Kartvizit Dostlukları...
Faydacı bir insan mısınız?...Yani attığınız her adım, söylediğiniz her söz, yaptığınız her davranış size bir yarar sağlasın, yaşamınızı kolaylaştırıcı olanaklara fırsat olsun diye mi düşünürsünüz?...
Ne cümleydi ama, anlayan beri gelsin… Efendim kısacası şunu demek istiyorum. En iyisi bir atasözüyle anlatayım. Ne de olsa onlar daha özlü söyler: Her şeyi, nalıncı keseri gibi hep kendinize mi yontarsınız?... Bu da yeterli bir açıklama olmadı, öyle değil mi?.. Hemen ikinci bir atasözüyle daha bir açayım sorumu: ”Sinekten bile yağ çıkaranlardan mısınız?....
Yok yok olmadı!.. Açıklama üstüne açıklama yaptıkça sorum daha karmaşık bir hal alıyor… Galiba en doğrusu, lafı dolandırmadan söylemek, pat diye… Peki öyleyse yeniden soruyorum: Çıkarcı biri misiniz? …
Eyvah, eyvah, eyvah!.. Eğer öyle biriyseniz, size,acımaktan başka yapabileceğimiz pek bir şey yok… Hani insan oğludur bu, birazcık da kendini kollar, düşünür…Bu doğasında var elbet… Ama her şeyden bir çıkar ummak, insan ahlakına, son günlerin gözde sözcüğüyle insan etiğine uyar mı dersiniz?...
Düşünsenize yeni biriyle tanışıyorsunuz, daha kimdir,nedir bilmeden, ne iş yaptığını, neyle uğraştığını öğrenmeye çalışıyorsunuz. Belki gelecekte işinizi görmede yararı olabilir diye. Ve insanlara hep bu anlamda yaklaşıyorsunuz…
Ya da, bir eşin-dostun yemekli düğününe davetlisiniz, onların bu mutlu olayını paylaşmak yerine, bir öğünü bedavaya getirdik diye seviniyorsunuz….
Hadi biraz daha abartalım olayı, ayakkabınız aşınmasın diye normal yoldan yürüyecek yerde, üzerine basacak çim arıyorsunuz…
İnce belli cam bardaktan demli bir çay içiyorsunuz… Ohh keyif ki ne keyif… Ama alabilene… Her yudumda çayın vücudunuza ne yarar sağladığını düşünüyorsunuz… Söyleyin sevgili dostlar böyle bir kimlikte yaşamak, yaşamak mı sizce?
Benim bir arkadaşım var. Aynen bu söylediğim anlayışta… Kendisi, bütün sergilerin, açılışların müdavimidir… Önceleri çok imrenirdim kendisine… Sanata ve sanatçıya böylesine önem veriyor, hiçbir etkinliği kaçırmıyor diye…
Bir gün ısrarla, birlikte bir resim sergisinin açılışına gitmemizi istedi…”Eh hadi gidelim ” dedim…Ben genelde açılıştan, iki –üç gün sonra giderim böyle sergilere… Neyse uzatmayalım… Bir kalabalık, bir kalabalık, duyan gelmiş… İlgimi çekti resimler.. Bir uzaktan, bir yakından bakarak ressamın ne anlatmak istediğini çözmeye çalışıyorum…Dalmış gitmişim…Bir ara şöyle etrafıma bakındım, hayret!... Resimlere bakanları toplasanız iki elin parmaklarını geçmez… Ya, nerde bu insanlar dememe kalmadan, o muhteşem kalabalığın yuvarlak masalar etrafında küçük küçük gruplara ayrıldığını gördüm. Bunlar gezen gruplardı yalnız… Önlerindeki masada yiyecek-içecek türünden bir şeyler tükendi mi hooop başka masaya… Bu arada bir muhabbet, bir muhabbet sormayın gitsin….
Neden sonra, daha salona girer girmez kaybettiğim arkadaşım geldi yanıma.
“Ne yapıyorsun?” diye sordu şaşkın şaşkın…
“Hiiç” dedim,”Resimlere bakıyorum”…
“Ya bırak şimdi resimleri” dedi, ”Bak burada çok önemli kişiler var, tanış onlarla, ilerde belki işine yarar. Hem birkaç lokma bir şeyler ye de akşam öğünün çıksın”…
Bir çırpıda böyle söyleyip kayboldu yine yanımdan…Bir çok kimsenin aynı anlayış içinde olduğunu hissettim…Bu kartvizit dostluğundan sıkılmıştım. Resimlerin yaratıcısına başarılar ve iyi akşamlar dileyip sessizce ayrıldım salondan…
Arkadaşımı soruyorsunuz değil mi?... Çoktandır görmüyorum… Gördüğümde de ilk işim kartımı ondan almak olacak.
Siz olsaydınız ne yapardınız?.....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.