7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
981
Okunma
Evet, öfkeyle kalktım; zararla oturmayı göze alarak sıçradı dilim ağzımda.
Ergenekon!
Bu kadarı da olmazmış!..
Niye?
Siz bu “Ergenekon” denilen yapıyı gecekondu mu sandınız! Bir gecede çatılmış kaçak bir kulübe midir bu?
Hiç de öyle değil efendim!
Uzun yıllar önce çimentosu başka yerden, demiri başka yerden alınarak temeli bu toprağa atılmış yıkılması güç bir binadır bu!
Bir iki kazmayla, bir iki baltayla yıkılacak gibi değil bu bina…
Davalar uzuyormuş, falanca kişilerin burada ne işi varmış falan! Uzasın ve olsun!.. Sanki bu memlekette kimse suçsuz yere yıllarca yatmadı.
Onlar gariban ya!
Yatsınlar, aldırma!
Albay Erdal Sarızeybek’i hiç mi dinleyen yok!.. Bu değerli komutan da bu değerli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir mensubu değil miydi!
Parayı izleyin, diyor.
Açıkça söylüyor işte. Daha ne desin!
Daha dün ellerinde “Ordu göreve,” pankartlarıyla yürüyenler, şimdi hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden dem vuruyorlar.
Bir polis, gözaltına alınan birini arabaya bindirirken refleks olarak elini başına bastırmış. Efendim, böyle bir şey yapılır mı hiç!
Yahu, genç kızlar tekmelenirken, saçlarından sürüklenerek arabalara tıkılırken, sizin sesiniz kısık mıydı o zaman?
Acele etmeyin!
Belli ki devlet onkoloji servisine yatırıldı; kemoterapi uygulanıyor. E bu zıkım da salt kanserli hücreleri yok etmiyor, diğer hücrelere de zarar verdiği oluyor elbet.
Vatanı gerçekten ve yürekten seven buna katlanır.
Benim ülkemde on yedi bin faili meçhul cinayet varmış. Bu cinayetleri cinler mi işledi!
Ağalarımız karışmasın da çözülsün şu kördüğüm.
Bizlere düşen, dilimizden düşürmediğimiz yargıya güvenmektir.
Birilerinin caddelere, parklara el bombaları bırakarak bu işi sulandırma çabalarını kimse anlamıyor mu sanki!
Bu kadar zıtlıkların bir arada bulunması bir türlü anlaşılamıyormuş.
Dönüp Avrupa ülkelerine baksınlar. Bunlar binlerce kişiyle örülü bu tür örgüyü yıllara yayarak çözdüler.
Peki, benim ülkemin halkı gerçek bir demokrasiyi hak etmiyor mu?
Neyimiz eksik?
Bu gümbürtüde işten çıkartılanların sesini duyuran yok!
İşsiz oranı bir ayda yüzde on artmış.
Yine olan gariplere oluyor yani.
Bekleyelim bakalım.
Az kaldı… Şu “Deniz Feneri,” dosyaları bir gelsin, o zaman görelim, o zaman karar verelim; yargı siyasal bir baskının altında mı bağımsız mı?
Bu halk sanıldığı kadar saf değildir.
Saflık aşkımızdadır.
Yüreğimiz sevdiğimizin adını çınlattıkça gönül bahçemizin baharı hiç bitmez bizim.
Uzaktan sevmeyi de sevdayı süzmeyi de iyi biliriz.
İyi biliriz sevginin de insanın da hasını!
Gün gelir, sevdiğimizle yağmur altında el ele gezmek için, ömrümüzden yıllar bağışlarız Azrail’e; gün gelir bir balıkçı meyhanesinde şarabımızı yudumlarken bir taş plaktan dinlediğimiz şarkıda buluşuruz aşkımızla.
Biz böyleyiz işte.
İster bu memleketin suyundan, isterse toprağın huyundan diyin! Kolay kolay değişmeyiz.
Gönül yolunda başımızı eğmedik; yüreğimiz pak, alnımız ak çıktık sevdanın huzuruna.
Şimdi sıra, memleketin geleceği için dik durma zamanıdır.
Biz de bu memleket aşkı olduktan sonra, ağzımızdan çürük dişlerimiz çekilirken, canımız yansa da gülümseyeceğiz.
Ve yürümeliyiz; yürüyeceğiz!