Türkiye yönünü arıyor
Dünya yeniden şekillenirken Türkiye de yönünü arıyor ve doğum sancıları çekiyor.
Dışarıdan seyreden bir fert olarak, anlayabildiğimiz burada üç şık yarışıyor mücadele ediyor,
Ve bu mücadele ülkemizi bazen geriyor sıkıntılara sevk ediyor üzerinde operasyonlar yapılıyor.
Birincisi ve en güçlü olanı; ABD emrinde orta doğuda lider ülke olması isteniyor; Yahudilerinde istediği Kürtlerinde istediği bu.
İkincisi; AB emrinde bu bölgede lider olması isteniyor bunu isteyenler çok güçlü görünmüyorlar ama azda olsa zorluyorlar.
Üçüncüsü; kendi inisiyatifin de İran ve Rusya yanında ama yine lider çünkü şartlar onu zorluyor.
Birinciyi isteyenler güçlü gibi görünüyorlar ve çok zorluyorlar bir cemaat inşa etmişler derin ilişkileri sayesinde, zaten her partide adamları da var, bürokraside de öyle.
Şu gerçek ki her halükarda lider olacak Türkiye fakat bizler zorlamadan normal şartlarda olsun isteriz, yoksa çok canlar yanacak ocaklar sönecek gazze de olduğu gibi.
Bir de zulümle abad olan hiç yok yeryüzünde hele çocukların ve de kadınların cesetleri çiğnenerek bir yere varılmaz.
Oyun içinde oynanan oyunlardan bıkmadık mı? Daha, bırakalım su mecrasına aksın ABD, AB ve herkes istifade eder bu sudan alavere ve dalavere ile bir yere varılmaz.
Saygı ve sevgimle
Salih Yıldız
.
YORUMLAR
Kursun_Kalem tarafından 6/17/2011 10:27:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Dünya 19. ve 20. yüzyıllarda, özellikle 20. yüzyılda kamplaşmalardan ve kamplaşarak ayrışmalardan çektiklerini ne çabuk unuttu? Hâlâ kamplaşma, kutuplaşma istekleri sürüyor ve bir kutubun diğer kutuba/bir kamptakilerin diğer kamptakilere üstünlük sağlama ve hükmetme sevdası nereye götürecek dünyayı? Bizim yöneticilerimiz de kendi gücünün ne zaman farkına varacaklar da birilerine yamanmadan dik durmayı becermek için çalışacaklar ?
Evet... kamplaşmalardan destek bulmak da gerek... ama kendi inisiyatifini onlara teslim etmeden..
İnşaallah yaban bastonlara muhtaç olmadan kendi ayaklarımızın üstünde durduğumuz zamanları da görürüz.. en azından çocuklarımız ve torunlarımız huzurlu olurlar..
Rusya İran hatta Çin de var o cenahta, o tarafa meyilli olanlarda devletin güçlü ama bireyin zayıf olduğu bir düzeni arzu etmek gerekecek. Bahsi geçen ülkelerde durum o şekilde çünkü.Yani devlet milletin emrinde değil, millet devletin emrinde bir düzen.ABD, AB ülkelerinde ise bireysel haklar diğer ülkelerle kıyaslanmayacak kadar üst düzeyde.
Bu ülkelerin, "kendi vatandaşlarına sağladığı imkanlar" ölçü olmalı ama.Başka ülke vatandaşlarına layık gördükleri standartlara razı olmak kabul edilemez.
ABD ya da AB emrinde olmaktan daha farklı bu sanırım.
AB üyesi onca ülke var örneğin, hangisi için "biri diğerinin emrinde" diyebiliriz? Daha 5-10 yıl önce giren Yunanistan Rum kesimi vb. gibi ülkelerin bireysel refah ve özgürlük standartları ortada, imrenilecek gibi.Bir Çinli, bir İranlı, bir Rus bireyin standartlarıyla kıyaslanabilir mi?
Şu önemli sanırım bazı çevrelerde. Millet sürekli devletin emrinde olduğunda, devleti yönetenler sınıfı AB standartlarında yaşayacaklar belki, ama bireyler Çin, Hindistan, İran Rus bireyleri standartının ötesine geçemeyecek. Yönetenler sınıfı, çıkarlarını ve güçlerini kaybetmemek için sürekli bir "iç veya dış" düşmana ihtiyaç duyacaklar.Tanıdık sıkıntılar yani..
Akıllı ve güçlü olmak önemli bence de...
Çoğunluk belki de üçüncü yolu tercih etmektedir - yani kendi insiyatifinde İran ve Rusya yanında olanı - ama ben şahsen AB ile birlikte olmayı tercih ederim. Aklım ve mantığım beni o yöne sevk ediyor çünkü. Kavgalardan,savaşlardan, çekişmelerden en uzak olunacak,huzur verecek tercih bence AB: Yalnız akıllı ve güçlü olmamız her zaman şart tabii.