Müslümana hitaben,,,
Filistin Ve Aksa
İslamın ilk kıblesi kanlar içinde
ve müslüman seyri-alemde
Yazık dilimizdeki kelime-i Tevhide
*** Aşağıdaki mektup ŞEHİD ŞEYH AHMED YASİN’İN FERYADIDIR
ALLAH’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikayet ediyorum! ***
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!..
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!..
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!..
Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!..
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!..
Hala kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?..
Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok,ALLAH için ve ümmetin namusu için kızacak?..
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!..
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? ..
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!..
Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış!..
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri,ALLAH için kızmaz mı!? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
Ey RABBimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! diye çağıramaz mı!?..
Buna da mı gücünüz yetmiyor!?..
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!..
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!..
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!..
Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!..
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!..
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! ..
Temennimiz, ALLAH’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!..
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! ALLAH aşkına, bari aleyhimize olmayın!..
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!..
ALLAH’ım! Sana şikayette bulunuyorum Sana şikayette bulunuyorum..
Sana şikayette bulunuyorum..
Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum..
Sen mustazafların RABBisin Sen bizim RABBimizsin Bizi kime bırakıyorsun?..
Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?..
ALLAHım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum…
Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı ve Birliğimiz bozuldu Yollarımız ayrıldı Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikayet ediyoruz…
ŞEHİD ŞEYH AHMED YASİNİNNALİLLAHİVEİNNAİLEYHİRACİUN
YORUMLAR
SİYONİST VAHŞETE LANET OLSUN
Filistinli analar Allah için ölecek evlatlar yetiştiriyor.
Ve İsrail saldırıları sonucunda bir çocuk son nefesini verirken annesine şöyle sesleniyor:
Anne,
Sana koşup gelemedim,
Filistin` den, Çeçenya`dan, Lübnan`dan.
Bombalar patlıyor her yerde,
Çıkıp gelemedim enkazlar altından.
Ne olur gitme rüyalarımdan.
İnsanlıktan nasibini almamış, faşist ve gaddar İsrail yönetimi kirli yüzünü Gazze’de bir kez daha göstermiştir. İsrail savaş uçaklarının yaptığı saldırılar sonucunda yüzlerce Filistinli sivil hayatını kaybetmiş, yüzlercesi de ağır şekilde yaralanmıştır.
Yeryüzünde kendi millet meclisinden suikast kararı çıkaran ve seçim yatırımı olarak masumları katleden başka bir terör devleti yoktur. Her evde en az bir şehit, en az birkaç yaralı var Filistin’de. Olay sadece aritmetik olarak 1500 şehit, 3000 yaralı gerçeğinden öte bir de geometrik hakikat boyutu var ki her Filistinli ailede tüm analar, babalar, kardeşler, eşler bu dramı hem yüreklerinde hem bedenlerinde hem de hayatlarında en ağır biçimde yaşamaktadırlar.
İsrail yönetiminin “bu daha başlangıç, bana sakın barıştan bahsetmeyin” şeklindeki pişkin ve vurdumduymaz açıklamaları ise tek kelimeyle alçaklıktır.
Orantısız güç göstererek, yıllardır uyguladığı şiddet yöntemiyle asrın zulmünü sergileyen İsrail’i nefret ve şiddetle kınıyoruz. Bütün dünyayı olayları sadece seyretmekle yetinmemeye ve bu vahşete en sert şekilde tepki göstermeye davet ediyoruz.
Filistin, yeryüzünün mazlumlar coğrafyası, islam dünyasının da turnusol kâğıdıdır. Filistin, onurlu bir insan neslinin çağdaş haçlıların desteği ve çağdaş dünyanın gözleri önünde siyonistlerce yok edilmek istendiği bir yer... Görülmemiş bir abluka altında yıllardır her türlü temel insan haklarından mahrum şekilde yaşamaya mahkûm edilen mazlum Gazze halkına karşı yapılan saldırılar, sadece Filistinli kardeşlerimize değil, tüm İslam Âlemine ve topyekûn insanlığa karşı yapılmış büyük bir küstahlıktır.
Bölge ve dünya barışını sürekli olarak bozan Uluslar arası teamüllere ve hiç bir sözleşmeye uymayan her türlü terör, abluka ve işgali tüm dünyanın gözleri önünde hunharca uygulayarak katliamlar yapan İSRAİL e karşı bütün hükümetleri ve sorumlu uluslararası kuruluşları göreve davet ediyoruz. İslam Ülkelerini ve özellikle İslam Konferansı Örgütü'nü derhal, somut adımlar atmaya ve bölgede akan kanı durdurmaya çağırıyoruz.
Devlet olma hüviyetinden çok çeteci ve terör yöntemleriyle kendini gösteren İsrail politikalarını, Terör devleti İsrail’ in Filistin`e yönelik haince ve kalleşçe saldırılarını ve BU HAİNCE KATLİAMI GAZETELERİNDE YAZMAYAN VE TELEVİZYONLARINDA SAKLAYIP GÜNDEME GETİRMEYEN SİYONİSTLERİN YANDAŞI MEDYA MENSUPLARINI da nefretle kınıyoruz.
İnsanlık tarihinin yüzkarası, çağdaş dünyanın veled-i zinası, İsrail vampiri Müslüman kanı içmeye doymak bilmiyor. Bazı akademik çevrelerce ve yazarlarca dile getirilen; Filistin zamanında İsrail’e toprak sattı da bugünkü zilleti hak etti anlamındaki söylemler, insafla, izanla, vicdanla, tarihi hakikatlerle ve merhametle alakası olmayan ve Filistinli yetimlere yapılan vahşi saldırıları onaylayan ve dolayısıyla siyonizmi destekleyen talihsiz ve idrakten yoksun iddialardır.
Yine, İsrail’in acımasız saldırılarını Filistinli gençlerin direnişine dayandırarak haklı göstermeye çalışan ve bu saldırıları meşru gören medya mensupları bilmelidir ki: tüm Filistin halkı kalıcı barışı sağlamak adına canını teslim etse bile gözü dönmüş İsrail’in yeryüzünün yetim haklına uçaklarla, tanklarla ve roketlerle yaptığı vahşet ve soykırım bitmeyecektir.
Dünya Müslümanları olarak, altmış yıldır bütün imkânsızlıklara rağmen direnişe ve kıyama devam eden Filistin’in onurlu mücadelesini destekleyeceğiz ve onların yaşama hakkını her türlü uluslar arası platformda savunacağız; çünkü bu zulme sessiz kalmakla, vahşete ortak olmanın bir farkı yoktur.
Başbakan’ımıza Davostaki yiğit çıkışı için teşekkür ediyoruz. Türk insanının vicdanına ses vererek uluslararası platformda İsrail’e yönelik diplomatik temaslarda bulunmalı ve Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmaları askıya almalıdır. Türkiye, üç kıtayı İstanbul’dan yönetmiş bir imparatorluğun bakiyesidir. Üstelik Filistin’in tapusu da hâlâ bizim üzerimizdedir, inanmayan arşivlere bir göz atsın. Türkiye tarihin ve ait olduğumuz değerler külliyatının omuzlarımıza yüklediği vebal gereği bu coğrafyada barışın tesisi için inisiyatifi ele alarak, aktif bir rol üstlenmelidir. Mazlum kardeşlerimizin kanı yerde kalmamalıdır. Bu terörist devlete haddi bildirilmeli, artık bu zulme dur denmelidir.
Öte yandan Müslüman ülkeler ise, gerek BM nezdinde gerekse İslam Konferansı Örgütü gibi kurumlarda ortak hareket ederek İsrail’i terörist devlet olarak ilan ettirmeli ve bütün ilişkilerini askıya almalıdır.
YAZINIZI ÇOK BEĞENEREK OKUDUM. ZATEN İNSANIN ELİNDEN SADECE DUA VE PARA YARDIMI GELİYOR.
HEPİMİZ İNSANIZ ,MÜSLÜMANIZ AMA AYNI OLAYLARIN BİRGÜN BİZİM BAŞIMAIZ GELEMYECEĞİNİN GARANTİSİ YOK ;
DİKKAT EDRSEN ,DÜNYADA SADECE MÜSLÜMANLARIN BAŞINA BÖYLE ZULÜMLER GELİYOR. VE ŞUNUDA EKLEMEK İSTİYORUM .BUNDAN 15 YIL ÖNCE ,BOSNA HERSEKTE YAŞANAN OLAYLARADA SEYİRİCİ KALMIŞTIK. HEMDE AVRUPANIN ORTASINDA, ELİMİZDEN NE GELDİ SADECE DUA!
RABBİM MAZLUMLARIN AHINI YERDE BIRAKMAZ BUNUDA BİLİYORUM. SELAM VE DUA İLE ...
YERYÜZÜNDE BÜTÜN MAZLUMLAR KARDEŞTİR
Şuan gözümün önünde dudakları korkudan kapanmayan, ve bütün vücudu ile tir tir titreyen bir kız çocuğunun hayali var. Bu katliam başladığı günden düştü hafızama, bir haber arasında. Günlerdir de gözümün önünden gitmiyor. Korkudan konuşmayı bırakın ağlayamıyor bile. Yanaklarında yaşlar var ama onlar bile korkudan damlayamıyor. Sürekli düşen bombaların, can alan mermilerin arasındaki o hengamede, bir kız çocuğu öyle çırpınıyor.
Aklıma geldikçe içimi isyanların kapladığı, aklıma geldikçe bir şeyler yapmak gerekliliğini bütün varlığımla hissettiğim dokuz-on yaşlarında minik bir kız çocuğu. Dehşetle düşünüyorum. Bu kız benim kızım olabilirdi pekala. Benimde o yaşlarda bir kızım var çünkü. Ve orada bizim göremediğimiz orada bu çocuklardan yüzlercesi hunharca katledildi birkaç gün içerisinde.
Ve o kız çocuğu şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle vicdanıma sesleniyor her dakika. Uyuma diyor, uyursan bir gün senin de çocukların böyle olacak. Çok net anlıyorum ki, bu ateş sadece düştüğü yeri yakmayan cinsten. Çünkü söz konusu çocuklar ise ve sizde bir anne kalbi taşıyorsanız, acıyı anlamak için, ille de o acının içerisinde yaşamak gerekmediğini çok iyi anlıyorsunuz sonuçta..
Sözde medeniyet asrının riyakarlığına haykırırcasına en anne yanıma sesleniyor o kız çocuğu, korkularını kilometrelerce öteden hissettirerek.
Bu vahşete sessiz kalmak demek zulme ortak olmak demektir. Çünkü dökülen kanlar mazlumun masumun kanıdır. Bu nedenle “insanım” diyen herkesin ve bilfiil insanlığın toplanması ve bu dehşeti durdurması gerekmektedir. Çünkü yeryüzündeki bütün mazlumlar kardeştir.
Gazze’de ki bu saldırı İsrail’in son altmış yılda yaptığı saldırıların en kanlısı en acımasızı arasında yerini alırken, beş-altı gün içerisinde 500 ü aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların en az 150 sinin çocuk, 100 kadarının da kadın olduğunu düşünürsek, sus pus olan dünyanın da ne kadar büyük bir vebal altına girdiğini gayet net anlayabiliriz. Gerçi türkün tarihi böyle katliamları çok iyi tanıyor, bu kadar dünya milleti arasında en fazla duyarlılık göstermesinin sebeplerinden birisi de bu olabilir pekala. Hemen hemen her şehrimizde insanlar sokaklara dökülürken, medeni ve insan hakları telalığı yapan, sözde demokrasilerin riyakar papağanları nerede? Sahi nerede ezilmiş hakların savunucuları. Sizce de tuhaf değil mi bütün dünyanın bu suç manzaralı sus pus hali.
İsrail; sınırları henüz tamamlanamamış, sürekli yayılma politikası izleyen, nasılsa bütün dünya beni destekliyor diyerek istediği zulmü rahatlıkla yapan bir ülke(!) Hem bu öyle bir yayılım ki, kapsamına ileride Türkiye de girmekte! Dehşet!
Evet, medeniyetin göbeğinde yapılan bu insan katliamlarına “savunma hakkı” diyebilecek kadar alçaklaşan ABD, Avrupa Birliği ve vicdanının esnekliği bir kere daha kanıtlanan Birleşmiş Milletlerin arkasına sığınıp, aldığı radikal destekle elini kolunu sallayarak rahatça vahşet sergileyen bir ülke !
Aslında ülke demek çok yanlış olur, zira İsrail zaten terörün kendisidir. “Haganah” adlı Siyonist bir terör örgütü tarafından, Aslında Filistin halkına ait topraklar üzerinde, yine terörüst faaliyetler sonucu kurulan, hala da teröristlerce yönetilen İsrail bu gün küresel terörü tahrik eden en önemli terör bileşenidir.( Haganah, henüz İsrail devleti kurulmamışken, Dünya Siyonist Örgütü’nün Filistin’deki Yahudi cemaatini ("Yishuv") korumak ve diasporadan gelen göçmenleri kollamak için kurduğu milis gücüydü.) Gerek işgal altında tuttuğu, gerekse dünyanın değişik yerlerinde terör eylemlerine ısrarla devam eden, dolayısı ile bu amaçla kurulan bir oluşumdur İsrail.
Ama maalesef, daha dün Afganistan’a, Irak’a ve bilumum yerlere güya, sözüm ona terörü engellemek yok etmek adına yerleşen ve gittiği her yerde evvela masum ve mazlum insanları yok eden asıl yayılmacı güç olan ABD, bu gün bu saldırılara karşı, kör sağır ve dilsizdir.
Dahası, bu zulmü masum göstermek adına alçakça “savunma hakkı” ifadesini kullanabilmektedir. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hangi demokratik düşünce böyle bir vahşeti haklı gösterebilir?
Meselenin en önemli ayrıntısı ise bu gün modern dünya soykırımlarının aktif alanı her ne hikmetse yine İslam coğrafyası olmasıdır. Tıpkı dün, ondan evvelki gün olduğu gibi. Ve haçlının bu Yahudi katliamları karşısında sus pus olma zihniyetinin izahı da ancak bununla mümkündür. Bu satırları yazarken kıyas yapma niyetim hiç yoktu. Ama birkaç gün içerisinde, zorla zapt edilen küçücük bir toprak parçası üzerinde en az on bir camimin yerle bir edilmesi başka nasıl izah edilebilirdi ki? Asırlarca haçlının yapamadığını siyonistlerin yaptığını görmek medeni batı(!) yı sadece memnun eder. Şimdiki gibi!
Bu zulme isyan eden ise sadece hep mazlumlar, ve Müslümanlar ise eğer, Müslüman aleminin hemen toparlanması ve gereken birliğin sağlanması lazımdır.
Emperyalist emellerle beslenen lokal bölünmelerin asıl sebebinin bu gün meydana gelen bu hadise ile dolaylı değil direkt bağlantısı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Gerek etnik manada, gerekse inanç bağlamında yaşatılan bu bölünmelerin son bulması için GAZZE’de yaşatılan vahşetin bir son nokta noktası olması gerekir.
Çünkü yeryüzündeki tüm mazlumlar ancak ve ancak kardeştir!
Kargülü ALMILA