim topuklu parlak ayakkabılarıma. Onlar benim fark edilişim. Bakmayın siz benim mesleğime, o benim mecburiyetim. Bakmayın siz benim kahkahalarla bezenmiş, ağlamaklı gülüşlerime, onlar benim sessizliğim. Bakmayın siz benim bu bedenimin fahişe salınışlarına.
O benim harama bulanmış ekmeğim.
Kıyafetlerim, saçım, kahkahalarım, fahişe bedenim. Onlar ben değilim. Onlar benim materyallerim.
Bu mecbur kalış, bu çaresizlik, bu kara kaplı defter, benim kalbimden, kalbimdeki ilahi sevgiden, inançlarımdan, ruhumdan daha mı önce gelir. Bundan sonraki yaşamımı, sahip olduğum bu materyallerin gölgesinde ve bu gölgenin ağır ödenen bedellerinde sürecek olmam, sırf bu yüzden dışlanmam, ne kadar acınası.
Delirmek istiyorum.
Aklımı yitirmek.
Unutmak, utanmadan yaşamak.
Sevilesi bir kadın olmak.
Anne olmak istiyorum.
Delirmek istiyorum.
Aklımı yitirmek.
Kaybettiklerimi özlememek, özleyerek can çekişmemek.
Tahsilli bir fahişe oluşuma kahretmeyerek.
Anne olmak istiyorum
Delirmek…
Aklımı yitirmek istiyorum.
Tarih:05 Aralık 2008 Cuma 14:03:53
RE:RE:RE:RE:RE:RE:merhaba.
Hayırlı günler hocam. Esra ya son mektubunuzu okudum.
Nasıl yüzleştirdiniz beni yine geçmişimle, nasıl canım yandı yine. Bilmenize imkân yok, hocam.
Esra ve diğerlerini, hiç tanımadığım genç kızları, bunları yaşarken gördüğüm ve işittiğim zamanlarda hepsini kucaklamak, sarıp sarmalamak istiyorum. Hatta bir cam kavanoza koyup orada saklamak, korumak istiyorum.
Yalvarmak ta istiyorum.
Ne olur yapmayın, demek.
Ama ne haddime. Öğrendim ki, bir küçük günah, beraberinde gittikçe büyüyen günahları getiriyormuş. Kahrolası şeytan ve nefsim.
Yaratıcının suçu ne ki?
Benim cehaletim, şeytana uyuşum, kuru ekmekle doyamam sanışım.
Ama bir taraftan da rahat bırakmayanlar. İğrendim kendimden, isyan ettim şu bedenime. Neden mi hocam. Ben eli yüzü düzgün biriyim. Etrafında dikkat çeken bir yüzüm var. Bu benim kazandığım birşey değil, Rabbimin takdiri. Ama çoğu zaman dedim ki, keşke çok çirkin biri olsaydım. Belki o zaman kimse bana yaklaşmak istemezdi, kimsenin salyaları akmazdı.
Ne büyük çelişkiler yaşadım hocam. Önüm de arkam da ateş, dedim. Ha bir adım ileri ha bir adım geri, ne fark eder ki dedim. Karar veremedim. Şeytan ayak bileğimden kavramış bırakmıyordu.
Nerelerde unuttum kendimi, ruhumu. Tanımadığım bedenlerle her buluşmamda, Rabbim bir an bile olsun aklımdan çıkmıyordu.
Biliyorum çok çirkin, çok tuhaf gelecek size ama;zinayı yaptığım an da, tepemde bir adam varken bile Allah ı düşündüm.Günah işliyorum, dedim.Ne olur kurtar beni Rabbim diye dua ettim.Ve çoğu zamanda ağlayarak yaptım, vazifemi.O çirkin halde Allah duydu mu, dualarımı ?.Şayet duyduysa, hiç umursamış mıdır.O benim her halimi her şeklimi gördü.Ve ben onun gözleri önünde yasak dediklerini yaptım.Utanıyorum.Rabbim beni öyle görmemeliydi.
Üç kuruşa nasıl kiraladım, bu kutsal emaneti. Nasıl sundum evli, bekâr, yaşlı, genç, kirli, temiz tenlere...
Nasıl ziyan ettim ömrümü ve ahiretimi.
Ah hocam utancımı kelimelerle ifade edemem.
Ama şükürler olsun, şimdi çok mutluyum. Nasıl arınmış, nasıl temiz hissediyorum kendimi bir bilseniz. Allah nasip ederse ve yazdıysa, evleneceğim gencin yanında nasıl güvende, nasıl sahiplenilmiş hissediyorum, bilseniz. Ne güzel bir duyguymuş sahiplenilmek, güvenmek ve birinin bana güvenmesi. Aldırmadı geçmişime.
-Sen benimsin. Eşim gibi görüyorum seni, dedi.
Birkaç yakınımla yani komşularımla tanıştırdım onu. Komşularım yaşça benden çok büyük teyze ve amcalar. Hepsi de çok beğendiler,
-çok terbiyeli saygılı, dediler. Tek başıma karar vermek istemedim yine de hocam. Bu benim için son şans. Neden derseniz, hep dua ettim, hep bekledim ama emin olun bu kadar fazla birini düşünmüyordum. Sevgisi, saygısı, sahip çıkışı öyle içten, öyle güzel ki, hocam.
Şimdi dua ediyorum Allah’ın izniyle kısa dönem çıksın askerliği ve önümüzdeki bahar ayında evlenmiş olalım. İkimizin de isteği bu.
Hakkınızı ödeyemem hocam. Tövbe ettim ve hemen ardından dualarımın kabul oluşunu gördüm. Çok mutluyum. Rabbim beni pişman etmesin, kötü yola döndürmesin. Âmin.
Safiye Kızım.
Oturup, yazdıklarına sayfalar dolusu yazılabilir.Okunmasını istiyorum.O yüzden uzatmaktan korkuyorum.Esasen sizin yazdıklarınız birilerine yol gösterecek diye düşünüyorum..
Sen, geçmişini üzüntü vesilesi olmaktan, ibret dersleri makamına terfi ettirmelisin. Bu mektubunda yazdığın gibi, o günlerin nefsi telkinlerini, şeytanın oyun ve hilelerini, o yoldaki kızların ve erkeklerin ruhsal tahlillerini, bu işlerin yapıldığı ortamların durumunu vs yazmalı, sonra da tövbe yaptıkları takdirde yaşayacaklarını anlatmalısın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.