- 512 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Kir
Çok uzun zamandır yazmıyor olmalıyım.
Bunu tetikleyecek bir sürü de şey var oysa ki..
Gri günleri hiç sevmem, ıslak betonları da keza. Kış mevsimi pek de cezbetmiyor beni bu şehirde. Yağmurda yürümek güzel olabilir sadece, bi de buğulu camlar ardından yürüyen insanları seyretmek. Ne de vurdumduymaz, ne de lüks lakırdılar bunlar. Ayaklarım yorganımın içinde sıcakken soğuk tabi ki ancak buğulu camları ve yağmuraltı yürümelerini anımsatır bana. Ben hiç sokakta uyumak zorunda kalmadım ki; annem akşamları çorbamı ısıtır da bekler durur beni. Üzerime ancak nostaljik yürüyüşler yaparken yağdı yağmur, ben hiç..... Ben hiç bu işte. Ben hiç.. deyip afili yoksul bi kelamla kapatamıyorum o cümlenin perdesini. Hayalini bile mi kuramıyorum yoksa. Sahi ne zaman bu kadar burjuva olduk. Oysa yoksul bi çocukluk geçirdim ben, "ben küçükken pide ne kadardı baba" diyen kız çocuğu vardı ya, işte o ben’dim. Peki ya şimdi... Hayali bile mi bu kadar uzak.
Sinemizi rüzgara açmaktan söz eder dururduk. Umursamazlık öylesine büyük bi hacimmiş ki, içine girdikçe büyüdü. Ne...O yaşlı amca baskülü önünde oturuyor diye ağlıyor muydum; çok arabeskmişim canım! Zaman belleklerde yeni hatalara yer açmak için hazırdaki iyi yanları siliyor. Bir çocuğun saçının okşanmışlığı, ufak tebessümler,
içe doğru kıvrılmış lastik silgi parçacıkları şeklinde dökülüyor ezberden. Kah halının üzerine yuvarlanıyor, kah sehpalara yapışıyor. Az sonra gelen garson çocuk, kulağında kalemi olan, siliyor susam kalıntılarıyla onları da. Bugün dün’e dair ne varsa çok uzak geliyor. Fakat hava hala soğuyor, ne çare.
Kentin herkesi uykuva davet ettiği saatlerde kendimle uğraşmaktan duyduğum hazzı tarif edemem Roxane. Dün senle karşılaşmak umuduyla bi sürü semtin içinden geçtim. Bi sürü otobüse binip bi sürü durakta indim. Olmadı Roxane, belki de sana hep teğet geçtim. Belki de, ben bindiğim her otobüste sana geldim de, sen görmedin. Belki de..
Bugün öyle insanlar tanıyor, öyle maskelere şahit oluyorum ki; bilmediğim suretine bile düşman kesiliyorum.
Kızma bana,
insanların arasından geliyorum..
YORUMLAR
Ruh diye tabir etmiş olduğumuz o şey herneyse bazen ne üzüntülü ne de mutlu diyemiyeceğimiz bir halin ortasında duru verir, boşluk diyemeyiz ama ona yakın bir duygu içine gireriz...
Nasıl bir duygu geçiti olduğunu anlatmak çok zor olur, yaşayanların bileceği o anlatılmaz duygu geçiti, yaşam kesitlerini daha farklı anlamamızı ve algılamamızı sağlar...
Yazınızını okurken bu duyguları hissettim, belki yanlış bir his olabilir fakat yazının bende var ettiği çağrışımlar bunlar oldu....
Saygımla....
Siz de acayip değişim var maşşallah! Göz değmesin. Üç kere tahtaya vurdum!
"Kuyruk acısı" göndermenizi sevmedim ama, akılsız ağlama yazılarından, aklı başında evrilmeye gidiş iyidir ne olsa, sonra yazım kurallarına dikkat etmek, sonra "bi" ile bir arasındaki sadece hoşluk olsundan öte, anlam farkını görebilmiş olursanız, "tam süper olacak !"..
Sonra sınıfsal ve burjuvazi sözcüklerini yüksek sesle söylemek!..
Ne denir artık? Benden sekiz aldınız. Morella'ya başarılar. :)
Göktürkmen tarafından 1/15/2009 7:50:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
"nsanların arasından geliyorum.."
şimdi içimden geçenleri söyelyeceğim...gece gece edebiyat parçalamak gibi gelecek sana :S
yoketmeye programlı nefes alan varlıklarız işte.bişeyleri kırıp döktükçe daha da umursamaz oluyoruz...her geçen gün daha da ağırlaşıyor yaptıklarımız...
insan neden geçmişini özler ki...
özlemek zorunda bırakılıyoruz...her geçen gün daha da kötüye gittiğimiz için...
sağlıcakla kalasın...