- 547 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
S-Ayıklamalar / 1
Bu defter kimin içindi
…ben kimim..
o, bu, şu, .. hepsi ben, benim içimden.
.. bir yağmurun sesi geliveriyor aklıma ansızın, ne tesadüf ki yine tesadüf değil bu dönüş ve tesadüf de tesadüf değil.. patırtılarla bir hayat yitiliyor, patırtılarda bir hayat varoluyor, çünkü artık biliyorum her son bir şeyin başı ve varoluşun yokoluş, sancılarını içimde duyumsuyorum, yastığımda sesini dinliyorum geceleri yıkılışın, yapılışın, herşeyin. Damla damla seğirtiyor yaşam, farkındalığımın ötesinde bir şeyler var hatta ama önce şu perdeden kurtulmalıyım, öteyi görebilmek gerek.
Annemden sinek gözleri istemiştim birgün, o ütopik günün öncesiydi ve şimdinin de, demek o zamandan belliydi bugünün sebebi, ‘’ çünkü heryeri görebilmeliyim ‘’ demiştim, heryeri görmeliyim, ıskalamaya hakkım yok.
Karşımda bir şey var ve kafamda şablonlar, karşımdaki devinimi aklımdaki şablonlara uydurmaya çalışmaya hakkım yok, hepsini biliyorum, biliyorum ki bu devinimli şeyin hareketli tavrına bir şablon uydurma şansım yok, ama bende bir ben var mı, ya da birçok ben uyum için, birçok sahi, bilemiyorum, belki de biliyorum da bilmek istemiyorum ama şimdilik…
Nereden geldiyse aklıma İnandılar Vapuru’ nun çaycısı geldi yine, işte, anlamıyorum, ne de mahçupça gelip yanıma benimle çay içmek istemişti, bu reddedişin pişmanlığını hiç alakası olmayan anlara yaymaya devam edeceğim anlaşılan, biliyorum, çok alakası var, zaten gerçekte herşeyin birbiriyle çok alakası var, sahinin yalanla yakın dost olması bundandır, geçmişin gelecekle şekillenmesi, o çatıkatları bir bir karşıma dikilen arsızca, çünkü bilirim ben bile doyuramam acıkmış karınlarını, zaman zaman besleniyorlar hala etimle ama hayır, doymuyorlar, aklımın dehlizlerinde daha çok vakit istiyorlar…
geçmiş, gelecek, bugün..
ben, sen, o
biz, siz, onlar…
‘’ biz ‘’ i seçiyorum.
Biz…
bir zamanlar bir ‘’ biz ‘’ in içinde yer almanın gözlerimden taşan mutluluğu sanki çok uzaklarda şimdi, oysa tarih öyle şakacı bir yere bırakmıştı ki onu hayatımda, nefeslerim yetmemişti solumaya, biz.. ne muhteşem, ne gizli, ne aşikar bir kelime… çarpıntılar, ağrılar, yakarışlar, arşın en üst noktasıyla yerin en dibi arasındaki tarifsiz araflar, ne zahmet, ne eziyet, bu eziyetin adı aşktı.
Aşk…
anlamını hala yitiriyorum kelimenin, ifadesizliğim ilk ve son kez yine ve yine mutlu ediyor beni, tek kelimeyle açıklanamayan tek kelimeleri görebilmek bir şeyleri değerli kılar mı, yoksa olduğundan daha fazla değerli kılabilmek için oyun mu oynuyorum aklımda, yoksa oyun bana mı oynanıyor, yalnız bu bir oyunsa biliyorum, birtek bana oynanmıyor, kuklanan değilim ve kukla da değilim…
Bir an ama kısacık bir an sahte bir ten ve sahte bir kokuyla avutmak istiyorum kendimi, yok, toparladım, sahiden bu ben miyim, ama birisi söylemişti bana, ‘’ sen de insansın ‘’ demişti, ‘’ kendine insan olmaya hak tanı, insanı tanı, insan böyle bir şey ‘’ demişti, ‘’ ben insan olmak istemiyorum ‘’ demiştim, o yapış yapış, vıcık vıcık şeyse insanlık, hala, insan olmak istemiyorum ben, ve bu gece de insan olmayacağım, acı çeken bir hayvan gibi çarşaflarımın arasındaki inime saklanıp, geceyi koklayıp, sakinlenince içimdeki ortalık, sessizce uykuya dalacağım, yalnız, acı, sade, doğal, tıpkı bir hayvan gibi, güzel…
18 Ekim
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.