- 1080 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ORADA BİR ŞEYH VAR
1962 Mayısının üçüncü günü öğrencilerimle vedalaşarak Kızıltepe’ye gittim. Yaz tatilinde memleketim olan Konya’ya gidecektim. O gün maarif memurluğuna gerekli evrakı verdim ve izine ayrıldım.
Otobüs biletimi aldım. Sabah dokuzda hareket edece-ğim için erken yatmağa karar verdim. O zaman Kızıltepe’de elektrik yoktu. Oteldeki iki yataklı odamda bulunan küçük masanın üzerinde bir gaz lâmbası yanıyordu. Soyunup yata-ğıma girerken lâmbanın fitilini kıstım.
Hayatta başıma böyle bir olay gelmemişti. Dalmışım, kendimi köyümdeki okulumda yatıyor biliyorum. Okul loj-manımın bir dış kapısı, bir de daire kapısı vardı. İkisini de kilitler ondan sonra yatardım. Birden kapı gıcırdayarak açıldı. İçeriye kasketi koltuğunda, gözleri şaşı bir adam, arka-sında yedi sekiz yaşlarında bir çocuk girmekte. Bunlar kilitli iki kapımı nasıl açabilir de geliyorlar, düşüncesi içinde bir anda, cin olabileceği ihtimaliyle euzü-besmele çekerek yorganın üzerine çıkardığım kolumla gitmeleri için işaretler yapıyordum. Adam arkasında çocuk, hâlâ içeri yürümekte. Daha etkili olur da belki uzaklaştırabilirim diye “Allahüekber, Allahüekber” ezan okumaya başladım. Adamın:
—Ne oluyor hemşerim dediğini de duyuyorum. Adam, arkasında çocuk masaya kadar geldi gaz lâmbasının fitilini yükseltti ve dışarı çıktılar. Ben o anda ezanı bitirmiştim ki, kendime gelebildim.
Korkmuştum, oteldeki odamda olduğumu anlayabildim. Gelen kişi öbür yatağın müşterisi olmalıydı diye düşünürken otelin avlusundan bir ses:
—Ramazan, Ramazan! Diye otelciye seslenmekteydi. Otelci:
—Sus kardeşim uyuyanlar var, bağırma! Diyordu.
—Ramazan ben o odada yatmam arkadaş, orada bir şeyh var yorganın altında ibadet ediyor.
—Hayır yahu! Boğaziye’nin öğretmeni yatıyor orada.
—Valla kim olursa olsun ben o odada yatmam arkadaş. Adam ibadete dalmış, benim sesimi bile duymuyor.
—Sus bağırma! Salonda bir karyola var üşümem dersen orada yat.
—Üşümem üşümem! tamam ben orada yatacağım, dedi ve sesler kesildi. Ben irade dışı yaptıklarımdan dolayı çok üzüntü duydum ama elden ne gelirdi ki?
Ertesi günü saat dokuzda otobüse binerek Konya’ya hareket ettim…
Bir yıl sonra aynı otelin salonundaki kömür sobasının etrafını çevirmiş, birkaç kişi sohbet ediyorduk. Otelin kapısından, geçen yıl benim korktuğum adam girmez mi? Gözleri şaşı, kasketi koltuğunun altında. Kendisine işaret ederek:
—Gel Hemşerim, gel bakalım yanıma.
Bana dik dik baktı ve:
—Ben tanımıyor seni. Ne yapacaksın?
Yanıma çektiğim bir sandalyeye oturttum. Konuşmasından Belli ki, Kürt asıllı bir köylüydü. Kendisine:
Ben seni çok iyi tanıdım. Hani geçen sene şu karşıdaki odaya yatmaya gelmiştin de, yorganın altında ibadet eden bir şeyh var diye odadaki yatağa yatmadın da, otelci Ramazan salonda bir yatak gösterince orada yatmıştın.
—He vallah! Öyle olmuştu.
—İşte o şeyh bendim. Rüyamda senden korkmuş, seni cinlerden zannetmiştim de çıkıp gitmen için dua ve ezan okuyordum. Ben Büyük Boğaziye’nin muallimiyim. Sen nerelisin?
—Ben Arada Köyünden Nezir, diye tanıttı kendini.
Sohbette bulunduğumuz kişiler olayı anlayınca katıla katıla güldüler. *
H.İbrahim Sakarya
Emekli Muallim-Bursa