“BİR SOKAK ÖTESİ FİLİSTİN” *
AMENNA
’Yaşayanlar bir gün ölür’
elbette
ağaçlarla
balıklarla
kuşlarla ben
âmenna
’ağlayanlar bir gün güler’
elbette
uyanmakla
anlamakla
bilmekle ben
âmenna
’kısa çöp uzun çöpten hakkını alır’
elbette
direnmekle
kurtulmakla
barışla ben
âmenna
............
Hasan Hüseyin Korkmazgil... (!)
Dayan Filistin o yürek yalnız değil.
Ayaklarım yanmıştır benim ne yana gitsem külden bir iz bırakırım.
Bir çocuk olduğumu düşlerim hep, "Kuşatmalarda" elinde Filistin sapanı bir çocuk. Bileğimden süzülürken şiir, derim ki gün gelecek ve tersine dönecek dünya ve direnenler o mağrur ve mağdur insanlar kazanacaklar. Onurunu dimdik ayakta tutanlar, ölseler yok olsalar, toprak olsalar ne çıkar. İnsan dediğin bir kaç kemik, biraz kan, çoğu nefes. Bir nefeslik mesafede ölüm. Filistin’de El Aksa’da bedeni molozlara kundaklanan bir çocuk olmak bir nefes.
Güzel bir dünya düşü ile uyuyan ve uyanamayan bir çocuk.
Zordur yürek koymak. topyekun bir savaşa karşı, tanka karşı sapan ne ki, bir nefes ama direnmek gerek. Bu karanlık anlarda daha çok direnmek. Kapitalizmin kanlı oyununa direnmek. Hala devam eden bu iğrenç oyun artık kanlı sahnesini kendi diline boyamış dünyayı bu oyuna davet etmiştir. Şimdi biz de yürek koymalıyız. Gözlerimizi kapatarak değil, üç maymun emperyalizmin getirdiği tablodur. Oysa insan insandan sorumlu. Daha güzel bir dünya için sorumlu. Bizi bireyselleştiren sadece kendimize mahkum eden bu düşünce toplumsallaşmaktan öteye itti bizi. Küçük dertlerimizi dünyanın en büyük sorunu olduğunu düşündürttü bize. Aslı öyle değil; kendi yaşadı karısı ile çocuğu öldü diye, aile fotoğrafından cenaze töreninde kendini yırtarak çıkartan baba daha önemli. Evinin sokağından tankın altına topu kaçan çocuğun çığlığı daha delici. Ve kendisine misket bombasını öğreten misketleri kana bulayan adamlar. Siyah adamlar, bizim yanımızdan geçip gidiyorlar. Dur demiyoruz.
Bu gün bir kardeşim öldü yarın bir tane daha, öbür gün biri daha ölür. Biz yaşarız bir fare gibi. Bizim ufak deliğimize dayanınca postalları ancak anlayacağız. Bu gün Filistin’de yaşanan masamda patlayan yumruk gibi, oluk oluk kan gibi deviniyor içimde.
Sorsalar bize hepimiz Filistin için acıyoruz, sorsalar bize onurları ile dövüşüyorlar. Ya bizim onurumuz ya da onursuzluğumuz. Kendimi dara çekiyorum! Bir kardeşim Filistin askısında işkencelerde ölürken, diğeri Felluce’de katledildi. Eskileri de var elbet ama biz sustuk. Vietnam’da sustuk Afganistan ‘da sustuk. Biz daha da susarız. Susanlar! Yastığınız kan kokuyor, rahat uyuyabiliyor musunuz?
Hadi internette fotoğrafları birleştirip ajitasyon yapalım. Hadi sosyal mesaj verelim. Ya direnmeye gelince. Ne de olsa ölenler var. Bir yanım yanıyor. Dilsiz,dinsiz,ırksız yanıyor. İnsan insan yanıyor. Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni içimde kanatıyorlar. Ey insanım diyenler. “Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır.” Bir kardeşim dün öldü, ben yarın ölürüm ya sen sen yüzünü hiç görmediğin biri için ölebilir misin? Bıçak kemikte eti geçeli çok oldu, dayandı kemikte bu insan sızı.
Şimdi ayakta insan onurunun kalması için bu gece nöbet sen de hadi tutu insan nöbetini.
Benim yüreğimde nöbet var. Hadi tut nöbetini…
Diren Filistin o yürek yalnız değil…
Dirençle…
YORUMLAR
YORUMSUZ
(Filistin'de babasının yanında vurulan çocuğa)
Kan bürünmüş sanki bütün gözleri,
Kana susamış toplar, tüfekler,
Göz gözü görmüyor,
Her yer toz duman.
Bakışları yerlerde tuz da buz!
Yüreği kırık bir testi böğründe
Bomboş ve susuz...
Duraksız yankılanan çığlıklar,
Arka sokaklarda koşan ayak sesleri,
Bir çocuğun bakışı ötelere, çok ötelere...
Esmer, çatlak yanaklarda tuzlu gözyaşı,
Ve gökyüzünde yarım kalmış sessiz dualar...
08 Aralık 2002 İstanbul
Halenur Kor
YERYÜZÜNDE BÜTÜN MAZLUMLAR KARDEŞTİR
Şuan gözümün önünde dudakları korkudan kapanmayan, ve bütün vücudu ile tir tir titreyen bir kız çocuğunun hayali var. Bu katliam başladığı günden düştü hafızama, bir haber arasında. Günlerdir de gözümün önünden gitmiyor. Korkudan konuşmayı bırakın ağlayamıyor bile. Yanaklarında yaşlar var ama onlar bile korkudan damlayamıyor. Sürekli düşen bombaların, can alan mermilerin arasındaki o hengamede, bir kız çocuğu öyle çırpınıyor.
Aklıma geldikçe içimi isyanların kapladığı, aklıma geldikçe bir şeyler yapmak gerekliliğini bütün varlığımla hissettiğim dokuz-on yaşlarında minik bir kız çocuğu. Dehşetle düşünüyorum. Bu kız benim kızım olabilirdi pekala. Benimde o yaşlarda bir kızım var çünkü. Ve orada bizim göremediğimiz orada bu çocuklardan yüzlercesi hunharca katledildi birkaç gün içerisinde.
Ve o kız çocuğu şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle vicdanıma sesleniyor her dakika. Uyuma diyor, uyursan bir gün senin de çocukların böyle olacak. Çok net anlıyorum ki, bu ateş sadece düştüğü yeri yakmayan cinsten. Çünkü söz konusu çocuklar ise ve sizde bir anne kalbi taşıyorsanız, acıyı anlamak için, ille de o acının içerisinde yaşamak gerekmediğini çok iyi anlıyorsunuz sonuçta..
Sözde medeniyet asrının riyakarlığına haykırırcasına en anne yanıma sesleniyor o kız çocuğu, korkularını kilometrelerce öteden hissettirerek.
Bu vahşete sessiz kalmak demek zulme ortak olmak demektir. Çünkü dökülen kanlar mazlumun masumun kanıdır. Bu nedenle “insanım” diyen herkesin ve bilfiil insanlığın toplanması ve bu dehşeti durdurması gerekmektedir. Çünkü yeryüzündeki bütün mazlumlar kardeştir.
Gazze’de ki bu saldırı İsrail’in son altmış yılda yaptığı saldırıların en kanlısı en acımasızı arasında yerini alırken, beş-altı gün içerisinde 500 ü aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların en az 150 sinin çocuk, 100 kadarının da kadın olduğunu düşünürsek, sus pus olan dünyanın da ne kadar büyük bir vebal altına girdiğini gayet net anlayabiliriz. Gerçi türkün tarihi böyle katliamları çok iyi tanıyor, bu kadar dünya milleti arasında en fazla duyarlılık göstermesinin sebeplerinden birisi de bu olabilir pekala. Hemen hemen her şehrimizde insanlar sokaklara dökülürken, medeni ve insan hakları telalığı yapan, sözde demokrasilerin riyakar papağanları nerede? Sahi nerede ezilmiş hakların savunucuları. Sizce de tuhaf değil mi bütün dünyanın bu suç manzaralı sus pus hali.
İsrail; sınırları henüz tamamlanamamış, sürekli yayılma politikası izleyen, nasılsa bütün dünya beni destekliyor diyerek istediği zulmü rahatlıkla yapan bir ülke(!) Hem bu öyle bir yayılım ki, kapsamına ileride Türkiye de girmekte! Dehşet!
Evet, medeniyetin göbeğinde yapılan bu insan katliamlarına “savunma hakkı” diyebilecek kadar alçaklaşan ABD, Avrupa Birliği ve vicdanının esnekliği bir kere daha kanıtlanan Birleşmiş Milletlerin arkasına sığınıp, aldığı radikal destekle elini kolunu sallayarak rahatça vahşet sergileyen bir ülke !
Aslında ülke demek çok yanlış olur, zira İsrail zaten terörün kendisidir. “Haganah” adlı Siyonist bir terör örgütü tarafından, Aslında Filistin halkına ait topraklar üzerinde, yine terörüst faaliyetler sonucu kurulan, hala da teröristlerce yönetilen İsrail bu gün küresel terörü tahrik eden en önemli terör bileşenidir.( Haganah, henüz İsrail devleti kurulmamışken, Dünya Siyonist Örgütü’nün Filistin’deki Yahudi cemaatini ("Yishuv") korumak ve diasporadan gelen göçmenleri kollamak için kurduğu milis gücüydü.) Gerek işgal altında tuttuğu, gerekse dünyanın değişik yerlerinde terör eylemlerine ısrarla devam eden, dolayısı ile bu amaçla kurulan bir oluşumdur İsrail.
Ama maalesef, daha dün Afganistan’a, Irak’a ve bilumum yerlere güya, sözüm ona terörü engellemek yok etmek adına yerleşen ve gittiği her yerde evvela masum ve mazlum insanları yok eden asıl yayılmacı güç olan ABD, bu gün bu saldırılara karşı, kör sağır ve dilsizdir.
Dahası, bu zulmü masum göstermek adına alçakça “savunma hakkı” ifadesini kullanabilmektedir. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hangi demokratik düşünce böyle bir vahşeti haklı gösterebilir?
Meselenin en önemli ayrıntısı ise bu gün modern dünya soykırımlarının aktif alanı her ne hikmetse yine İslam coğrafyası olmasıdır. Tıpkı dün, ondan evvelki gün olduğu gibi. Ve haçlının bu Yahudi katliamları karşısında sus pus olma zihniyetinin izahı da ancak bununla mümkündür. Bu satırları yazarken kıyas yapma niyetim hiç yoktu. Ama birkaç gün içerisinde, zorla zapt edilen küçücük bir toprak parçası üzerinde en az on bir camimin yerle bir edilmesi başka nasıl izah edilebilirdi ki? Asırlarca haçlının yapamadığını siyonistlerin yaptığını görmek medeni batı(!) yı sadece memnun eder. Şimdiki gibi!
Bu zulme isyan eden ise sadece hep mazlumlar, ve Müslümanlar ise eğer, Müslüman aleminin hemen toparlanması ve gereken birliğin sağlanması lazımdır.
Emperyalist emellerle beslenen lokal bölünmelerin asıl sebebinin bu gün meydana gelen bu hadise ile dolaylı değil direkt bağlantısı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Gerek etnik manada, gerekse inanç bağlamında yaşatılan bu bölünmelerin son bulması için GAZZE’de yaşatılan vahşetin bir son nokta noktası olması gerekir.
Çünkü yeryüzündeki tüm mazlumlar ancak ve ancak kardeştir!
Kargülü ALMILA
evet çocuklar elinde kalem yerine silahı tutuyorlar şimdi...okula gitmek yerine savaşa gidiyorlar bu yaşta...ve filistinli bir çocuğun da dediği gibi mayınların üstünde sek sek oynuyorlar ve patlamamış el bombalarını topluyorlar...daha renklerle tanışmadan kan kırmızısıyla tanışıyorlar...
çok çooook anlamlı bir yazıydı...yazan duyarlı yüreğinizi ve kaleminizi kutluyorum...saygıyla...
''Bu gün bir kardeşim öldü yarın bir tane daha, öbür gün biri daha ölür. Biz yaşarız bir fare gibi. Bizim ufak deliğimize dayanınca postalları ancak anlayacağız. Bu gün Filistin’de yaşanan masamda patlayan yumruk gibi, oluk oluk kan gibi deviniyor içimde''
Susuyoruz...........utancımızdan...
Ben de bu güzel, duyarlı ve anlamlı yazına bir şiir eklemek istiyorum değerli Filistin'li şair Mahmud Derviş'den;
Unufak ediyor bizi dünya
Tanesi olaydık bir,
Ölebileydik ve doğabileydik yeniden.
Anamız olaydı dünya,
Sevecen davranaydı bize.
Resim olaydık kayalarda
Düşlerimize, taşımak için ayna diye.
Gördük yüzlerini, savuracakların,
Çocuklarımızı, penceresinden bu son barınağın.
Aynalar asacak yıldızımız.
Nereye gitmeliyiz son sınırdan sonra?
Nerede uyumalı bitkiler, son soluklarından sonra?
Kızıl buharla yazacağız adlarımızı.
Keseceğiz elini şarkının, etimizle bitecek olan.
Öleceğiz burada, burada son boğazda.
Burada ve burada yetiştirecek kanımız, bir zeytin ağacını.
Umarım biter bir gün bu savaş ...
Sevgilerimle Pastav...
savaş ortamında zor günler geçirmekte olan filistin halkına özellikle sivillere sabır diliyorum; ölenleri de büyük bir hüzünle anıyorum. yazınız büyük bir duyarlılık ve kocaman bir hissiyat ile yazılmış tebrikler. elbette bizler yazan kesim olarak hiçbir acıya hiçbir düş kırıklığına gözlerimizi kapatamayız. umarım savaşlar olmazda bizlerde mutluluk sözcükleriyle anlam buluruz insanda. teşekkürler