- 639 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ONURLU ÇOCUKLAR
Aile dayanışmasını güçlendiren en önemli faktörlerden oluşan bireylerin birbirlerine duyduğu saygıya dayanmaktadır. Ve uyum içinde yaşamalarının birbirlerine düşkünlükleriyle de görünür. Buna benzer olayların insanlar arasında oluşturdukları ilişkiye de bir pay biçmek gerekir ise her insan kendine verdiği görevleri sınıflandırmaya göre ‘‘yapacağı ve yapamayacağı’’ prensipleri işlemekle mesuldür. Bu prensiplere güven de eklenir. Her insan karşısındaki insana duyduğu güveni azalacağını veya artacağını düşünmeden önyargıya başvurmaktadır. Bunlar duyguların kazasını önlemek için başvurulan veya kişilik sözleşmesini zedelememek için uygulamaya hazır maddeleri kullanırlar. Yani tam manasıyla insanın insana uyguladığı güven unsurlarını oluşturan yaklaşımları incelemektedir.
Hani derler ya ‘‘ipin bir ucu sende’’ nasıl veya karşınızdaki insanın güvenilir olduğunu görmek için ipin bir ucunu ona vermelisiniz, ama bunu bile bile yapmalısınız sadece karşınızdaki insanın hata yapmasını beklemelisiniz eğer gerçekten hatalı veya güvenilir olmadığını hissediyorsanız ona verdiğiniz güven yolunu kesebilirsiniz. En doğrusu da bu değilmidir? Hemen bir çırpıda karar vermemelisiniz. Bu uygulamayı aşk için veya dost olabileceğin insanı test etmek içinde kullanmalısınız. Her konuda. Örneğin bir ustanın yanına yardımcı olması için çırak alması gerekiyor ve tek başına işleri rayına oturtamıyor ve bir çırak alıyor. Onun güvenilir bir çırak olmasını test etmesi için masaya veya bir köşeye para saklıyor veyahut unutmuş gibi gösteriyor. Çırak bu parayı ustasına vereceği yerde kendi cebine atarsa o çırağın güvenilir olması imkânsızdır. Tam tersini de düşünün çırak parayı ustasına veriyor ve bir müddet sonra ustası dükkânı ona teslim etme kararını alıyor… Sonuçta ustası ona bir ip uzattı, gerektiği yerde kesebilir veya iyice uzatabilir. Bu karşınızdaki insanın testi geçmesi veya kalması önemli değil bu uygulamanın işe yaradığını görmelisiniz. Ama şunu da belirtmek isterim; usta öyle yaptı diye siz de bir köşede para unutmayı sakın düşünmeyin. Ona duygularınızı emanet edebilirsiniz. Sırlarınızı paylaşmayı deneyin, hepsini değil tabi ki birkaç tanesini mesela sizi sarsan olaylar size kalsın paylaşım gücünüzü ona verebilirsiniz. Sizin o anki durumunuza göre değişecektir(kişiliğinizi göre).
Şuan da en önemli sıkıntınız nedir? Veya sizi(toplumu) korkutan olaylar olarak sınıflandırma yaptığımızda?
Sokak Çocukları…
Aslını söylemek gerekirse korkmanıza birşey demiyorum ama Sokak Çocuklarından siz ne kadar çok korkuyorsanız inanın ki onlarda sizlerden o kadar çok korkuyorlar. Savunmasınız bir zayıf bir insanın mafyanın eline düştüğünü farz edin veya bir tefeciye borçlanan insan olarak da görmelisiniz. Her konu da suçsuz bir insanın aile ile bağını koparmasıyla başlıyor ama bu sadece sokakta yaşayan insanlar için geçerlidir veya amacı için sokaklara düşen, özgürlükle tanışmak isteyen kişilik haklarını savunanların çocuk ve genç olmasıdır. çevreye kazanılma güveni taşıyan insanları toplumdan uzaklaştırmak doğru değildir. Oysa toplumun büyük bir bölümü onları hep uçucu maddeler kullanan ve hep insanlara zarar verenler olarak görüyor.
Toplumdan dışlanmış bir bireyin ne kadar huzursuz olduğunu görebilir misiniz? Hayat herkese göre aynı gitmiyor. Herkese farklı figüranlar sunan şu dünyanın sadece gelip geçici değil her insanın bir ders alması veya sınavdan geçmesi için önümüze çıkan engelleri görmemizi sağlayan fani hayatın bir rüya olduğunu hepimiz biliyoruz. Yaşanmış hayatın geçmişi sahnelerle doludur. Bir sahnesinde duyduğunuz acı olaylar, bir sahnesinde yalnız kaldığınız anılar, bir sahnesinde ise insancıl yaklaşımımız vardır. Bu dünyada hepimiz bir oyuncuyuz rollerimiz ağır, hafif, olarak ayarlanmıştır ve bir takım yardımcı oyuncu verilmiştir. Belki ünlü bir yıldız olursun. Aniden düşerek yoksulluğa sürükleyen ise yönetmendir (ALLAH) belki istediği sahneyi uygulayamamışsındır. Drama oyuncuları profesyonel olurlar lakin onların kadar dramatik bir oyun sergileyemezler. Çünkü hepsi gerçekten yaşanan acılar. Bilmek kolay değildir! Bir doğaçlama yaparak izlenimleri üzerimize çekeriz fakat sizin veya benim sunduğum oyunun her sahnesini onlarda sundu ve sunumun çıkmazlar olduğunu bilerek her sahnesi acı dolu figüranları görüntülenmiştir. Bir zamanlar adı Mehmet’ti şimdi ise kâğıtlara vurulan bir mührün mürekkebiyle sokak çocuğu oldu. Buna benzer olaylar hergün önümüzde gerçekleşiyor
Onların adı Sokak Çocuğu değil Onurlu Çocuklar olduklarını görmelisiniz. Bir el uzatıp onunda sevgiye muhtaç olduğunu en önemlisi onunda toplumda birey olduğunu unutmamalısınız. Bir gülüşün neşe dolu hayat olduğunu unutmuş olan Onurlu Çocuğun acı katmanlarını kaldırmak o kadar da kolay olmasa bile o kirli kaldırımlardan kurtarmak için sadece gönül beraberliği gerekir. Yani onların yalnız kalmadığını ve biz varız arkanızda diye bilen kaç kişi olduğumuzu göstermeliyiz. Sadece içten içe yanmak onun acısını dindirmez.
Sokakta o kadar insan çalışıyor. Yediden yetmişe ellerinde selpak mendil, kalem, çakmak vb. satan o kadar insan var ki. Kimisi evine bir ekmek götürme derdinde, kimisi kendisinin istediği bir ihtiyacı almak için çalışıyor. Bazıları ise zorla çalıştırılıyor. Bir insan onlara hükmediyor ve sürekli çalıştırıyor. Biz bunları TV kanallarında duyduğumuzda bazen içimiz ürperiyor bazen olur olmadık argo kelimeler ağzımıza dolanıyor. Fakat elimizden hiç birşey gelmiyor bunları önleyecek kadar güce sahip değiliz. Gücümüz yok ama dediğim gibi gönül beraberliğiyle güçlenmek en büyük güç kaynağı demektir. Manevi yardım bile yeterlidir. Onunda sevgiye muhtaç olduğunu aile ortamında yetişen bir çocuğun ergenlik döneminde hissettiği yalnızlıkla eşleştirme yapabiliriz. Yaşam boyunca geri dönülmez yollara girerek nice zorluklara karşı mücadelesini, tek kişilik bir savaştan mağlup gelmeyi isteyenlerden olma gücünü sırtlamış gibi olsa da yükü ağır. Çaresiz olmak ayıp değil; çaresizlikle çırpınan insanı görüp de el uzatmayanlara karşı beslenilmiş bir insancıl duyguyu tetiklemektir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.