AŞK-I SEMÂ
Derin sevdaların kâinatında döneriz; aşkın denizine dalıp kendinden geçen akıl misali… Aklın kara kışı ne kadar direnebilir ki aşkın yakıcı güneşine… Nefs imiş yolları gizleyen ve akıl imiş yolları yokluktan ayıran… Yalnızlıktan ümitsizliğe düşecek olursan güneş gibi bir sevgilinin gölgesine sığın… Bırak yolları, o getirsin sana güneşleri, sen aklının kara kışını avutmaya bak, yanacaksın… Ruhunun aynasında ilahileşen o sevdaya toprak gibi bak; bahar gelip sana en güzel çiçeklerini sunduğunda ve son gül goncası dalında tomurcuklandığında bülbül olacaksın…
Kurumuş ağaca çiçek açtıran aşktan başka ne ola ki? Köklerinin esaretini, mahpusluğunu, kırıp başını semaya çevirten kudret aşktan başka ne ola ki? Dallarına tüneyen kargaların hazan çığlıklarını bülbülün gül dalında saçtığı nefeslere yeğleten aşktan başka ne ola ki? Gece gündüz demeden saçlarını okşayan rüzgâra bir anne şefkatini ve bir çocuğun masum gülümsemesini katan aşktan başka ne ola ki? Görmez misin a oğul bütün kâinat, cümle âlem, aşk ile dönmekte. Aşk ile dön sende derin sevdaların kâinatında… Aklından kurtul, ruhundan kurtul, nefsinden de kurtul! Bildiğin bütün yolları çıkmazlarda bitir, en nihayetinde yanacaksın…
Güneş çekip giderken bir başka âleme ve gün dönerken geceye içine yerleştirdiğin o güneşe toprak gibi bak… Yalnızlıktan ümitsizliğe düştüğün vakit gölgesine sığınacağın tek sadık yar o toprak olacak! Ruhunun aynasında yanık bir ağıt duyumsadığında ve bütün renkler gün batımındaki kızıla çalındığında aşk ile yanacaksın… Ruhunun aynası sevgilinin yüzüdür; surete karşılık gelen aynalara benzemez ve onlar gibi kırılmaz kolayca… Seni bu denli yakacak olan da suretini göremediğin o aynanın nurudur…
Aşk ile birbirlerinin gözlerinin içine derinlemesine bakanların görecekleri tek suret kendi yansımalarıdır. Ne kadar seversen o kadar yansırsın sevgilinin ruh aynasından. Sevginin kıyasa ihtiyacı yoktur; ne kadar yansıdığın değildir aslolan ne kadar sevdiğindir hiç var olmadan… Karanlık geceleri aydınlık sabahlara eriştiren güneşin doğuşunu bekleyen uykusuz gözler midir yoksa gece gündüz nedir bilmeden sema eden semazenler midir? Pervane öleceğini bile bile neden giderse ateşe ol sebepten döner bütün sema edenler… Ol sebepten dolayı Sema (e)der, Ateş pervaneye…
Yansımanı benden başkasının gözlerinde görürsen onu hayal bil… Sana ölümüne kanat çırpan ve bundan hiçbir emeli bulunmayan tek pervane benim… Ateş de benim yanmakta olan ama Sema, sensin yakmakta olan. Ben kara kışım sen güneşsin doğmakta olan. Ne kadar dayanabilir ki kış gönlünün yakıcı güneşine? Hangi aynada tecelli bulur bu nefes ve hangi ayna kırılmadan suretinin ötesine geçebilir... Hangi varlık bu aynayı bu kadar buğulandırabilir, bir bahar sabahı ezgilerini gönlüme döken bülbülden başka…
Yüce dağ başlarında, nehirlerin hırçın akışında, denizlerin dalgasında, gecenin karanlığında, gündüzün aydınlığında, sureti aynalar karşısında sema ederim. Sema (e)derim bütün yolların bittiği çıkmazlara. Semai olan aşkın kırılacak bir aynası da yoktur çünkü ayna çoktan kırılmıştır… Seher vakti kızıllığına bürünen gökyüzünden öğrendiğim çok şey var ama öğrendiklerimin en kıymetlisi aynı renkte batacağıdır güneşin doğduğu yerden…
Devrik cümlelerle kurulmuş bir hayatın tınısında şarkılar söylüyor olsam da içimden akıp geçen nehirlerin çığlıklarını hiç kimse susturamaz… Bu dünyaya çıplak geldim ve bugüne kadar giyindiğim en güzel elbise kelimelerim oldu, annemden sonra… Bugünden sonra semailiğine inandığım o aşka öleceğimi bile bile kanat açacağım. Pervaneyi var eden de yok eden de ateş; ben zaten alışığım özgür dağ başlarında sema etmeye, deli divane dönmeye kâinat misali. Şimdi sana da öğreteceğim; aç kollarını, kapat gözlerini ve tutun sevgilinin ruhundan yansıyan ışığa…
Yanacaksın!..
YORUMLAR
Ne kadar seversen o kadar yansirsin sevgilinin ruh aynasindan,simdi sana öğreteceğim ac kollarini, kapat gözlerini ve tutun sevgilinin ruhundan yansıyan ışığa.özümseyerek okudum yazınızı, tesekkur ederim.saygilarimla