VATANDAŞ NAZIM DEVLETE KARŞI
VATANDAŞ NAZIM DEVLETE KARŞI
“Toprak doyurası gözleri doymuyor.”
Böyle diyor “ iade-i itibar “ edilen yeni vatandaşımız Nazım Hikmet. Oysa şairimiz onların var sanılan itibarlarını geri vermemek üzere alaşağı etmişti uzun yıllar önce.
“Çok çok para kazanmak istiyorlar. Ölmemiz, öldürmemiz lazım geliyor, çok çok para kazanmaları için.” Hafızı kapital olmayı beklese de, en sevdiği gazel Anti-Duhring’i Engels’in. Ve Lenin’in mezarının başında nöbet tutuyor. Partisinden koparmaya da kimsenin gücü yetmiyor Hikmeti.
“Elbet de aşikare yapmıyorlar bunu :
renk renk fener asmışlar kuru dallara,
yalanları salmışlar yollara,
hepsinin de kuyruğu telli pullu.”
Kapitalizm, aynı zamanda bir illüzyon sanatı. Gözlerimizin içine bakıyor ve uyutuyor bizi. Yoksa bu kadar yıkıcı olup da ayakta kalması nasıl izah edilebilinir. İnsanın aklıyla oynuyor. Beşikten mezara kadar sürecek olan ve yaşamın hiçbir alanını boş geçmeyen bir yalan değirmenin içine doğuyoruz. Bitmeyen lanet bir gösteri. En fazla eşit olunmadan da özgür olunacağı düşüncesine kadar izin veriyor. Öte tarafa geçenlere ise etmediğini bırakmıyor. Çünkü alarm zilleri çalmaya başlıyor. Biraz ilerisi yıkımı kapitalizmin.
Nazım eşit olunmadan özgür olunamayacağını biliyor. Bu yüzdendir yıllarca hapisliği. Vatan hainliği, Rus uşaklığı bundandır.
“Davullar dövülüyor pazar yerinde
çadırlarda kaplan adam, denizkızı, kesik baş,
pembe donlu cambazlar tellerin üzerinde
hepsinin de yüzü gözü boyalı.”
Herkes, her şey yalan söyleyebilir mi? Mösyö Poriot’un bir davasında söylüyorlar. Gözlerinizin içine bakarak söylerler. Böylesi daha inandırıcı olur çünkü. Zaten siz hazırsınızdır inanmaya. Böylesi sizin için de uygundur. Psikolojik bir an her zaman vardır. Ve tesadüf, adam bıçağı saplarken hep başka bir tarafa bakarız.
Nazım görüyor. Katili işaret ediyor.
Bükemedikleri bileği öpmüyorlar. Ne yapıyorlar peki? Dejenere etmeye çalışıyorlar. Che’den tişört, Deniz’den dizi, Nazım’dan vatandaş yapıyorlar.
Nazım’ı vatandaşlıktan atıyorlar, ama nüfustan düşmeyi unutuyorlar. Peki, nüfustan ne zaman siliniyor. Yakın yıllarda, Ecevit’in son başbakanlığında, vatandaşlığının geri verilmesinin tartışmaları arasında.
Burjuva hukukuna göre bile haksız hükümler giyip infazları yapılan ve davaları zaten düşmüş Nazımı, Frankfurt’a götürülmeyip; o Moskova’da kalsın oraya yakışır dedikleri Nazımı vatandaş yapıyorlar aniden. Bakın bunun adı AKP’nin demokratik açılımı olur yarın, Kürtçe TV gibi, alevi açılımı gibi. Biz aldık olmaz, onlar verdi olur. Sol yıllarca Nazımın vatandaşlığı ve mezarının ülkesine getirilmesinin mücadelesini verdi. Bu başarıysa, solun başarısıdır. Bir itibar kazanılacaksa devlet kazanmaya çalışacaktır Nazımın itibarından. Yarın yeni bir sıkışmada, yeni bir seçim üstü, yeni toplumsal kanallar açmak için eğer uygunsa Nazımın mezarını da getirirler, devlet töreniyle imamlı defin de yaparlar.
“Aldanıp aldanmamak,
iste bütün mesele.
aldanmazsak: varız!
aldanırsak: yok!”
Gün olur İstanbul Boğazının girişine dev bir heykeli yapılır Nazımın. Gelen geçen gemileri selamlar. Tuna’nın mavileşip Kadıköy iskelesine çarpan sularını selamlar, İstanbul’u selamlar, emekçileri selamlar. Nazım’ı vatandaşı yaparız biz kendi cumhuriyetimizin.