İKİNCİ AİLEM’E
Hayat sahnemde birkaç vazgeçilmez karakter daha rolünü oynamak için çıktı sahneye ve can verdiler yüreğime… Yaratanın kendilerine sunduğu ve yüreklerine bir nakış gibi işlediği güzellikleri yüzlerine yansıyan, çocuklar kadar masum ve melekler kadar iyi olan birkaç insandan yani ailemden bahsediyorum. Nereye gittiysem bir ailem oldu benim ve hayat bir aile daha bahşetti bana, kendi kanımdan olsa bu kadar olamazdı sevgileri, kendi canımdan öte olan insanlar bir çığ gibi büyüdü içimde. Ben sizin yanınızda huzuru buldum, mutluluğu buldum.
Hayat bir şans verdi sanki bana, çekingen, sıkılgan bir haldeydim ve içeri girdiğimde yoğun bir çalışma vardı. Merhaba dedim, gülüşü güneş söndüren bir tebessümle bir ablam “Hoş geldin ablacım” dediğinde rahatlamıştım. Terimi silerken bir de o vazgeçilmezlerim listesinde yer alan çay ikramınız vardı, şekeri sevgi olan. Şimdi geldim daha yanınızdan ve size sesleniyorum, küçük bir köyün, köhne bir internet kafesinden… Ağladım rahatladım biraz. Özlemişim ağlamaları, gözlerimin pınarları kurudu sanmıştım yıllarca ağladıktan sonra, demek kurumamış.
Canım Yadigar ablacım, o hoş geldin’den sonra az ağrıtmadım başını, ne tatil bıraktım ne gece. O ilk tanışmadan sonra hep sizleri anlattım aileme ve sizi ne kadar çok sevdiğimi. Onca geceli gündüzlü arayışlarıma rağmen bir gün olsun, kalp kırmadan bana sabırla cevap verişlerinizi… Anneydin, sevgiyle bir evlat edasıyla yaklaştın hepimize. Öyle bir yüce insansın ki sen, ne çok özledik seni yoğun çalışma saatlerin bitmeyen mesailerinde. Yanına geleceğimiz zaman, avuçlarımızda bir sürü problem de olsa, senin yanına geleceğimizi düşünmek bile ışıtıyordu yüreğimizi ve rahatlatıyordu bizi. Sen ne yüce bir ablasın ki, bir abla olmanın ötesine geçtin bizim yanımızda. Benim ikinci annem oldun. Aslında ilk geldiğimde biraz tedirgindim, yani suratı asık, nedamet bir yönetici bekliyorken, aile sıcaklığını sunan, gülümseyişi yüzünden hiç eksik olmayan biriyle karşılaşınca şaşırdım. Sonra dedim ki kendi kendime, “Bana böyle bir abla, böyle bir aile kazandırandan Allah razı olsun” dedim hep. Başlamak vaktiydi, bu kadar yoğun bir zaman diliminde olacağımız aklımızın köşesinden bile geçmezken… Aslında düşünülen üç kuruş iken tek şey vardı aklımda; sizi tanımama, senin gibi bir meleğin bana olan inancını kazanmama ve sizin gibi bir ailenin güvenini boşa çıkarmamak adına gecemi gündüzüme ekledim, kendimi kanıtlamak çabası da vardı elbette ama istedim ki ailenize dâhil ettiğiniz beni bir tanıyın. Ne çok sevenim oldu, ne çok sevdim ben insanları sayenizde. Sevmeleri öğrendim. İnsanları anlamayı ve sabırı öğrendim yanınızda ve hayatımda ilk defa huzuru buldum. Yüzü gülen canım ablam, meleklerin en güzeli,iyi ki seni tanıdım ve her daim yanındayım.Aslında ne sen kelimelere sığarsın, ne anlatılabilirsin ablacığım. Sizi ölümsüzleştirmek istedim, dünyada onca kötülük varken, hayatta sizin gibi iyiliklerin, iyilik meleklerin hala var olduğunu göstermek istedim. Sen anlatılamazsın canım ablam ama ismini ölümsüzleştirmek isteyen bu sefil şair ve hayalperest yazarın cüretini maruz gör artık. Allah seni başımdan eksik etmesin ablacığım, yaradanım uzun ömürler versin ve her şeyi o güzel yüreğine göre nasip etsin. Allah senden bir kere değil, milyonlarca kere razı olsun. Hakkını helal et, Tevfik ağabeyime, küçük ablalarıma selam söyle. Kalbimde olacaksınız her daim.
Canım Fikriye ablacığım, anlatsam seni bir garib yazıda sende kelimelere sığmazsın. Yadigar ablam gibi az çay ısmarlamadın bana, az kahrımızı çekmedin. Ne zaman ulaşamasak ablamıza, bir ablamız daha vardı ve hemen seni aradık. Sende o kadar güzel yürekli bir insansın ki, sende sanki bir suyun yansıması gibi Yadigar ablam gibi bir gün olsun geri çevirmedin, bir gün olsun kırmadın kalbimizi hep gülümsedin bize. Gülmek sana yakışıyor be ablacım. Sonra zaman geldi An geldi, hayatın bir kesitini paylaştık, zaman zaman dert ortağımız oldun dinledin bizi, ellerinle salata hazırladın. Ekmeğini değil, bir abla sevecenliğinle sevgini paylaştın bizimle. Ondan karmaşık rakamların arasında her zaman bizim için bir zaman buldun. Biliyorum, dara gelemezdin sen, emin ve sağlam gitmeliydi işler ve asla “Hata yapmam” dememeyi öğrendim senden. Maaşların vazgeçilmez meleğiydin sen, cevap bekleyen soruların bilgesiydin. Hayatın içinde birçok şey öğrendim sayende ve canım ablam, benim bir ablam daha oldu. TRT Yurttan sesler korosunda dinlerken güldük, kimi zaman farkında olmadan aynı hicazkâr makamında şarkılar seslendirdik. Biz seni de, diğer aile fertlerim gibi çok sevdik ve özledik. Bugün izinliydin, seni göremedim ve sabah ilk kalktığımda aklımda mümkün olduğunca fazla isim işlemekti ama canım ablacım. Yapamadım özür dilerim. Canım ablacım, sende mazur gör seni ve ismini ölümsüzleştirmek isteyişimi, sizi çok sevdiğimi unutma, Allah seni başımızdan eksik etmesin. Ama dikkat et abla, güzel gözlerin çok yoruluyor o bilgisayar denen araca bakmaktan. Sen değerlisin bizim için. Allah o güzel gözlerine nice güzellikler görmeyi, mutluluk ışıltıları nasip etsin. Allah sana uzun ömürler versin canım ablacığım. Her daim duacınım. Allah senden bir kere değil milyonlarca kere razı olsun. Adil ağabeyime selam, küçük yeğenimi de öpüver benim için.
Canım Mehmet ağabeyciğim. Hayatımda bir ben sanırdım uysal, sessiz ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan olarak. Şimdi iki kişiyiz, bir de sen varmışsın. Seni çok sevdim be ağabeyciğim, belli etmedim o başka da. Ne zaman sıkışsam, yardıma koştun bana. En yoğun zamanlarında bile cevap verdin. Bu arada televizyonda her gördüğüne inanma Mehmet abi, 15 altın başlık parası istemeyen gelin olacak güzel kızlarımız da var Denizlide. Ama abi olmaz ya, tek başına film izlenmez. Anlıyorsun değil mi? Allah o güzel kalbine göre birini nasip etsin sana. Valla yaza bir düğün et de oynayalım ailecek ya… Mehmet ağabeyciğim, iyi ki varsın ve Allah senden de razı olsun. Güneş pencerenden sevgi kalbinden, mutluluk peşinden, başarı işinden ve o güzel gülümsemen yüzünden hiç ama hiç eksik olmasın. Her daim duacınım.
Canım Selami ağabeyciğim, seni çok fazla göremesem de yoğunluk yüzünden, senin gibi bir ağabeyinin kardeşi olmaktan her zaman gurur duydum. Kimi zaman olmadığında masanı da kullandım, hakkını helal et gari. Yani çok yoğundun fazla vakit geçiremesekte sen canım oldun abi, seni çok sevdim. Ya abi szi anlatacak kelimeler bulamıyorum ki. Yani ne diyeyim, kolay değil tabi. Her ne kadar yazsan da, sizin gibi güzel yürekli insanları anlatmaya kalkışınca kelimeler kifayetsiz kalıyor. Canım ağabeyciğim, seni çok sevdiğimi unutma, harika bir babasın sende. Geçen oğlunla görüşürken kulak misafiri oldum da, imrandim sana. Büyüyünce ben de senin gibi olcem. Seni örnek alıyorum bende. Allah senden de razı olsun milyon kere, iyiki senin gibi bir abim oldu, iyi ki seni tanıdım. Yaratan her şeyi o güzel yüreğine göre versin.
Canım Sabahattin abi, hep ilerdim çocukluğumdan beri ve hep ağladığım o Türk filmlerinde babacan tavrıyla gözyaşlarımın azalmasına sebep olan Hulisi kentmen gibi buldum sizi. Yüreğinizin güzelliği yüzünüze yansımıştı ve bir yönetici bu kadar harika olurdu. Sizin gibi olmak için nelerimi vermezdim. İnsanlara yaklaşımınız, personelinize sahip çıkışınız, sıcak bir aile ortamını çalışma hayatınıza yansıtmanız o kadar güzel ki. Hani kimi insanlar vardır, yanına geldiğinizde korkmazsınız, tüm sıkıntılarınız o insanı görünce geçer ya, öyle huzur veren bir insansınız canım ağabeyciğim. Sizi de çok sevdiğimi bilmenizi istiyorum, Allah sizin gibi güzel yürekli insanları başımızdan eksik etmesin ve duacınızım. Allah sizden razı olsun.
Canım kardeşim Hürol, seninle epey bir vakit geçirdik, ta ki gümüşlere kadar, sabah 9 akşam 10 olunca göremiyordum seni ama aklımdaydınız. Sizi özlüyordum her daim ve sen de yüreğinin güzelliği yüzüne yansıyan insanlardansın. Hep sakin bi tavırla ne kadar çok yardımcı oldun bize, bilmediklerimiz öğrettin, hep kolaylıklar sağladın. Haliyle iyi niyetini su istimal edenler oldu, olacaktı da. Son zamana kadar her şey çok güzeldi sayende, harika bir idareci vasfına sahipsin ve güzel yüreklisin. Seni çok sevdim canım kardeşim, Yaradanım her şeyi gönlüne göre versin. Duacınım.
Canım Kardeşim Yahya, ilk seninle tanıştık. İki hafta her gün geliş gidişlerimizin sonrasında sende vazgeçilmezimiz oldun. Yahya ismi düşmedi sohbetlerimizde bile.. Sana şiir yazdıydım değil mi? Abi kusura bakma ya, malum yoğunluktan bir şey de yapamadık. Seni küçük kardeşimiz gibi sevdik, kendimizden biriydin. Sevecen, insancıl ve düzeyli, her daim saygılıydın. Seni çok seviyoruz kardeşim. Üç kere Yahya için, Sağol, sağ ol, sağ ol.
Ah Fadime ablacım, sen unutulmazsın ya, ne çok aradım seni o garibanlar gibi olduğumuz çalışma ortamında. Ben adını ayşe sanıyordum ama sende hiç çaktırmadın ha son zamana kadar. Her daim seni arıyordum çaysadığımda, “Ah diyordum, Fadime ablam olacaktı ki, şimdi bir çay getiriverecekti bana” Canım ablacığım, Allah senden razı olsun, Abla olmak kolay değil elbette, nazımızı çektin, o güzel gülümsemenle çayımızı eksik etmedin. Yüreğinden ne geçiyorsa, Allah’ım her istediğini nasip etsin sana ablacığım. Hakkını helal et. Ya bu arada, bugün cumalaştık ama sana da bir yere gidip geleceğim dedim. Kusura bakma ablacığım, biri dokunsa ağlayacaktım ve kendimi zor tutuyordum. Ben vedaları sevmiyorum ya, veda edemiyorum. Hani hoşça kal demek, unut demek gibi soğuk geliyor bana. O yüzden kaçar gibi gittim ortamdan. Kusuruma bakma artık.
Selahattin abi, Ali abi, Veysel abi, Sema abla, Hasan bey, Mehmet ali, Ayşe abla, Barış bey, İlhan bey, Yılmaz bey, Nur abla, ve oradaki ailemdeki herkes sizi çok seviyorum. Hakkınızı helal edin hepiniz. Ben çoktan ettim.
Bu gerçek bir hayatın filmiydi. Başrollerde Sadri alışı ve Hulisi Kentmen, Adile Naşit, Belgin Doruk, Neriman Köksal, Danyal Topatan oynuyordu. Bir gün bir adam geldi, Türk filmlerine ağlayacak kadar duygusal, sevdiklerinin yüzünü kara çıkarmayacak kadar çalışkan ve sevdikleri için ölecek kadar gözü kara bir adam. Bir sabah belirsizliklerle dolu bir zamanda, yol aldı. O gün ablası izinliydi ve elinden geldiğince o gün ablasının yokluğunu hissettirmemek ve mümkün olduğunca yardımcı olmak için uğraşıyordu. Hulisi Kentmen yine o babacan tavrıyla girdi içeri:
- Sadri!
- Buyurun efendim.
- Dün itibariyle işin bitti burada. Fazlasın. İstersen gidebilirsin.
Sadrinin yüzünü ateşler bastı, dokunsalar ağlayacaktı, beyninde bir sürekli “Demek buraya kadardı. Film Bitti” cümlesi dolanıyordu. Başını önüne eğdi. Kaderine boyun eğdi ve cevap verdi:
- Peki efendim. Teşekkür ederim.
Başı önünde yol aldı biraz, Çaycı Adile ablasının yanına gitti.
- Adile abla nasılsın?
- İyidir ablam, hayırlı cumalar.
- Sağ ol ablacım, sana da hayırlı cumalar. Ben bir yere varıp gelicem ablacım var mı bir isteğin?
- Canının sağlığı ablam.
Adam adımını dışarı attı, biraz daha tuttu gözlerindeki yağmurları, iki kara bulut çarpıştı birbiriyle ve yağmurlar yağmaya başladı. Adam yine yalnız başına, tüm sevdiklerini kalbine koyarak yol almaya başladı.
-SON-
BAKİ EVKARALI