- 1111 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN,DİN VE TOPLUM -9
Diğer bölümler de işlediğim örneklerin yanı sıra,günümüz tarikatların ve islam gerçeğinin daha iyi anlaşılması için Karmatilerin ve Şeyh Bedrettin’inin ayaklanmalarını kısa da olsa ele almakta fayda vardır.
e)Karmatiler
Kimilerce bir köylü hareketi olarak ortaya çıkmış ve islam karşıtlığı bir konuma bürünmüştür.Günümüz tarih araştırmacısı Suriye kökenli İsmail El Mir Ali’ye göre "Karmati hareketi,saraydaki darbe veya taht kavgası değildi.Tam anlamıyla sınıfsal bir öze sahip olup emekçilerin,işçilerin,yoksulların,şehir esnafının,Nebati,Arami,İranlı,Kürt ve Arap baldırı çıkplaklarının bir yandan zalim Abbasi iktidarına,onlarla işbirliği yapan Fars aristokratlarına,tekelci tüccar tabakasına,büyük toprak ağalarına ve onları koruyan türk askerlerine karşı bir ihtilal hareketiydi.Bu nedenle o zamana kadar kurulu düzenin tüm denge ve kavramlarını alt-üst etmişti."
Karmati hareketi,Hamdan Karmati liderliğinde Abbasi halifeliğindeki islam rejimini devirmek,halk ayaklanmalarıyla iktidarı ele geçirmek istiyordu.Bunun için kendiliğinden ortaya çıkan toplumsal insiyatif ve cemaat dayanışması biçimindeki loncalara,toplumsal mühalafet odaklarına sızarak,hiç kimseyi dıştalamadan tüm ezilen,sömürülen kesimleri örgütleyip bir "Komünal Cumhuriyet" kurmak istiyorlardı.Sosyal söylemler de kullanarak "adalet,eşitlik,özgürlük" sloganını ortaya atmışlardı.Sadece yoksullara değil,türklerin kovdukları ve tezkeresini verdiklerini Arap kökenli kabile savaşçıları,çeşitli halklardan aydın ,sanatçı,düşünür çevresine de ulaşmışlardı.Şeriatın yürütücüsü olan islam din adamlarına karşı yoğun bir propagandayla oldukça gizli "Hücre" biçiminde bir örgütlenme tarzı yaratarak,tüm kilit noktaları ele geçirip en seçkin adamlarını yerleştirmişlerdi.Çok kısa bir sürede Irak,Bahreyn,Suriye,Horasan,Mısır,Yemen ve Afrikaya kadar yüz binlerce taraftarlara ulaşmışlardı.Söz gelimi büyük Kürt felsefe ve tasavvuf düşünürü "Halaç-ı Mansur" bu örgütün önemli bir kadrosuydu."Ebu Abdullah" kod adını almıştı.Hindistan,Horasan ve Sınd bölgelerini örgütlemeyle görevliydi.
Oldukça geniş bir tabana hitap eden bu hareketin sınıfsal bir karaktere sahip olduğu,bu dönemin en sosyalist hareketi olduğu,Arap tarihinde ilk dernek ve sendikal hareketini başlattığı da söylenir.Halk ayaklanmalarıyla bir çok kurtarılmış bölge elde eden Karmatiler,yüzyıla varan bir süre boyunca bu kurtarılmış bölgelerde "komünal" bir toplum oluşturdular.Bu "komünal" toplum bir cumhuriyet modeli biçiminde örgütlenerek kendini sürdürür.Bu "Sosyalist cumhuriyette özel mülkiyet yoktur.Herkes özgür,herkes eşittir.Tüm toplum bireyleri kendi güç,yetenekleri ve birikimleriyle herhangi bir üretim kolunda yer alır.Kim ne kadar kazandıysa ortaya koyar,ortaya konulan mallar büyük küçük,kadın erkek ve tüm toplum bireyleri arasında öleştirilir." Herşey ortaktır.Bu ortaklığa ilişkin sloganlar ise şudur:"Madem mülk bireyin değil Allahın,bizde onun kullarıyız o zaman neden mülkleri sahiplenelim,özelleştirelim ki;Allahın nimetlerinden herkes eşit faydalansın.Adalet ve eşitlik dinin ta kendisidir."(düşünce tarihi-Orhan Hançerlioğlu)
Gerek Emeviler ve gerekse Abbasiler döneminde ortaya çıkan düşünce ve inanç akımları sadece bunlarla da sınırlı değildir.Daha pek çok akım ortaya çıkar.Katı merkeziyetçi islam anlayışı bu akımların hepsini çok şiddetli bir tarzda bastırmaya çalışır.Tüm bu hareketleri "Batıni,eşkiya,zındık,islam düşmanı,şeriat ve allahın yasalarını ortadan kaldırmaya çalışan,kadını ortak mal ilan eden hurafeler" biçiminde karalarlar.Aslında tüm gerici,kurulu düzen sahipleri,kendi varlıklarını tehdit eden kendilerine alternatif olan siyasal,fükürsel hareketleri bu şekilde karalamaya ve bastırmaya çalışır.
Benzer tarihi seyir saltanattan saltanata geçerek devam eder.Abbasilerden,selçuklulara ve osmanlıya kadar devam eden bu anlayış katı dinsel ve devlet doğmalarından kendini kurtaramaz.Böyle olduğunda dinde de bir açılım ve yenilenme ortaya çıkmaz.Osmanlıda devlet çıkarcılığı temelinde iyice gericileşen din ve islam halifeliği,toplumsal istemlere de cevap olamayınca aynı tarzda kendi karşıtlarını doğurur.Bastırma,karalama ve ezme yaklaşımı aynı mantık içinde devam eder.Şah-kulu ayaklanmasında kırk bin kürt ve anadolu alevisinin öldürülmesi,Kuyucu Murat Paşa örneği,Pir Sultan Abdal,Karacaoğlan,Dadaloğlu, Şeyh Bedrettin ve daha pek çok direniş odağı ortaya çıkar.
f)Şeyh Bedrettin
Sultan II.İzettin Kaykuvas’ın beşinci kuşaktan torunudur.Osmanlı döneminde bir ayaklanmaya önderlik yapan Şeyh Bedrettin,yaşadığı dönemin yetişen en büyük alimlerden biridir.Edirne yakınlarında kadılık yapan bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir.Bursa’da,Konya’da ve Anadolu’nun ileri gelen medreselerinde okuduktan sonra,tahsilini o dönemin en önemli eğitim merkezi olan Kahire de sürdürür.
Şeyh Bedrettin çeşitli şehirler de ilmi derinliği yanında hoşgörülü,eşitlikçi,fikirleriyle tanınmaya başlanır.Edirne’ye döndükten sonra, ünü arttıkça etrafında müritleride toplanır.Musa Çelebi’nin yanında bir dönem devlet kadılığını yapar.Ulema sınıfının katı ve kesin kararlarına karşın Şeyh Bedrettin ilerici din ve toplum görüşlerini savunur.Musa Çelebi’nin ölümünden sonra ilerici görüşlülüğü nedeniyle İznik’e sürgüne gönderilir.
Ağırlıkta toplumculuk görüşünü İznik’te geliştirir.Kendi düşüncelerini müritleri aracılığıyla topluma yayar.Bir anlamda burada Akademia’ya benzer bir yer kurmuştur.Sokrat tarzına yakın bir yaklaşımla kendi kadrolarını buraya alır,diyalog yöntemiyle fikirlerini kadrolarına kavratır,onları eğitip Anadolu’nun dört bir yanına gönderir.Böylece yetiştirdiği kadrolar aracalığıyla fikirlerini topluma taşırmaya çalışır.Başlattığı halk ayaklanması sonucu,osmanlı tarafından yakalanır ve idam edilir.
Şeyh Bedrettin kendi toplumcu düşüncelerini şöyle aktarmaktadır."Tanrı dünyayı yarattı ve insanlara verdi.Şu halde dünyanın toprağı ve bu toprağın bütün ürünleri insanların ortak malıdır.İnsanlar eşit olarak yaratılmıştır.Birinin mal toplayıp, öbürünü aç kalması Tanrı’nın amacına aykırıdır.
Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim,sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin...
Herkes Tanrıyı aklının erdiğince kavrayabilir.Birinin kavrayışı ötekinin kavrayışına benzemeyebilir.Aynı kavrayışta bulunmayanların birbirini kınamaları,birbirini zorlamaları doğru değil...
Düşünce ve vicdan özgürlüğü doğal düzenin ürünüdür.Ayrılıklar din adamlarının işleri karıştırmasından doğmuştur.Bunlar ortadan kaldırılırsa bütün dinler bir olur,Hristiyan,Yahudi,Musevi hep aynı tanrının kuludur.Hepsi kardeştirler.Aralarında sevgi ve saygı olmalıdır.Birbirini sevenler,sayanlar her zaman birleşebilir...
Hükümet seçimle kurulmalı,ulus tam bir özgürlük içinde oyunu kullanabilmelidir.Kıyam ve zorba(zalim ve mütegali) bir hükümetin buyruklarına uymamak caizdir.Saraylar,saltanatlar,yeniçeri insanlık dışı uygulama ve zorbalığın ürünüdür.Bu zorbalığa boyun eğilmemeli..."
Bu biçimde Anadolu aleviliği mücadelesi de osmanlı tarihi boyunca devam eder.Anadolu ve Kürt aleviliği her ne kadar islam aleviliği motiflerini taşısalarda,biribirnden etkilenmeli ve özde Kürdistani inançların-Zerdüştlüğün,Mazdekçiliğin,Maniciliğin-bir devamı konumundadırlar.Bunların tarihi mirası islamiyetin çok çok öncesine dayanır.Sonuçta islam saltanatlı devletlere karşı ortaya çıkan bu hareketler islamiyetin demokratikleşemeyen,kendini yenileyemeyen baskıcı ve çıkarcı uygulamalarının bir sonucudur.Günümüze kadar süre gelen alevi-süni çelişkisini de bu çıkarcılıktan aramak gerekir.
Tüm bu gerçekler ışığında günümüz islam gerçeği ve bir ahtapot gibi yaşadığımız coğrafyada yayılan günümüz tarikatçılığını ele almakta fayda vardır. Bu konunun derin analizi yapılmak zorundadır.Günümüzde din ve tarikat gerçekliği asıl amaçlarından ve toplumsal olgu olmaktan uzaklaşarak sadece maddi çıkarcılığın ve sömürünün birer aracı konumuna geldikleri,gerici iktidarların elinde bir silah konumuna düştüğü görülmektedir.Bundan sonraki bölümlerde bu konuların neden ve sonuçlarını ele alacağım.
YORUMLAR
Karamatiler örneğinde de Şeyh Bedrettin örneğinde de ilgimi çeken ve de güzel olan bir şey var o da düşünce yapıları.. İçerisinde bulunduğumuz kapitalist sistemlerin yönetim biçimleri ile pek de bir farkları yok o zamanlardaki yönetici kadrolarının gerçekten de ... Sınıflı toplumlar çıktığından beri ne acıdırki insanlık ve insanca yaşamak hep hiç sayılmıştır hakim güçler tarafından ki bunlar hangi ideolojiyi kendilerine şemsiye ederlerse etsinler bu hep böyle olmuştur... Ama o güzelliklere insanlar bir gün kavuşacaklardır, ben buna inanıyorum...
Çok güzel bir incelem Ali ve devamını da merakla bekliyorum, sevgilerim çokça can ...
Bu arada yorumumu geç bıraktığım özür dilerim ...