- 763 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ankara Valiligi'nde Bir Cinayet
Bu gün yine iş olsun diye „boyalı basına“ bir göz atayım dedim. Keşke dememiş olsaydım ve bir göz atmasaydım daha iyi olurdu ve duyarlı bir vatandaş olarak, üstelik ülkesinden zenginlerin ekmeǧini çaldıkları için yurt dışına iyi yaşam umuduyla gitmiş binlerden birisi olarak. Devletin ve sistemin sadık uşaǧı olan „Sabah“ gazetesi bazen yolunu şaşıran genç gazetecilerin ataǧıyla patronların uşaǧı olmayan gözüpek aydın gazeteciler gazetelerin kıyısında ve köşesinde iç sayfalarda da olsa vahim olayları göz önüne çıkararak yinede örnek gazeteciliǧi sergileyebiliyorlar. Onlara halk adına teşekürleri borç bilmenin kıvancını yaşıyorum ve seviniyorum. Ve bu yazıyı yoksulluktan, işkenceden, haksız yere öldürülenlerin ve ölenlerin anısına armaǧan olarak yazıyorum. Hele bunlar bir de devlet tarafından öldürülmüşlerse durum daha acı ve ibret vericidir.
Gazetedeki haberi hiç bir kelimesiyle deǧiştirmeden sizlere aktarıyor ve bu konu üzerine de bir roman yazmak istiyorum. Romanın ismide „Zaten Ailesi de Sabıkalı Ölebilir“. Haber Hitler – Faşizimi’ni ve İsrail Devletinin Filistin’de yapılan katlıamları kadar ürkütücüdür aslında insan üzerine kafa yormak isterse. Çünkü kendileri katliama uǧrayan ve dünyanın en eski milletlerinden biri olan „Yahudiler“ Hitler – Faşiziminin Yahudilere yaptıǧı „soykırımını“, şu anda Yahudiler’de dünyanın gözü önünde ve kameralar eşliǧinde zavallı ve yoksul insanları katlederek suçsuz insanlardan Hitler Katliamının öcünü almaktadır. Orada durum böyle iken dünyanın en güzel konumuna ve özelliklerine sahip „Ülkem“ ise AKP – Faşizimi’nin 1950’li yrdan beri gelişen gericiliǧin öncülüǧünü yaparak Cumhuriyeti, 27 Mayıs 1960 ilerici inklabının ve 28 Şubat’ın öcünü bir kaç zanlı tescilli faşistlerle aynı kefeye koydukları aydın, ilerici, Kemalist ne kadar insan varsa nöbetler halinde ve „ergeneokon“ adı altında suçsuz yere tutuklayarak cezaevlerine doldurmaktadırlar. Aslında şu andaki Türkiye Büyük Millet Mecilisi’nde bulunan 550 ye yakın milletvekilinden belkide 100 tanesinden fazlası orada olmayı haketmedikleri halde ceylan derisi koltuklarda oturarak it dalaşlarını sürdürmektedirler. Dolandırıcılık, sahtekarlık, hırsızlık, vergi kaçakçılıǧı, soygunculuk, hortumculuk, ihaleye fesat karıştırma hep saǧcı, gerici, islamcıların hükümetleri zamanında ayyuka çıkmıştır. Hatta ananız, bacınızım diye elinde anahtarlarla konuşmalara çıkan Tansu Çiller faşisti resmi olarak görevini bırakmak zorunda kaldıǧı gün örtülü ödenekten çuvallarla paraları çaldıǧını o zamanki hükümete yamak olan yaǧcılar bile itiraf ettiler. Ve en çok katliam bu faşist kadın zamanında gerçeklesti Türkiye’de. En çok ilerici, demokrat, devrimci, vatanseverler bu gerici ana – bacı yalanlarıyla ustaları Demirel’i bile geride bırakarak katliamlar bir kadın başbakan olarak tarihe geçti. Bunun aksini iddia edenler sahtekarlardır. Hal böyle iken ik´tidarı ellerinde bulunduranlar sahtekarlıklarla okuma yazma ortalamsı 4 – 5 yıl olan zavallı halkı kandırarak odunları bile milletvekili şeçen bir halk olmuşuz.
Bu kısa exkurstan sonra habere gelerek ülkemizin genel yapısını da bir kez daha görmenin gerçek üzüntüsünü yaşayacaǧız. Haber şöyle başlıyor: Polis kurşunuyla öldürüldüǧü iddia edilen gençle ilgili Ankara Valiliǧi’nin Meclis’e gönderdiǧi yazıda „Zaten ailesi de sabıkalı“ mesajı verildi. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Ankara’da polislerle kovalamaca sırasında hayatını kaybeden hırsızlık sabıkası olan S. Ç.‘nin olayına el atınca ortaya çarpıcı bir durum çıktı. Ankara Valiliǧi, komisyona gönderdigi yazıda, gencin ailesinin „suç haritasını“ çıkardı. Yazıda „babası hakkında hint keneviri yetiştirmekten yasal işlem yapıldı, annesi uyuşturucu ticareti yapmak, esrar maddesi temin etmek ve kullandırmak suçundan tutuklu“, „aǧabeyi hakkında uyuşturucu ticareti yapmak ve esrar maddesi bulundurmak ve iki gasp suçundan kayıt var“ ifadeleri yer aldı. Gencin aǧabeyi içinde, „Çeşitli suçlardan 24 adet suç kayıdının olduǧu ve tabanca ile yaralama ve evden hırsızlık suçundan dolayı Asayiş Şuba Müdürlüǧü’nce halen arandıǧı tespit edildi“ denildi. Valilik yazısındaki çelişkilerde dikkat çekti. Yazıya göre şüpheli polis memuru V.K.., kendisine bıçaklı saldırı olduǧunu arbeda esnasında havaya ateş etmesinden dolayı kurulu bulunan tabancasının istem dışı bir el ateş aldıǧını belirtti. Ancak yazının bir başka yerinde ise ölen . S. Ç.‘nin ayaǧında ya da kafasında herhangi bir ateşli silah yarasının olmadıǧı belirti. Ancak bir başak yerinde ise ölen S. Ç.‘nin ayaǧinda ve kafasında herhangi bir ateşli silah yarasının olmadıǧı belirtildi. Ankara Altındaǧ’da kasım ayında polislerin dur ihtarına uymayan S..Ç’nin önce ayaǧından sonra kafasından vurularak öldürüldüǧü iddia edilmişti“. Sabah Gazetesi, 6 Ocak Salı 2009: Hülya Karabaǧlı/ Ankara.
Evet bu haber resmi bir cinayetin haberidir aslında konu sosyolojik bir boyutla büyüteç altına alınırsa. İnsanlar, gariban insanlar durup dururken keyiflerinden ne hırsız, ne de fahişe olurlar. Onları bu duruma getiren çok çeşitli ve karmaşık toplumsal baǧlar vardır. Üniversitede okurken: Kamu Yönetimi ve Kamu İdaresi derslerinde devletin en basit tanımı: Devlet, örgütlenmiş kamu düzenidir., diyerek tanımlandıǧı için, kamuyu idare edecek kurumlar adil bir sistemin işlemesi için hukukun normlarına da uymak zorundadır. Hukuki normlar, ya da yasalar, uygulayıcıları tarafından kendilerinin uymadıkları bir boyuta bürünürse burada adaletten ve hukuktan bahsetmekte abes olur. Yukarıdaki bu kısa haber aslında deyim yerindese „tam bir Aziz Nesin’lik“ olaydır. Ya da daha da ileri gidilerek; vaka bir „drama“ olarakta algılanır. Neden mi? Bu neden o kadar basitki burada Platon’nun ve ya Ernst Cassierer’in „Devlet Efsanesi“ adlı kitabına bir göz atmamıza bile gerek yoktur. Türkiye Devleti de kendini; çaǧdaş, hukuk, sosyal, laik bir devlet olarak, kendi anayasasında belgelediǧi için, devlet altına imzasını koyduǧu antlaşmalara da uymak zorundadır. Kendi normlarına uymayan bir devlet, „hukuk devleti“ olarak adlandırılamaz.
Bir vatandaşın, vatandaş olarak nasil ki devletine, yaşadıǧı topluma karşı hakları, ödevleri, sorumlulukları varsa, devletinde vatandaşlarına karşı görev ve sorumlulukları vardır. Bir devlet, önce devlet olmanın görev ve bilinciyle hareket ederek üzerine aldıǧı yükümlülükleri yerine getirmek mecburiyetindedir. Bu görevler basit bir sorumluluktan çok daha fazla boyutlardadır. Önce saǧlam bir kamu düzenin işlemesi için; insanların çalışacakları iyi kötü en azından bir işlerinin olması, barınmaları için konut gereksinimi, herkese aynı şartlardaeǧtim ve öǧrenim imkanının sunulması ve saǧlık sorunun parasız olarak devlet tarafından hizmet olarak vatandaşa sunulmasıdır. Bunlar bir devletin temel direkleridir kendi toplumuyla huzurlu ve güvenli bir şekilde barışık olarak yaşaması için. Umutlarını hayallere yazan bir insan için en iyi yol elbetteki şüphesiz çalışmaktır. Ama bir insan çalışmıyorsa ve eǧitilmemişse suç sadece suçu işleyene ait deǧildir. Suçlunun ailesi de suçlu olsa bile bu onun bir polis kurşunuyla öldürülmesi için bir sebep olamaz. Bu olsa olsa ancak resmi vahşetin bir belgesi olur. Sen vatandaşına gerekli eǧtimi, işi aşı vermeyerek onu suça bizzat teşvik edecek sonrada “efendim zaten onun aileside sabıkalı”dır diyerek öldürüp işin içinden çikacaksın ve arkasından dab ben “hukuk devletiyim” diye baǧıracaksın. Ve ondan sonrada Avrupa Birliǧi’ne girmek için yırtınacaksın. “Sevsinler sizi” sayın yetkililer, “ananızıda alın” ve o haketmediǧiniz koltukları terkederek gidin. Kendi hortumladıǧınız haram paraları, oǧullarınıza aldıǧınız gemileri, bir kaç yılda özalvari bir şekilde içini boşaltıǧınız bankları, örtülü ödeneklerden hırsızladıǧınız çuvallar dolusu haksız paraları geri getirip yerlerinize koyarak siz gidin, “kıblesi Washinton” olan vahabistler. Fırsat bu fırsattır diyerek soymaktan vazgeçin, cehennem korkusuyla, Allah ile aldamaktan vazgeçerek gidin. Gitmiyorsanız istifa edin, görevi yapacak dürüst, temiz kalbli, haram yemeyen, ibadeti sadece kendi evinde temiz kalbiyle Allah için yapan yıǧınlar yaratın, okullar, yollar, fabrikalar, iş yerleri açın. Sadaka daǧıtarak Cumhuriyetimizin timeline dinamit koymayın. Laik, demokratik, dürüst, kıblesi insan sevgisine dayanan insanlar yetiştirin. Vatanını, milletini ruhuyla seven kuşaklar için özel okulları kaldırip yerine herkesin eşit bir eǧtimden geçmesi için yasal ve parasal olanaklar yaratın. Açları düşünün, İbrahim Şahin’le Sabih Kanadoǧlu’nu birbirinden ayırt edin. Edemiyorsanız iyi bir göz doktoruna giderek gözlerinizi muayeneden geçirin. Göremiyorsanız bakmayı öǧrenin. Ergenokon denen „glu glu dansını“ kendiniz çalarak, kendiniz danedin. Yarın bir gün kendinizin o sanık sandalyelerinde yargılanacaǧınızı unutmayın. Dünya küçüktür beyler, komşunuz aç yatarken sizin tok yatmanızın haram olduǧunu biraz olsun öǧrenin, fazla yediǧiniz için şişman karınlarınıza bakarak nasil bir ruh halinize sahip olduǧunuzu gösterişsiz olarak yaşamayı deneyin. Haramın sonunun cennetin kapısını açmadıǧını mutlaka bilin. Acaba içişleri bakanı gazetenin bu haberini okudumu diye merak ediyorum. Kendi o ailenin durumunda biri olsaydı nasıl yaşardı… Vicdanıyla rahat uyuyabiliyormu… Avrupa da bir terörist bile ölse o alandan sorumlu olan bir bakanın yaptıǧı ilk iş basının önüne çıkarak istifa etmektir. Bu demokrasi geleneǧinin Türkiye’ye de yerleşmesi dileǧiyle… CHP – diktatörü Deniz Baykal hayatında ilk kez doǧru bir şey söyledi geçenlerde kamuoyuna: Polise güvenmiyoruz, bu faşizimdir“ diyerek yetmiş yaşına kadar bir kelime öǧrenmenin belkide faydasını bir gün görebilir. Benim de CHP’nin bir üyesi olmama raǧmen sayın Baykal senide istemiyoruz git, sende bir diktatörsün yeter artık Atatürkün kurmuş olduǧu bir partiyi batırma. Boss elbiselerini kendine sakla, yeterince sen de yedin. Ne olur git, yter artık. Az faşizimli günler diliyorum hepinize. Bu gazeteci kardeşimiz de de güzel yüreǧiyle devletin resmen işlediǧi bir cinayeti aydınlatarak, önce insanlık, sonra da gazetecilik görevini yapmıştır.
Hasan Hüseyin Arslan, Seeheim/ Jugenheim – Almanya; 10/11.01.2009. Gece saat 01:28’de.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.