YORUMLAR
İkinci olarak bir hatırlatma;
Değerli arkadaşlar,
"İnançlar"ın insan için önemini burada tartışmayacağım. Zira "inanç" insanın "özü" ile ilgili bir iştir! İnsan, şu veya bu şekilde, şuna veya buna "inanabilir"! Bu konuda hürdür! Kimse buna bir kısıtlama getiremez. Ancak ne var ki, bir toplum içinde yaşayan insan "genel kamu menfaatine" yönelik olarak düzenlenmek "zorunda" olan ve "toplumun huzur ve dirliği" açısından kapsayıcı, eşit ve "sınırlayıcı" bir özgürlük anlayışını baştan kabul etmek durumundadır! "Homojen" bir yaşam tarzının hakim olduğu bir "toplumsal yaşayış tarzı" hem demokrasiye hem de insanlığın geçmişten bugüne gösterdiği gelişmeye aykırıdır! Böyle bir "homojenite"den bahsetmek, insanlığın ve insanın tabiatına aykırı bir durumdur!
"Devlet" kendi kanunlarını koyar ve bu kanunları koyarken her ne kadar umuma mal olmuş kimi adet ve alışkanlıkları dikkate alsa da, bu "dikkate alış" hiçbir zaman devletin kuruluş gayelerinin üzerinde olamaz! Bu nedenle dini bayramlar "resmi tatil" olarak ilan edilebilir ama toplumun değişik kesimleri tarafından farklı farklı yorumlanan kimi "dini inanışlar"ın içinden bazıları seçilerek bunlara "hakim dini anlayış" yorumu yapılarak bu bir "kanun maddesi" haline getirilemez!
Kısacası: "İnanç gereğidir" denilerek toplumu oluşturan fertlerin bir kesimini ilgilendiren kanunlar/yasalar çıkarılamaz! Şayet çıkarılıyorsa, bu kanunlar toplumunun tamamına "şamil" olamayacağı/olmayacağı için "kanun/yasa çıkarmanın" ruhuna aykırıdır ve şayet çıkarılıyorsa da bu anlayışla çıkarılacak bir kanun ancak "imtiyaz" olabilir ki, bu da hem anayasaya hem de demokratik toplum anlayışını yıkan bir yaklaşımdır. Bu nedenle, toplumsal menfaat, barış ve refahı amaçlayan bir hukuk devletinde "imtiyaz"ların yeri olamaz! Oluyorsa ya da olmalı diyorsanız, o halde rejiminizin adını değiştirmek zorundasınız!
Şiir ceketli çocuk'a:
Artık her akl-ı selîm insan kabul eder ki; Türkiye Cumhuriyeti'ni zora sokacak, milli birliği dağıtmaya yönelik ne varsa kullanmayı boynuna borç bilen zihniyet, bu durumu da fırsat biliyor ve bu işin peşine düşüyor!
Burada ne şuradan, ne buradan örnekler vererek konuya açıklık getirmeye uğraşacak değilim, ancak samimi bir şekilde inanan ve "TÜRBAN TAKMAM GEREK" diyen insanlara buradan seslenmek istiyorum: Hangi neden vatanın emniyet ve selametinden daha önemli ve hangi günah bu vatanı bölmeye azmetmişlerin fitnelerine alet olmaktan daha ağır olabilir?!!!"
Bakın Hacı Bektaş-ı Velî Hazretleri yüzyıllar öncesinden bize nasıl sesleniyor:
"Fitne zamanında yürüyorsan, durmalısın.
Konuşuyorsan susmalısın.
Ayakta isen oturmalısın."
Şimdi bir daha soruyorum: Bunu "takmazsam" günaha girerim diyorsunuz. Yani "şahsen" günah kazanırım diye düşünüyorsunuz. E peki bütün bir vatanı kasıp kavuran bir "fitne" ye alet oluyor olmanın günahı ne kadar büyüktür, bunu hiç düşünmüş müydünüz?