Kudurdu Kudurasıca
[ ’KUDURDU KUDURASICA’
Kimsesizliğin çaresizliğine yüklediği derin uçurumlardaki, yalnız yaşamı ve bu yaşamını paylaştığı birde köpeği vardı Kadir’in. Kendi ne yerse köpeği ile paylaşırdı. Hep kendi kaderine benzetirdi sahiplendiği köpeğin kaderini. Onun için ‘Kader’ koymuştu adını.
Fabrikatör Sami Beyi mi sordunuz? Tabi onun yaşamından da bahsetmek zorundayız.
Sami Bey zengin bir vatandaştı. Sonradan görme zenginlerden. Zenginliği öyle tesadüf falan değil; bilinçli zenginlerimizden. Kendi fabrikasında hastanelerin kullanacağı malzemeyi üretir ve hastanelere satar.
O hastanelerin ’satın alma’ da çalışan yetkili memurlarıyla işi pişirmiştir. Üçe mal ettiğini öyle beşe falan değil; neredeyse on üçe satar. Allah onun rızkını da öyle vermektedir(!)
Sami Bey, eşi ve çocuklarının bir dediğini iki etmez. Evinde hizmetçisi, aşçısı, bahçıvanı gibi çalışanları var. Hizmetçiye hizmetçi, aşçıya aşçı demezsin. Hepside bir birinden farksız. Evine bir çalışan alacağı zaman gazeteye ilan verir, gelenlerin lise mezunu olmasını, en azından kâğıt oyunlarından birkaçını bilmesini, evde evin hanımıyla iyi geçinmesini, evin uzun ’teri yer’ cinsi köpeğini gezdirmesini, iki çocuğuyla arkadaş olmasını şart koşar, vereceği ücreti de ona göre belirlerdi. Tabi ki Sami Bey fizyonomiye de dikkat etmekteydi.
Gerek hizmetçi, gerek aşçı son derece güzeldiler. Onları gören çoğu erkekler aşık olup karılarını boşamaya kalkarlardı. Evin hizmetçisi, aşçısı, bahçıvanı böyle olunca evin hanımı nasıldır kim bilir? Tabi insan bu üçünün içinde evin karısını görse güzellik yarışmasının birincisi zanneder.
Uzun tüylü teriyer cinsi köpekleri bir yarışma da birincilik almamış mıydı? Adı ‘Tufan’dı köpeğin. Evin büyük oğlu Selim ve kardeşi Yeşim; ne maskaralıklar öğretmişlerdi Tufan’a. Aşıları zamanında olur, biraz hastalansa eve özel veteriner gelirdi.
Hâlbuki Kaderin böyle midir yaşamı. Kadere acaba hayatında sağlığı ile ilgili bir aşı vuruldu mu? Ya sahibi Kadir’in yaşantısı; Kaderden farklı mı? Daha ufak yaşlarda mahalle çocukları boğazından tel bağlayıp öyle dolaştırmışlar Kaderi. Sokaklarda, duvar diplerinde, apartman bahçelerinde yatmış, büyüdükçe ve ensesi kalınlaştıkça boynuna bağlanan tel boğazını sıkar olmuş. Kim ne verirse sokak köpeğine yiyemiyormuş.
Açlıktan ve telin boğazını sıkmasından sabahlara kadar ulur, birilerinin bir yerlerden kendisiyle ilgilenmesini beklerdi sanki. Üstelik bu uluması birilerini rahatsız etmiş olacak ki; gece yarısı uyanan kişiler tarafından da bulunduğu yerden ‘taşlanarak uzaklaştırılması’nda işin cabasıydı. Gene böyle bir günde; hayvan sevmeyen biri tarafından, isabet aldığı bir taşla çenileyerek uzaklaştırılan bu çoban kırması köpek ağlamaklı gözlerle, inşaat bekçiliği yapan Kadir’in kulübesinin önüne geldiğinde; irkilerek durdu. Kadir’in şefkatli yaklaşımıyla, kendisinin taşla kovalandığını, canının acıdığını bakışlarıyla anlatıyordu.
Kadir köpeğin başını okşayıp teselli etmeye çalıştığında, köpeğin boynunda bükülerek etin dışında kalan tel parçasının eline batmasıyla anlamıştı kaderin boynuna gömülen teli. Kadir elleriyle köpeğin boynundaki tüyleri araladığında; hayvanın boynunun çepeçevre iltihaplı olduğunu görmüştü.
Köpek büyüdükçe etinin içersinde kalmış tel, hayvana yaşadığı sürece ıstırap vermişti demek. Kadir ona bir parça kendi yiyeceklerinden verdi. Nasıl zor şartlarda yemeği yediğini, yutkunmada nasıl zorluk çektiğini gördüğünde, ağlamamak için kendini zor tuttu.
Kadir inşaat patronundan ertesi gün izin alıp köpeği Veteriner Fakültesi’ne götürmüştü. Veteriner Meliha Yılmaz bir operasyonla deri içersinde kalan teli çıkarmış, yaranın gereken bakımını yapmış, iğnesini vurmuş, kullanması gereken bazı normal numaram ilaçları da Kadir’e vermişti. Esasında Meliha yılmaz da bu konuda kendisini hayvanlara adamış, hayvan sever bir kişiydi.
Kadir de bir hayvan severden öğrenmiş Meliha Yılmaz’ı ancak ‘Meliha Yılmaz size yardımcı olabilir’ demişlerdi.
Meliha yılmaz birkaç gün sonra evine pansumana gelmesi için; Kadir’e ev adresini vermişti. Köpek birkaç gün içersinde kendini toparlamış, Kadir Meliha hanıma düzenli giderek pansumanını yaptırmış, artık; Kadir, Kaderle şakalaşır olmuştu.
Kadir köpeğin kaderinin de kendi kaderine benzediğini düşünerek ona ‘Kader’ ismini koymuştu. Artık Kaderle, Kadir arkadaştılar. Kader kendisini sahiplenen bu kişinin sanki kulu, kölesi olmuştur. Kadir kulübesine çekildiğinde kaderle şakalaşır, boğuşur, onunla oyunlar oynardı.
Kader, Kadir’in elini ağzına alır, ısıracakmış gibi yapar, geveler, bırakır, üstünü başını ısırarak çekiştirir, en azından Kadiri’n yalnızlığını giderirdi. Kadere de kendi kulübesinin bitişiğinde yatabileceği bir yer yaptı. İnşaat alanında Kader, Kadir’den daha iyi bekçilik görevi yapıyordu. Kadir’in gece görevi köpekten sonra azalmıştı. Rahat uykusunu uyuyordu.
Kadir geceleri Kaderi serbest bırakıyor, gündüzleri kulübesine bağlıyordu. Kader geceleri başka köpeklerle arkadaşlık yapıyor sonra gene kulübesine dönüyordu
Aradan epey bir zaman geçer. Kadir sabahleyin kalktığında; Kader kulübesinde yoktur. Aradan bir iki gün geçer, Kaderden hiç ses soluk çıkmaz. Çevrede birçok kişilere sorar, hep ’görmedik’ derler. Fakat bir gün bir park bekçisinden bir grup köpeğin ‘kuduz köpekler var’ şikâyetiyle toplanıp Belediye Ekiplerince öldürüldüğünü öğrenir. Bu bir söylentidir. Fakat ortada Kader olmadığı için de kuvvetli bir olasılıktır.
Kadir Hıfsısaha’ya giderek kimlerin iğne olduğunu öğrenir. Çocuklardan birisinin adresini alıp çocuğun evine ziyarete gider. Çocuktan kendisini ısıran köpeği ‘tarif’ ettirir.
Çocuk kaderi tarif etmiştir. Kadir, Kaderin kuduz olduğuna artık kesin gözüyle bakmaktadır. Isırılan çocukların hepside tedavilerine çoktan başlamışlardır.
Kadir artık diğer köpeklerle birlikte kaderinde öldüğüne kesin inanır. Bu duruma çok üzülmüştür. Ne yapabilir di; ki alt tarafı bir bekçi parçasıydı. Öldürülenlerde sokak köpeğiydi, ev köpeği değildi ya? Sahipleri peşine düşsün ve öldürenlerden hesap sorsun.
Fabrikatör Sami beyin evindeki köpek ne kadar şanslıysa kaderde o kadar şanssızdır.
Sami Bey köpeği sevmek bahanesiyle kaç kez hizmetçinin bacağını okşamaya kalkmış, çoğu kez karısına yakalanmıştı. Sami Beyde her defasında köpekleri; Tufanı kurtarıcı gibi gösterip:
” -Vallahi hanım köpeği almak için eğildim masanın altına” demesine rağmen, Nesrin hanımın azarından her defasında nasibini almış, Sami Beye:
“ -Kudurdun, kudurasıca, utanmıyorsun, hizmetçinin bacaklarına dokunmaya. Bu yaşta kuduranları teneşir pekler” diye bas bas bağırırdı evde ama bu Sami Beyin kaçıncı kez hizmetçiyi, aşçıyı ve bahçıvanı taciz edişiydi. Hepsi de mini etekli, bakımlı kişilerdi.
Nesrin hanımın arkadaşları geldiğinde; oynanan konken partisinde çoğu kez, eksik kişiler yerine hizmetçisi veya aşçısı bu boşluğu doldururdu. Sami Beyin çoğu kez çalışanları mıncıklamasına da Nesrin Hanım hep:
“ -Kudurdu, kudurasıca” der başka bir şey demezdi. Kader tarafından ısırılan çocuklardan biri de; Sami Beyin oğlu Selim’di. Sami Beyin belediyeye şikâyetiyle, sokak köpekleri katledilmişti. Sami Bey, evindeki köpeği hayvan sevgisinden dolayı değil; oyuncak ‘bir meta’ gibi gördüğünden besliyordu.
Kaderin öldürülmesinin üzerinden kırk gün geçmiştir. Kadir’de de birtakım rahatsızlıklar belirir. Bir gün hiçbir şey yokken patronunun üzerine atılır, işçiler patronu zor alırlar Kadir’in elinden.
Kadir, zaman zaman aynı saldırıyı işçilere de yapar. Kadiri zor güç zapt ederler. Karakola şikâyette bulunurlar.
Kadir’in en samimi arkadaşları bile, Kadirden davacı olur. Sebep yokken Kadir saldırıda bulunduğu kişilerin üstünü başını çekiştirmiş, ısırmağa kalkmış, onları ama sonradan sakinleşmiş:
" -Kusura bakmayın şuurumu kaybettim" gibi mazeretler söylemiştir arkadaşlarına.
Polisler adli tıpa yolladıklarında Kadir’e ’kuduz teşhisi’ konur. Devlet hastanesinde ‘tecrit odası’na atılır. Yapılan tetkikler neticesi çok geç kalınmıştır. Artık kadir’in karantina günleri başlamıştır, Hiçbir yakını gelmemektedir. Nerelidir? Kime haber verilecektir? Bilinmez.
Polisçe hiçbir yakını bulunamaz. Kader belediyece vurularak katledilmiş, Kadir de kudurarak ölmüş ve ölüsü belediyece kaldırılmıştır. Kadir’in kaderi ile Kader’in kaderi nasıl birbirine benzemektedir. Kaderin başka köpeklerden kuduz kaptığının farkına varmayan Kadir, Kader’le oynarken Kaderin elini, kolunu ısırmasını o kadar önemsememiş, oyun zannetmişti. Kaderin ‘kuduz’ belirtileri ortaya çıktığında da şikâyet edilmiş ve öldürülmüştü.
Kaderin öldürülmesine ağlayan Kadir’in ardından ağlayacak kimsesi de yoktur. İşte Kadir’de bir gün karantinadaki hücresinde kaskatı ölmüş olarak bulunduğunda Nesrin hanım bütün gücüyle kocasına bağırıyordu:
” -Kudurdu kudurasıca, kudurdu kudurasıca”
Ahmet Canbaba