- 832 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GAZZE İÇİN BİR ŞEY YAPAMAZ/MIYIZ?
GAZZE İÇİN BİR ŞEY YAPAMAZ/MIYIZ?
Eli kolu gözü yaralanmış, bacağı kopmuş, küçücük bedenlerinin kaldıramayacağı acılarına rağmen, ORADA ÇOCUKLAR AĞLAMIYOR.
Sadece tedirgin korkak gözlerle, büyüklerinin yüzüne bakıyorlar. Anlıyorlar ki yaşadıkları topraklarında, çok kötü şeyler oluyor ve onlar çocukluklarını unutmak zorundalar.
Tüm uygar dünyanın! gözleri önünde devam eden kanlı terör, her zamanki gibi hedefini bulmayan birkaç cılız sesin dışında savaş filmi seyreder gibi seyrediliyor.
Kabinesinde 340 vekili Türkiye-İsrail Dostluk Grubu’nun üyesi olan, “Sayın Başbakanımız Gazze için bir şey yapamaz/mıyız.?"
Suriye’ye, Ürdün’e, Mısır’a ve Suudi Arabistan’a da gitti, işbirliği istedi.
Eee sonuç ne? Koca bir hiç.
Neden mi?Bizde dâhil olmak üzere Ürdün’ün, Suudi Arabistan ve Mısır’ın, zaten dış politikalarını ABD şekillendiriyor da ondan…
ABD’ye rağmen, İsrail’e siyasi ekonomik tavır alabiliyor musunuz? Alamazsınız.
Çünkü: “Güçlü devlet olmanın yolu, güçlü ve bağımsız ekonomiden geçer.”
(Eminim başbakanımızın her şeye olduğu gibi buna da söyleceği bir sözü vardır!)
Sırtını ABD’ye yaslayan bildiğini okumaya devam eden İsraillin, bu saldırganlığını Yahudi soykırımının verdiği etkiye bağlayanlar olduğu gibi bizzat Tevrat’a bağlayanlar da var.
Ben bu iki nedenin dışında üçüncü ve dördüncü faktörlerinde var olduğunu hatta bu faktörlerin daha etkili olduklarına inanıyorum
Elbette işin dini boyutunun önemli olduğunu kabul etmek için, çok geçerli nedenlerimiz var.
Kuvvetli bir dinî dinamik olan Tevrat’tan:
“Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek.” (İşaya, Bab 13 / 15)
Örneğin: İki yıl önce Lübnan işgali sırasında İsrail Hahamlar Şurasının verdiği şu fetva“Tevrat, savaş sırasında kadınların ve çocukların öldürülmesini caiz görmektedir, Gazze’de ve Lübnan’da kadınlara ve çocuklara acıyanlar, İsrail’deki kadınlara ve çocuklara vahşi bir gözle bakıyor demektir” yeterince kanıt değil mi?
Bunun dışında, Siyonist terörün mimarlarından ve İsrail’in ilk başbakanı olan David Ben Gurion’un 1919′da “Biz bu ülkenin bizim olmasını istiyoruz; ama Araplar da bu ülkenin kendilerinin kalmasını istiyorlar.”diye ifade ettiği sözleri de olayın başka boyutunu ortaya koymuyor mu?
Bu yüzden, İsrail hâlâ dünyadan Yahudi topluyor ve Filistin’i adım adım İsrailleştiriyor.
Önemli bir faktörde “hala PKK’yı da diri tutan” üçüncü ülkeler ve bu ülkelerin savaş üzerinden sağladığı ekonomik çıkarlarıdır.
(2002 yılı itibariyle, Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye’de askeri harcamalar, sağlık ve eğitim harcamalarının bile üzerinde gerçekleşti).
(Ortadoğu ülkeleri ithalatlarının yüzde 14,5’ini silah alımı olarak yapıyor )
Silah sanayinin ne kadar büyük bir gücü olduğunu düşünürsek “bu güç” bu katliamları desteklemekten geri durmayacak, güçlerinin devamlılığı için insanların ölümüne pekte aldırmayacaklardır.
Orada bir insanlık dramı yaşanıyor. Birileri savaşa farklı tanımlar getirseler de bu savaş artık, İsrail Filistin savaşı olmaktan çıkmıştır. Ordular halklarının hizmetinde değildir. Mücadelenin diğer faktörlerini de görmek gerekir.
Amerika ırakta olma nedenini İsrail’e “güvenliğiniz için buradayım” diye açıklıyorsa, Amerika bölgede varsa ve İsrail’e hizmet etme çabasında bulunuyorsa.
İran’da kendi güvenliği için, el altından Filistin’e destek amacı ile dördüncü el olarak savaşta rol oynuyor, olamaz mı?
“Can çekişen Ortadoğu’daki mücadeleye sadece Tevrat - Kur’an savaşı demek yetmiyor..” Orada başkalarının güç gösterisi büyük hesapları var. “Tıpkı PKK meselesinin bir Türk-Kürt kavgası olmadığı gibi…”
Filistin de çocuk ölüyor, insanların güvenecekleri kimseleri yok. O çocuklar kendi evlerinde açta olsalar güvende olmak istiyorlar. Ölüm korkusu yaşamadan oynamak istiyorlar. Yakılsın yıkılsın sesin çıkmasın, sonra da “yaraları sarmak için kampanya başlattım ”de. Yapmayın Allah aşkına, bırakında o kampanyayı sade vatandaş yapsın. Sizin eliniz daha büyük “etkin” çabalar ,kalıcı barış ve çocukların güvenliği için çalışsın.
Allah, Filistin “barış ve adalet” için, yaptığımız bütün dualarımızı kabul etsin.
YORUMLAR
YERYÜZÜNDE BÜTÜN MAZLUMLAR KARDEŞTİR
Şuan gözümün önünde dudakları korkudan kapanmayan, ve bütün vücudu ile tir tir titreyen bir kız çocuğunun hayali var. Bu katliam başladığı günden düştü hafızama, bir haber arasında. Günlerdir de gözümün önünden gitmiyor. Korkudan konuşmayı bırakın ağlayamıyor bile. Yanaklarında yaşlar var ama onlar bile korkudan damlayamıyor. Sürekli düşen bombaların, can alan mermilerin arasındaki o hengamede, bir kız çocuğu öyle çırpınıyor.
Aklıma geldikçe içimi isyanların kapladığı, aklıma geldikçe bir şeyler yapmak gerekliliğini bütün varlığımla hissettiğim dokuz-on yaşlarında minik bir kız çocuğu. Dehşetle düşünüyorum. Bu kız benim kızım olabilirdi pekala. Benimde o yaşlarda bir kızım var çünkü. Ve orada bizim göremediğimiz orada bu çocuklardan yüzlercesi hunharca katledildi birkaç gün içerisinde.
Ve o kız çocuğu şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle vicdanıma sesleniyor her dakika. Uyuma diyor, uyursan bir gün senin de çocukların böyle olacak. Çok net anlıyorum ki, bu ateş sadece düştüğü yeri yakmayan cinsten. Çünkü söz konusu çocuklar ise ve sizde bir anne kalbi taşıyorsanız, acıyı anlamak için, ille de o acının içerisinde yaşamak gerekmediğini çok iyi anlıyorsunuz sonuçta..
Sözde medeniyet asrının riyakarlığına haykırırcasına en anne yanıma sesleniyor o kız çocuğu, korkularını kilometrelerce öteden hissettirerek.
Bu vahşete sessiz kalmak demek zulme ortak olmak demektir. Çünkü dökülen kanlar mazlumun masumun kanıdır. Bu nedenle “insanım” diyen herkesin ve bilfiil insanlığın toplanması ve bu dehşeti durdurması gerekmektedir. Çünkü yeryüzündeki bütün mazlumlar kardeştir.
Gazze’de ki bu saldırı İsrail’in son altmış yılda yaptığı saldırıların en kanlısı en acımasızı arasında yerini alırken, beş-altı gün içerisinde 500 ü aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların en az 150 sinin çocuk, 100 kadarının da kadın olduğunu düşünürsek, sus pus olan dünyanın da ne kadar büyük bir vebal altına girdiğini gayet net anlayabiliriz. Gerçi türkün tarihi böyle katliamları çok iyi tanıyor, bu kadar dünya milleti arasında en fazla duyarlılık göstermesinin sebeplerinden birisi de bu olabilir pekala. Hemen hemen her şehrimizde insanlar sokaklara dökülürken, medeni ve insan hakları telalığı yapan, sözde demokrasilerin riyakar papağanları nerede? Sahi nerede ezilmiş hakların savunucuları. Sizce de tuhaf değil mi bütün dünyanın bu suç manzaralı sus pus hali.
İsrail; sınırları henüz tamamlanamamış, sürekli yayılma politikası izleyen, nasılsa bütün dünya beni destekliyor diyerek istediği zulmü rahatlıkla yapan bir ülke(!) Hem bu öyle bir yayılım ki, kapsamına ileride Türkiye de girmekte! Dehşet!
Evet, medeniyetin göbeğinde yapılan bu insan katliamlarına “savunma hakkı” diyebilecek kadar alçaklaşan ABD, Avrupa Birliği ve vicdanının esnekliği bir kere daha kanıtlanan Birleşmiş Milletlerin arkasına sığınıp, aldığı radikal destekle elini kolunu sallayarak rahatça vahşet sergileyen bir ülke !
Aslında ülke demek çok yanlış olur, zira İsrail zaten terörün kendisidir. “Haganah” adlı Siyonist bir terör örgütü tarafından, Aslında Filistin halkına ait topraklar üzerinde, yine terörüst faaliyetler sonucu kurulan, hala da teröristlerce yönetilen İsrail bu gün küresel terörü tahrik eden en önemli terör bileşenidir.( Haganah, henüz İsrail devleti kurulmamışken, Dünya Siyonist Örgütü’nün Filistin’deki Yahudi cemaatini ("Yishuv") korumak ve diasporadan gelen göçmenleri kollamak için kurduğu milis gücüydü.) Gerek işgal altında tuttuğu, gerekse dünyanın değişik yerlerinde terör eylemlerine ısrarla devam eden, dolayısı ile bu amaçla kurulan bir oluşumdur İsrail.
Ama maalesef, daha dün Afganistan’a, Irak’a ve bilumum yerlere güya, sözüm ona terörü engellemek yok etmek adına yerleşen ve gittiği her yerde evvela masum ve mazlum insanları yok eden asıl yayılmacı güç olan ABD, bu gün bu saldırılara karşı, kör sağır ve dilsizdir.
Dahası, bu zulmü masum göstermek adına alçakça “savunma hakkı” ifadesini kullanabilmektedir. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hangi demokratik düşünce böyle bir vahşeti haklı gösterebilir?
Meselenin en önemli ayrıntısı ise bu gün modern dünya soykırımlarının aktif alanı her ne hikmetse yine İslam coğrafyası olmasıdır. Tıpkı dün, ondan evvelki gün olduğu gibi. Ve haçlının bu Yahudi katliamları karşısında sus pus olma zihniyetinin izahı da ancak bununla mümkündür. Bu satırları yazarken kıyas yapma niyetim hiç yoktu. Ama birkaç gün içerisinde, zorla zapt edilen küçücük bir toprak parçası üzerinde en az on bir camimin yerle bir edilmesi başka nasıl izah edilebilirdi ki? Asırlarca haçlının yapamadığını siyonistlerin yaptığını görmek medeni batı(!) yı sadece memnun eder. Şimdiki gibi!
Bu zulme isyan eden ise sadece hep mazlumlar, ve Müslümanlar ise eğer, Müslüman aleminin hemen toparlanması ve gereken birliğin sağlanması lazımdır.
Emperyalist emellerle beslenen lokal bölünmelerin asıl sebebinin bu gün meydana gelen bu hadise ile dolaylı değil direkt bağlantısı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Gerek etnik manada, gerekse inanç bağlamında yaşatılan bu bölünmelerin son bulması için GAZZE’de yaşatılan vahşetin bir son nokta noktası olması gerekir.
Çünkü yeryüzündeki tüm mazlumlar ancak ve ancak kardeştir!
Kargülü ALMILA
KargülüALMILA tarafından 1/8/2009 8:53:48 AM zamanında düzenlenmiştir.