- 560 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kalemimin Ucundakiler -1-
…ama bu sefer, uzun bir süre-kendimden vazgeçmiş- belki her şeyden sıkılmış bir halde buldum bedenimi. Nasılda masumdu, hani benim diye değil, öyleydi be! ( ) yorgunluksa bir çeşit tedavidir ölümden önce, defalarca yaşadım ben bu çelişkileri ve çoğu kez boğuldum karamsarlığın kayıp haritasında… Ne yazık ki, hiçbirinde–her şey olmana rağmen- yoktun!
Dürüstmüşüm, yakışıklıymışım, sevecenmişim, bir kere olsun haksızlıklara boyun eğmezmişim, her zaman saygılıymışım ve ben bu zamana kadar hep bu dünyada vakit geçirmişim, ya sen? Etrafımdaki insanların başına bela olmaktan korkan acizlikteyken; cesareti ancak filmlerden söküp, bir süreliğine sahiplenmişken, içimdeki geçmişten kalan bu benzersizliğin gölgesini daha ne kadar taşıyacağım söyler misin?
Yolunu şaşırmış bir yabancı edasıyla savruluyorum rüzgârda. Adımı sorsalar hiç utanmadan “rüzgâr” diyesim geliyor. Kendi hayallerini yıkan, yaşadığının bile farkında olmayan, kırık-dökük düşleriyle kendini arayan zavallı biri… Tarifim bu benim!
Sorsan, bütün kutsal kitaplarda bahseder kıyametten, ha koptu-ha kopacak! Takvimler rakamları eskitirken, hiç kızılmaz zamana ve dur dahi denilemez. Asıl korku içimizde çoğalırken, paranoyaklar gibi paralarla ya da ne bilim aklıma ilk maddiyat geldi, mutluluk rolü yapan ve yaptıklarıyla övünmek kelimesi hiç bağdaşmayan, daha kaç yüz insanın ibretlik hallerini kıyametten farksız sayacağız… Kişiyle beraber büyür kıyamette ve asıl korkan da odur, ne yazık ki bizden çok…
Bir kere olsun kucağıma bir çocuğu alıp, doyasıya sevemediğimden midir bilemiyorum, içimde bir yara kanar durur. Damarlarımda bir masum çocuk kanı… son bir kez daha umutsuzca uyuyakaldım gecenin kollarında, sen yoktun çünkü. Çoğu kez hep böyleyim ben, “alıştım artık” demek zor değil, asıl zorluk alışamamaktaymış…
—kusuruma bakma! Sen yokken kalemimin ucuna takılıyor, hep bunlar…
Emre onbey