40
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1159
Okunma
Bugün arkadaşımın bana her zamanki gibi maille yollağı fotolara bakarken bir resim hem ilgimi çekti hem güldüm hem de oldukça düşündüm ki günümüz Türkiye’sinde de şu sıralar bayağı üst seviyelere çıkmış bir konu ile ilgili olduğu için daha bir ilgimi çekti. Ama benim asıl resimde ilgimi çeken kadrolaşma adı altında KAFATASÇILIK düşüncesi oldu çünkü hangi dönemde olursak olalım hükümetin başına geçenlerin genel bir hastalığı haline dönüştü bu kafatasçılık durumu. İsterseniz bu kelimeyi biraz açayım. Kafatasçılık’ın sözlük anlamı ; 1 . İnsanları kafataslarının biçimine göre değerlendiren görüş. 2 . Bir düşünce, inanç vb.ne körü körüne bağlılık, yani bizim bildiğimiz tabiriyle IRKÇILIK da denebilir...
Ve ben kafatasçılıkla ilgili kitaplarımı ve gazeteleri şöyle bir karıştırayım derken daha da ilginç bilgilere ulaştım ve bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Zamanın birinde Nihat Atsız diye biri varmış ve oğlu Yağmur’un anlattığına göre bu şahış kafatası ölçümleri konusunda da oldukça uzman birisiymiş. Nihal Atsız önüne gelenin kafataslarını ölçerken çok ilginç bir ‘’ pergel ‘’ kullanırmış. Aslında bu aletle eskiden hamile kadınların doğum anında kadının leğen denilen karın altı bölgesini ölçerlermiş bu ‘’ havsala aleti ‘’ ile . Şimdi nasıl olur da kafatasları ölçülür bu aletle dediğinizi duyar gibiyim. Hemen anlatayım. Sevgili Hasan Pulur bir yazısında bu pergel’i yani aleti şöyle açıklıyor ki o da yine bu bilgiyi Nihat’ın oğlu Yağmur’dan almış;
‘’Atsız kafatası ölçümlerini hangi araçla yapardı? Bu araç her zaman yazı masasının üzerinde duran ve yaklaşık 45 santim uzunluğunda bir tür pergeldi. Ancak bu pergelin bacakları, bildiğimiz geometri enstrümanında olduğu üzere dümdüz uzanmıyordu. Ayakuçları içeriye doğru mukavvesdi. Ve bu uçlar sivri değil ufak topuzbaşlıydı. Sap tarafında ise yine pergellerdeki gibi üstü derece taksimatlı bir yarım daire ve bacakların açılıp kapanmasıyla mütenasib olarak hareket eden bir gösterge vardı. Atsız delinquant’ı bir iskemleye oturtur ve eline aldığı o esrar-engiz ama o nisbetde de sihr-engiz araçla söz konusu kafatasının önden ve yandan olmak üzere iki ölçüsünü alırdı. Üstteki göstergenin verdiği değerleri de bir kâğıda itina ile not edip akabinde derin bir hesap-kitab ameliyesine girişirdi.
Neyse toplama/çıkarma/çarpma/bölme/karekök, neticeten ilam-ı hükm safhası gelirdi.’’
Ve bu aletle Nihat Atsız kimlerin ne kadar Türk olup olmadığını bilirmiş hem de %37 mi yoksa % 97 mi gibi rakamlarla da ifade edebilme cesaretini kendisinde bulacak kadar.
İşin garip ve bir o kadar da düşündürücü yanı bu kafatasçı (ırkçı) zihniyetlerin günümüz Türkiye’sinde ve dünyada hala varlığını sürdürüyor olması.
Milliyetçilik iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi diye düşünüldüğünde başlangıç itibarı ile ‘’ yurtseverlik ‘’ anlamında kulağa hoş geliyor olsa da şoven duygular içerdiğinden de elbette insanlık adına ve bilim adına doğru bir düşünce biçimi değildir.
Şu son zamanlarda Türkiye sınırları içerisinde gereksiz yere insanların kafasını meşgul eden bazı farklı halk grupları arasında sürtüşme yaratmak isteyenlerin konuları ilginç boyutlara çekmek istiyor olması da yine bu kafatasçı zihniyetlerin bir ürünüdür .Umuyorum ki bu geri kalmış şovenist yani ırkçı ya da kafatasçı düşüncelere daha fazla meydan vermeden barışı, kardeşliği ve insani değerleri ön plana çıkartarak insanlarımız için olumsuz sayılabilecek bu tür düşünce ve davranışların önüne geçeriz...
Sevgilerimle ...
Güldane Dal (20090104)