GÖLGEDE 45 DERECE
GÖLGEDE 45 DERECE
Zayıf yanlarımı törpülüyorum. Sen beni daha çok sev diye mi yapıyorum bunları?
-Hayır!
Kendimi daha çok sevmek için mi?
-Evet!
Neden “sevmek” diye tutturmuşuz bilen var mı?
-Belki!
Peki bütün bildiklerine rağmen, yinede sevmek diyenleri ne yapmalı?
-Bırakın, ne hali varsa görsün!
Dünyalıklarımızı bırakıp, ölümlüklerimize sarıldığımızda, avucumuzda duran şey nedir?
Nefret mi? Sanmam!
.................
Cimrilik etmek istiyorum. Kendime ayırdığım bir şeylerim olmalı, herkese verecek kadar çok değil biriktirdiklerim. Gözünü dikip baktıkça, ürkütüyorsun... Çok istiyorsan, biraz çabalaman yeterdi. Ne diye başkalarınkine heveslenip durursun ki.
Ölmek zaten yeterince zor, birde geride bıraktıklarına göz dikenler olunca, sinirleniyorum. Sinirlenmek benim gibi ölümlülere hiç yaramıyor. Sivilcelerim azacak yine...
Yok... Başka derdin! Kıymet mi biliyorsun ki, elde avuçtakini sana vereyim?
Çoktan talan etmişsin tarlamı, ekipte büyütmek zorunda kalınca anlarsın ne demekmiş sevda biçememek. Öyle serpildikçe fidanlarım, nede hasetlenir insan denen... Ya yağmur duası dökülür dudaklarından; sel olsunda çürüsün sevda diye, ya kurusun ister köküne kadar. Zehir zemberek olur dilindeki.
Doğduğunda ne mi olmuştur?
Kanlarına sarıldığın bez parçası, sanki alıp götürür yüreğindeki tılsımı... Bir bir öğrenirsin. Ağladıkça açılır nefesin, konuştukça tükürürsün, tükürdükçe; kesilirsin!
Büyürsün. Büyümek güzel şey sanır içindeki, oysa azalırsın, çoğalmak isterken.
Bırak tarlalarımın peşini... Şeytanla sözleşmiş gibisin. Çarıklarını çıkar ve öyle sokul yanıma. Çıplak ayak kumda yürümek nasılmış bir gör, dayandığınca hak edersin tarlamı sürmeyi.
Dünya yeniden gelebileceğin kadar büyük bir yer değil. Ha, ille de gelirim diyorsan, insan olmak lüksün olur. Belki bir tarla kuşusun bir daha kine, belki bir solucan... Kanatlarını kırmak isteyenlere dilin ne söylesin? Süründükçe koşanlara imrenirsin. Yeşile hastasındır, insan olduğundan çok...
Yem olmak ya da yem vermek arasındaki ince çizgide bulursun kendini.
Sen biçmek istedikçe eline verir hayat. Sen eline aldıkça anlarsın, bir tek tohumla bile ne kadar çok şey büyüttüğünü. Sen küçük balıksındır, hayat büyük... Kimin kime hükmettiğiyse malumdur.
Öfke nöbetleri çoğalır giderayak...
Yerine gelmemiş sözler, düşlerine dahi sığdıramadıkların, kitaplar dolusu keşkeler kalır senden geriye...
Ben ektiklerimi biçmenin mutluluğu, loş bir sokakta, köşe başından çıkıp gelecek ışığı beklerim, avucumda yanıp duranı unutarak!
Gölgede 45 derece bu, yakar seni.
TALAN AYŞE KANCA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.