- 856 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
PAŞA DEDEMİN ARŞİVİNDEN/ M.KEMAL..5..(A.D)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"SARI ZEYBEK ALBÜMÜNDEN"
Türkiye’de ilk kez günışığına çıkan
M.Kemal ve Maiyetine ait fotoğraflar.
.......02.08.l936........
SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI
Var mı başka bir vatan,
Böyle hırsız...
Böyle yolsuz...
Böyle soysuz...
Böyle adaletsiz, insanların elinde...
Çırpına, çırpına batan.
Var mı başka bir VATAN...
Uyan da/gör ATAM....
YORUMLAR
*SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI*
bu lafı senelerdir duyarım.
ne demekse.
burada da kullanılmış.
gerekli miydi acaba.
ortada meclis yok. ben buralarda şiir -yazı okurken tek başıma olurum genelde.
eğer bana, sen hariçsin denmek istendiyse. bunun da garantisi yok. hırsız da olabilirim, arsız da.
insanların hataları yüzlerine vurulmalı.
hem de tükürülerek.
mevlana'nın "kusurları örtmekte gece gibi ol" demesi, ya başka durumlar içindir, ya da uyutmacayı kolaylaştırmak için.
paylaşımlara tşk.
saygılar
i.durmuş
yuregine tesekkurler mahzun ve yasli prensesimiz,
dun yogundum, fazla ilgilenemedim siteyle, yazinizi gormedim...
Aksamda torunumun yas gunu idi teyzesi :)) Bir yasina girdi dun...
Simdi gorebildim yazini
soze ne gerek...
Mukkel fotograf ve gunumuzun bobcusuna, topcusuna tokat gibi yazi...
Basi dik, durusu asena yureklimi yuregimle tebrik ederim...
iyi ki varsin...
Saygilarim her daim ...
Sn. Mahzun Prenses
Araştırmacı yönünüz oldukça iyi ve takdire şayan...
Sizden bir ricam var...
Gazeteci kimliğinizin size bahsedeceğim konuda faydası olur sanırım...
Mümkünse Çankaya köşkü kurulduktan sonra Rahmetli ATATÜRK’ÜN köşkte yaşadığı süre içerisinde resmi kayıtlara göre toplam kaç hizmetli görev yapmış ?
Aşçı, temizlikçi, yardımcı, bahçevan, kapı görevlisi gibi...
Bir de mümkünse aynı köşkte bugün kaç kişi çalışıyor onu kıyaslayalım...
maalesef bu kadar zor alınteriyle iman gücüyle kazanılan bir başka vatan olmadığı gibi bu şekilde batan bir başka vatanda yok süpppppppersin ne diyeyim.keske herkes böyle düşünse ve vatanımıza sahip çıksa NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE demekle olmuyor maalesef artık....ama yinede NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE............................................................................. devamını bekliyoruz.........................
Atiye hanım buradayım benden 10 10 10 10 40 puanla şampiyon
Kanka senin bu güzel düşüncelerine karşılık,
benim 2007 yılında Madran gazetesinde yayınlamış oldugum yazımıda yorum olarak ekliyorum.
Malum önümüzde yine seçimler var.
PARCALANMIŞ TOPRAKLAR
14/6/2007
Gelin bugün bu ülkenin topraklarının nasıl satıldığını anlatalım.Hem de işkal dönemlerinde olduğu gibi, kim neredeydi. Şimdi kimler nerede.Gelin görelim. Önümüze o güzel Türkiye haritasını o dönemde parçalanmış, şekliyle koyalım. O dönemde İstanbul’da itlaf devletleri vardı. Bu gün kim var ve kimlere toprak satıldı. Bunu basından izledik ve hepimiz biliyoruz. Çok uluslu şirketler. Bu şirketler kimler ve nerenin? Başta ABD, İngiltere ve Fransa ve Avrupa ülkeleri.
Karadeniz bölgesinde samsun ili dahilinde binlerce hektarlık topraklar bir Hollanda şirketine satıldı. Acaba niye Hollanda diye düşündüm. Biliyorsunuz dünyada küresel ısınma diye bir olay var. Küresel ısınmadan dolayı kutuplardaki buzulların erimesiyle dünyanın büyük bir bölümü sular altında kalacağı söyleniyor. Hollanda bu olaydan nasibini alacak olan ülkelerden biri olarak görülüyor. Türkiye’deki toprak alımları özellikle samsun yöresinde, kendilerine yeni bir vatan mı ediniyorlar?
Ege bölgesinden İzmir ve civarına gelirsek, Yunanlılar tarafından İzmir’deki yerleşik Rumlara, büyük miktarlarda toprak aldırttıkları söyleniyor. Çünkü yunanlıların işkal ettiği bölgeler buralardı. Didim civarına gelirsek, Didim dahil Muğla’ya kadar uzanan bölgede İngilizlere satılan geniş toprak alanları. Çünkü İngilizlerin işgal ettikleri topraklar buralardı.
Güneye inelim güney illerimizden olan Şanlı Urfa da ve yöresinde Diyarbakır’a kadar uzanan kısımda İsraillilere satılan büyük toprak parçaları. Bunun yanı sırada İsrail deki hamile kadınların Şanlı Urfa ya getirilerek, Şanlı Urfa devlet hasta hanesinde doğum yaptırdıkları, amaç çocuğu Şanlı Urfa doğumlu yapmak. Diyarbakır’ın konumu belli şimdiden satıldı hem de AKP hükümeti tarafından. Başbakanın dediği gibi “Büyük Ortadoğu Projesiyle Diyarbakır’ın konumu değişerek, önemli bir şehir haline gelecektir.” Peki bu konum değişikliği konusunda, başbakan bir açıklama yaptı mı? Hayır. Irak’taki Kürt liderler bile AKP hükümetinin tekrar iktidar olmasını istiyorlar. Niye? Çünkü düşünceleri aynıda ondan. Hem Türk hükümeti hem de Iraktaki Kürt liderler Amerika çıkarları doğrultusunda hareket edip, onun uşaklığını yapıyorlar da ondan. Dün mail adresime bir not düştü Internet üzerinden. Aynen şöyle diyor:
“AXA Sigorta Gurubu Ermenilere soykırım tazminatı ödemeyi vaat ediyor. AXAOYAK Sigortalılarının bilgilerine: Geçtiğimiz günlerde Dünyanın dört bir yanında sözde Ermeni soykırımı ile ilgili olarak panel ve konferanslar düzenlenmiş. Ve bu düzenlenen konferans ve panellerin ana sponsorluğunda Türkiye de faaliyet gösteren HSBC ve Britişh Airways yapmaktadır. Bizim ülkemizde bizden topladıkları paralarla, bize karşı sözde Ermeni soy kırımını destekleyen bu kuruluşlarla olan ilişkilerimizi bitirelim.Varsa HSBC hesaplarınızı kapatın ve Advantage kartlarınızı iptal edin, ya da en azından bu maili (bilgisayarı olanlar için) forward (başkalarına göndererek) yaparak tepkinizi gösterebilirsiniz.Ege üniversitesi hastanedeki bütün doktorların HSBC kredi kartlarını ve hesaplarını kapattırdıklarını görünce banka genel md.lüğü olaya el koydu. Ama kimse vaz geçmeyince adamlar tutuştu. fakslar falan özür yazıları. Ama bu sadece bu hastane ile sınırlı kalmamalı. ülkemizde bir sürü yatırım yapıyorlar, bir tercih yapsınlar. Ermeniler mi, Türkiye mi? Kartlarınızı iptal ettirin. ama en önemlisi, bu olayın soykırım sebebiyle olduğunu belirtin, lütfen.” İşte bu hükümet Ermenilere toprak satmadı ama, yabancı sermayeye sattığı bankayla tazminat ödemeye mecbur edecekler. Ha toprak satmışsın ha büyük miktarlarda para ödeyerek Türklük itibarımızı ayaklar altına aldırtmışsın. Fark eden nedir ki. Zamanı geldiği için size burada bir fıkra anlatacağım.
Jim ile Mary akıl hastanesinde iki hastadır.Bir gün hastanenin yüzme havuzunun etrafında dolaşırken Jim aniden suya atlayıp en dibe batar.Bunu gören Mary hemen ardından suya atlar ve dibe kadar yüzüp Jim'i kurtarır.Tabii Mary'nin bu kahramanca davranışı hastaneye olay olur.Bunu duyan başhekim de Mary'nin artık iyileştiğini düşünüp, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir.İşlemler yapılır,belgeler çıkartılır, Başhekim ayni gün Mary'nin yanına gider.
*Mary der,sana bir iyi birde kötü haberim var. İyi haberim, yaptığın kahramanca davranıştan ötürü anladık ki, akli dengen tamamen yerinde ve böylece hastanemizden taburcu oluyorsun.
Kötü habere gelince; kurtardığın hasta Jim intihar etmiş. Az önce odasının banyosunda kendisini asmış bulundu.
Mary gayet sakin bir şekilde yanıt verir:
*O intihar falan etmedi ki.Ben onu astım KURUSUN diye.
Bu fıkrada anlatıldığı gibi gelin dostlar biz bu AKP hükümetini ölmekten kurtaralım. Biz onları ipe asıp kurumaya bırakalım. Yukarıdaki anlattığım olayları göz önünde bulundurarak sandık başına gidelim. Doğru olanı, dürüst olanı seçelim. Bu ülkeye bir Atatürk geldi. Yeni bir Atatürk beklemeyelim.
Viktor Hugo diyor ki :“ Bir Milletin Büyüklüğü nüfusun çokluğu ile değil, ahlaklı ve faziletli kişilerin sayısıyla ölçülür.”
Ölümünden yaklaşık iki yıl önce. Ö dönemde çok az kişinin giymeyi cesaret edeceği şık giysileri. Yanılmıyorsam bu balık sırtı gri giysi şimdi anıtkabir müzesinde olsa gerek.
Şaşırmış bir imparatorluğun teslimiyetçilğinden koskoca Türkiye Cumhuriyetini kuran, 57 yaşında aramızdan fiziki olarak ayrılan O insan , 1936'da sağlığını yitirmeye başladığı besbelli. Yolculuklar, savaşlar, kafa yapısı eşdeğerli dava arkadaşı azlığında negatif insan faktörüyle uğraşma vb. Ata'mızı çok yordu. Her zaman şık ve zinde görünümüyle halsizliğini yorgunluğunu hastalığını hissettirmedi. Neler çekti kimbilir hasta hasta yolculuklar yaparken.
Dikkat ettiysetiniz Ata'nın ardından gelenler laubali olmaksızın son derece huzurlu ve rahatlar. Bakışının menzilinde kalanların heyecandan titrediği Atatürk'ün insancıl ve ciddiyet kökenli sempatikliği çok az konuşulur.
Resimde Atatürk'ün adımladığı o yerler sağladığı gelecekler kimbilir ne hale geldi şimdilerde.
Yine dikkat ettiyseniz o yıllarda bile çağdaş görünümlü bir kadınımız var orada. Askerlerin şapkası başında, Atatürk ile sivil olan bir veya bir kaç kişi de saygı gereği şapkasını çıkarmışlar, ellerinde tutuyorlar. Çıkarmasalar onlara kimse bir şey demezdi, ama onlar naziktiler. O yıllardaki insan psikolojilerini, pencereden nasıl baktıklarını, yürürken yüz ifadelerini, Atatürk'ün sigara ve içki içerkenki dalıp gidişlerini, güzel bir şey anlatırken insanın yüzüne nasıl baktığını vs. yakından görmek isterdim.
O yıllara geriye dönük zaman yolculuğu olasa değil ama Sayın Atiye Danış hanımefendinin bencillik göstermeden paylaştığı bu resimlerle bir bakıma bu özlemimi gideriyorum.
Başkası olsa parayla satardı.
Bu yüzden Mahsun Prenses ünüyle Atiye Danış Hanınefendiye ne kadar teşekkür etsek azdır.
Orada çıplak bir arazinin ortasında yeni yapılmış bir binadan çıkıyorlar Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları.
Mahsun Prensesin paşa dedesi arşivlemiş ve biz gördük o yeni yapılmış binadan büyük bir kararlılıkla çıkan o ekibi. Başlarında Atatürk. Elinde şapkası.