- 1068 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Madımak Katliamı ve Devlet Faşizimi
Sivas’ta 2 Temmuz 1993 devletin bizzat teşvikiyle yakılarak öldürülen 33 aydınların ve sanatçıların ölümünün üzerinden 19 yıla yakın bir zaman geçmesine raǧmen, devlet gerekli duyarlılıǧı göstererek Alvilerden özür dilemek şöyle dursun, nerdeyse bir katliam daha yapmak için adeta fırsat kollamaktadır. Katilleri tutup yargılayacaǧı yerde, onları kendi elleriyle saklayıp kollayarak bir kısmını yurtdışına, bir kısmını da Şevket Kazan’ın yardımıyla aklayarak ödüllendirmiştir. Bu katil şeriatçı, cumhuriyet düşmanı vatan haini daha sonraları hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlıǧı hem de Türkiye Cumhriyeti Devleti’nin adaletinden sorumlu adaletsizlerin bakanlıǧını yaparak ne kadar gerici gürüh varsa hepsini aklayarak ya serbest bırakmış ya da başka adlar altında Avrupa ülkelerine göndermiştir bu katilleri. Hatta bu katiller cezaevlerinde cezalarını çekerken bazılarının eşlerinin hamile kaldıǧını o zamanlar “Hürriyet Gazetesi” bile yazmıştı. Nasıl olurda cezaevinde cezasını çeken birisinin hanımı hamile kalır diye sormayın bu gerici gürühlar muhakkak onun da bir yolunu bulmuşlardır.
Yine bu günde günlük gazetelere iş saatim gelinceye kadar bir göz atmak için kuytu bir kahve köşesinde hem Almanca Gazeteleri, hem de Türkçe Gazeteleri tarıyorum bir şeyler okumak için. AKP – Ergeneokon yalanlarını okurken, AKP’nin Felsefesi’ni, parti programını içeren ve eski Milli Görüşçüler’in sitemle ayrılan üyelerinin ve bazen de beyin takımlarının o ünlü yalancı ve şeriatçı N. Erbakan’ın biyografisini ve süreç içerisinde kendi aǧzıyla cumhuriyete ve Atatürk’e hakaretlerini içeren bir iki kitabında sayfalarını karıştırıyorum. Kazmayı vurdukçe kilden fışkıran su kaynaǧı gibi bu güne kadar öǧrenemediǧim bazı gerçekleride böylelikle öǧrenmiş oluyorum. Vahim olan durum ise böyle bir insanın taptıǧımız Ecevit’le beraber 1970’li yılların ortalarından itibaren kurduǧu hükümetler döneminde örmücek kafalıların devletin en büyük titizlik göstermesi gereken “Milli Eǧtim Bakanlıǧı’nın” kadrolarını ele geçirmek için inanılmaz bir gayretle Cumhuriyeti yıkmak için gösterdikleri çabaları daha yakından görme olanaǧını elde ediyorum. Ve böyle kadroların zaman içinde nihai hedeflerinin “şeriat” olduǧu gerçeǧinı istemeden bir kez daha öǧrenmiş oluyorum. Bu olay tarihselleştirilmek istenirse, bu zihniyeti taşıyan partilerin hepsi deǧişik isimler altında aynı amaç için Türkiyem’e nasıl bir zehir şırıngaladıklarının acı gerçeǧini duygularımla yaşıyorum yazmak için. Bu partiler; 1970’li yıllardan beri o kadar isim deǧiştirdiler ki, kendi devletleri bile kapatmadan usandıǧı için son Anayasa Mahkemesi kararıda aslında bu yönde verilmiş bir karar olmasına raǧmen gizli bir sopayla AKP bundan kılpayı kendini kurtardı. Ya da diǧer bir deyişle, 11 asil öyeden sadece kendi adamları olan dinci bıyıklı Özalın atadıǧı birisi dışında 10 üyede bu partiye sen katilsin, am asana şimdilik bir ceza vermiyoruz diyerek büyük bir yanılgıya da düşmüş oldular, bu saygıdeǧer insanlar. Partilere gelince, bunlar Milli Selamet (benim için selametsiz) Partisi, daha sonar Refa (refahsızlıǧın partisi) ve en son olarakta Adalet ve Kalkınma (adaletsizliǧin ve kalkınmanın düşmanı) Partisi olarak Türk Siyasi Tarihi’nin karayobazlarını iktidara taşıdılar. Olaya tarihi açıdan bakıldıǧında Osmanlı’da durum pek farklı deǧildir. Bu devlet varlıǧını sürdürürken kendi halkına karşı yaptıǧı katliamlarıda bütün aymazlıklarına raǧmen gizleyememiştir. Hatta gerici şeyhülislam gürühları tarafından bütün ilerici padişahlar katledilmiştir (36 Padişahtan14’ü resmen katledilmiştir, bir hainde I. Dünya Savaşı’nda İslam düşmanı kolonist İngilizlere ait bir gemiyle Türkiye’den kaçmıştır). Ya da bundan once yetişen İslam Alemi’nin ve dünyanın en eski tıp bilimcisi İbni Sina şarap içtiǧi için dincilerin gazabından kılpayı kurtarmıştır kendisini. Bu yüzden ömrünün büyük bir kısmını bizdeki aydınlar gibi cezaevlerinde geçirmişlerdir. Anlaşılmayan tek gerçek ise, bu gün gerici kesimin bu adamla öǧünmelerini tarih bilmeyenler için normal sayıyorum ama bir o kadar da yadırgıyorum… hatta Avrupa’nın bir çok kentinde İbni Sina Enstitüleri kurarak ne kadar bir ikiyüzlülüǧe sahip olduklarını kendi kendilerine ısbatlamanın zevkini yaşıyorlar. Ebussud, Kuyucu Murat, Yavuz Sultan Selim gibi katiller Osmanlı’nin en azılı adamlarından sadece bir kaçıdır. Örnekler sayısızca uzatılabılir, ama sanırım buna gerek yoktur burada.
Konuyu bir örnekle daha da somutlaştırmak için sayın araştırmacı ve gazeteci yazar Metin Gür’ün; “Şeriat ve Refah” adlı kitabının 109. sayfasından bir alıntı yapacaǧım. Kitap 2000’li yılların başlarında yazılmasına raǧmen çok aktueldir. Deǧişen tek şey ise sahnedeki aktörlerdir. Bu günkü aktörler ise dünkülerini aratmayacak kadar vahşete hazırlardır. Kitaptaki bölümün başlıǧı, “Milli Görüş İslamın Neresinde?” sorusunu sormaktadır. Bu bölümde ise sayyazarımız; Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’na 14 yıl hizmet vermiş ve sonra teşkilatın içindeki kirli yapılanmayı gördüǧü için ayrılan Fikri Emanet adlı duyarlı, iyi niyetli, haksızlıklara karşı kendi gücü oranında karşı gelen bir din adamıdır. Bu zat 1979 yılında 1979 yılında Diyanet İri Başkanlıǧı tarafından bir din görevlisi olarak Almanya’ya gönderilmiştir. Görev süresi bittiǧinde ise bu görevli Almanya da kalmak için AMGT’ına giderek hizmette bulunmak istediǧini söyleyerek görevine başlar ve bu teşkilatın üst basamaklarına kadar gelir. Geldikçe de haksızlıkların, dalaverenin, üçkaǧıtçılıǧın, dolandırıcılıǧın o zamanki Refah Partisi’ne ve Erbakan’a paraların nasıl ulaştıǧını anladıǧı anda teşkilatta ayrılma kararı alır:
- Ayrılmama, AMGT’nın İslam prensiplerine gore çalışmaması neden oldu. En önemli ayrılık bu. İslami usullere gore hiç bir yönetim yok. İslama gore yanlışlıklara muhalefet etme hakkı vardır. Ama AMGT’yi ellerinde tutanların demokratik bir tartışmaya bile tahamülleri yok. Teşkilatı, İslama uygun olamayan yöntemlerle yönelltikleri halde, dışarıya karşı İslami görünüm içindeler. Askeri bir terim olan „Emir komuta anlayışıyla çalışırız“ diyorlar. Askeri mantık. Bunlar Erbakan’ın askerleri. İslamda mutlak itaat yüce Allahındır. Hz. Peygamber’e bile itaatın konuları Kuran’da belirtilmiştir. Emire (başkan) itaat sadece maruf olan konulardadır. İslam da dayatmacı bürokratik bir mekanizma yoktur. Allah korusun, bunlar bir iktidara gelirlerse, kimseye hayat hakkı tanımazlar. […] Bu kafa ile islam alemi adam olmaz. Batı toplumu iç dinamizmini kritikle saǧlıyor. Bir islam aleminde buradaki kritikler olsa insanı asarlar!..” S. 109 – 113.
Görüldüǧü gibi inancını insanca yaşamak isteyen sıradan iyi niyetli, güzel kalpli bir insanın kendi çatısı altında insanca barınıp yaşamasına imkan dahi vermiyor, kendi prensiplerini uygulamak için. Bunun amacı ise son 20 yılda Türkiye’nin gündeminden düşmeyen ve RP – DYP kualisyonları ile en uç noktalara ulaşan ve 2002 yılından beri de AKP (Adaletsizlerin ve Kalkınma düşmanlarının partisi) doruǧa çıkan ve İslamiyeti politikaya taşıyan bu partiler aynı anda yeşil sarıkla fötr şapkayı birlikte taşıyabilecek kıvraklıǧı gösterecek kadar riyakar bir yapıya da sahip olduklarını belgelemektedir bu kitap ve buna benzeyen kitaplar. Milli Görüş veya buna benzer teşkilatlar gizli işler ve parasal güçleriyle Türkiye’de adım adım bir şeriat devletinin kurulmasının alt yapısını oluşturarak hızla yollarına devam etmektedirler. Türkiyede bir şeriat devletinin kurulması hazırlıkları çerçevesinde 35 binden fazla militan gizli ve açık eǧtimden geçirilerek tehlikenin boyutları kendi itiraflarıyla belgelenmiş durumdadır. Hatta bir çok alanda Alman Anayasayı Koruma Örgütü bu konuda duyarlılık göstererek bir çok derneǧin kapısına kilit vuruyor.
Bu yetişen militanlar şeriat gücünün vurucu timlerini oluşturdukları için çekmecede bekleyen silah gibi tetiǧi çekmeǧe hazır tabanca gibi hazırda beklemektedirler. Bu tabanca ve dinamitler günü geldikçe bekletildikleri yerden alınarak devletin bilgisi dahilinde katliamlar yapmaktadırlar. Yine bunun için tarihin derinliklerine giderek tozlu raflar arasından kaynak aramamızada gerek yoktur. Öyleki Türkiye Devleti’nin İçişleri Bakanlıǧı’na baǧlı polis teşkilatı Fetullah’ın dümen suyuna takılıp giderek, şeriatçı bir yapılanmanın belgelerini parlementodaki bir kaç gözüpek cesaretli hala insan olmanın onurunu koruyan milletvekili sayesinde yıllardan beri anlatılmaktadır. Bu Kurum ve Milli Eǧtim Bakanlıǧı günümüzde Atatürk İlke ve İnklaplarından tamamen uzaklaştırılmış şeriatçı kadroların hakimiyeti altına girmiştir. Bunlar gelişip güçlendikçe şeriat provalarınıda dişlerini gıcırdatarak göstermektedir. Öyleki en son meydane gelen İstanbul’daki Gazi Katliamı, Sivas Katliamı, Çorum Katliamı, Maraş Katliamı olayların vahşetini gözler önüne sermektedirler. Eǧer bu katliamlardan sadece Çorum katliamına bir göz atacak olursak olayın devletin resmi bir cinayeti olduǧnu görebiliriz. Hatta daha sonraki dönemlerden katillerden bir çokları itiraflarda bulunarak, böyle olaylarda Vatan – Millet – Sakarya ayaklarıyla uyutularak suç işlediklerini belirtmişlerdir.
Gelelim günümüze kadar sürüncede bırakılan bu yakın tarihimizin kanlı “Sivas Olayı” ölen 33 aydın insan için tarihi bir anıt, müze ya da başka deǧerli bir bina yapılacaǧı yerde, devlet buna bizzat engel olarak faşizan ruhunu göstermektedir. Karamollaoǧlu ve Gazioǧlu kafalı bu vahabistler kuduz salyalarını akıtarak bu günde ellerini kollarını sallayarak gezmektedirler. Devletin kilit görevlerine gelenler ise o salyangozları aratmayacak kadar gerici ruhlara bürünerek kinlerini yeri geldikçe kirli bir biçimde kusmaktadırlar çevreye zehirli virüslar yayarak. Bu olayın olduǧu yer bu gün bir çiçekci dükkanı, restaurant ve çeşitli dükkanlar yapılarak ölenlerin aydın ruhlarına ihanet edilmiştir.
Gürühlar “Cumhuriyet burada kuruldu, onu burada yıkacaǧız” naralarıyla yürüyen katil sürülerine devlet güvenlik güçleriyle sahip çıkarak insanları diri diri yakmıştır. Zamanın belediye başkanı olan karayobaz karamollaoǧlu ise “gazanız mübarek olsun diyerek” it sürülerini galyana getirmiştir. Acı olay Ulu Önder Atatürk’ün ülkesinde olmuştur ve "12 Eylül Faşizmi" böylelikle meyvelerini vermeǧe başlamıştı. Sayın araştırmacı yazar Murat Belge’nin söylediǧi gibi: Kenan Evren, memlekette hangi kahveye gitseniz beş – on benzerini bulabileceǧiniz bir tipti. Türkiye’nin öbür siyasi önderleri toplumun vasatisinin üzerindeki insanlardı. 12 Eylül Faşizminin lideri K. Evren ise “sallandıracaksın ellisini…” diyenlerden farksızdı. O’nun farkı sadece sallandırma imkanına gelmiş bir konumda olmasıydı. Bu katil elinde ayetlerle bü günkü sürülerin yaratılmasından birinci derecedeki sorumlu insandır. Talihsizlik ise bu adamın hala yargı önüne çıkartılmamış olmasıydı. Cesaretli bir savcı olan Adana Cumhuriyet Savcısı iken 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren Kenan Evren ile 4 kuvvet komutanının yargılanması için 28 Mart 2000 tarihinde iddianame hazırlayan ve ardından da meslekten ihraç edilen Sacid Kayasu, son gelişmelerden umutlu olduğunu söyledi. Kayasu , Ergenekon soruşturması ile 12 Eylül’ü yapan eski generallerin de yargılanabileceği ümidini taşıdığını söyledi. Bizimde ümidimiz bu insan kılıklı yaratıkların bir an önce bizim sıradan insan olarak yargılandıǧımız gibi yargılanmalarıdır. Adalet ancak böyle yerini bulabilir. Yargıda, katliamda yılların geçmesi deǧil, adaletin yerini bulması prensibinin geçerli olması dileǧiyle… Bütün ilerici, demokrat, aydın güçlerin birleşerek şeriat tehlikesine karşı dikl durulması gereken zaman çoktan gelmiş ve geçmiştir. Sivas’ta sadece Aleviler yanmamıştır. Yanan insanlık, hümanistlik, hoşgörü, demokrasi, hukuk, ahlak, siyaset ve aydınlık yarınlardır. Kendine insanım diyen herkesin gücü oranında insanlık için çaba harcaması dileǧiyle…Bu duyun-i umumiyeciler güzel ülkem Türkiye’mi aydınlıǧa çıkaracak kapasiteden yoksundurlar. Aklın hükmettiǧi bir dünya dileǧiyle.
Hasan Hüseyin Arslan, Heidelberg, 16/17.01.2009, gece saat 01:27‘de
YORUMLAR
Bizde itin azginina yavuz denir, bu it 40 bin aleviyi katlettigini gerici osmanli tarihi bile inkar etmedigine göre bir tane arap dini taasubunun kendini bana karsi savunmasi gayet normaldir. Sana bir kitap tavsiye ediyorum: Padisah Analari" diye Ali Kemal Meram'dan. O dönme devsirme Türk düsmani padisah bozuntularinin gercek kimligini ögrenmen icin. Türkiye ne kadar gericilesmis. Atatürk uyansa acaba bu 12 Eylül bozuntusu fasitler icin neler söylemezdiki.
Bu yaziyi kimseye begenilmek icin yazmadim, tarihin katliamlarla dolu oldugunu görmeyen körlerdir. Bu körlük ameliyatla bile düzeltilmez, cünkü bozukluk beyindeki organlardan geldigi icin beyni olmayanlarin veya bu organi bozuk olanlarin aldirmalarina aldirmayacagim. Özgür bir dünya icin bu yazimi kaleme aldim.
Heidelberg, 17.01.2009, saat 19:38'de
Bizden olmayan gericidir düsturu ile kaleme alınan, siyasi kimliğini öne çıkaran, kendi gibi düşünmeyen çoğunluğu, kendi gibi azınlığın tahakkümü altına almaya çalışan bir yazı. Her görüşü bir yana bırakalım, Yavuz Sultan selim gibi cihan padişahi, cesareti sayesinde çok kısa bir saltanat döneminde büyük topraklar kazanan ve İslâmiyetin kılıcı olan bir insana katil damgası vuran, yaratılış gayesinden bi-haber Allahı ve onun kanunu olan Kur'anı Kerimden habersiz sadece bir yaratık olarak yaşamaya çalışan güruhun fikirleri ile elindeki çamurları sağa sola sıçratan bir yazı.
siyaset kokan, kendince bilgili olduğunu sanan, düşüncenin ürünü. Çorum olayları ve benzerlerinin Türk milletinin başına kimler ve ne için sarıldığını anlamak istemeyen, taraflı görüş ve düşüncelerin bu millete vermiş olduğu zararları telefi etmenin maliyeti çok ağır oluyor maalesef.
Biraz insaf, biraz izan.. Almanya'dan bakınca böyle mi görülüyor TÜRKİYE?
Devlet yeni katliam hazırlığında derken neyi kastediyorsunuz. Tamamen ajitatif ve provakatif bir yazı hazırlamışsınız. ALEVİLER ne çektiyse sizin gibi EDEB ERKAN bilmez, tatlı su kalemlerinden çekmiştir. Bırakın artık Alevilerin yakasını...
1- Siz önce saygı nedir bilmeyen edepsizlik takınan birisisiniz.
2- Osmanlı Soyundan yani Türk soyundan olmayı kabuledemeyen bir vatandaşsınız.
3-Neyin ezikliğini yaşıyorsunuz bilmiyorum
4-Biz müslümanız öyle kalacağız, kabullenmeyen kendi inancını seçer öyle yaşar.Biz karışıyormuyuz
5-Fethullah diyerek tüm polis teşkilatını zan altında bırakıyorsunuz.
6-Ağır hakaretlerle dolu yazınızı gidin cumhuriyette, işçi partililerin gazetelerinde, bilmem neyin gazetelerinde yazın.
7-Gerçek diye sunduğnuz saçma sapan dangalakla yazılmış ipe sapa gelmeyen yazınızı esefle kınıyorum.
8-Size cahilliğinizden ötürü üzülüyorum.
9-İnancınızı açıkca ortaya koymuş olduğunuzdan burayı haketmediğniizi düşünüyorub.
10- Ben Türküm, Müslümanım şeref ve gurur duyuyorum.Sizin gibi olmadığım için Yüce Allaha şükrediyorum.
11-Devlet katliam yapmaz. sizin gibi düşünen insanlar beyinlerinde canlandırır bunları.
12devlet neden alevilerden özür dilesin ki, aleviler zaten kardeşimiz ve iç içeyiz, peki Siz Kimsiniz?
13-Adı sanı duyulmamış Murat denen şahıs yani yazar (!) kim
14-Ben Alman değilim,sevmem zaten SENİDE SEVMEDİM. Hadi kardeşim defol buradan DEFOLLLLL